gönül davası.

453 52 7
                                    

Herkese merhaba! Offf çok uzun zaman oldu değil mi? Arada kaldırdım kitabı falan… Ama emin olun sıkıldığımdan ya da başka bir bahaneden dolayı değil. Tamamen kişisel sebepler yüzünden. Ama artık buralardayım!!!

Bölüme geçmeden önce söylemeliyim ki kısa bir bölüm oldu. Bebek adımlarıyla ikinci yarıya başlayalım dedim… Ayrıca asla beklentinizi karşılayacak bir şey yok haberiniz olsun. Ama bence güzel bir bölüm oldu ya.

Umarım siz de beğenirsiniz.

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

İyi okumalar!

*****

“Ne?”

Kekeleyerek ağzından çıkan şaşırma nidasına engel olamamıştı Asi. Gözleri kararıyordu. Çoktan görüşünü bulanıklaştıran yaşlara aldırmadan Alaz’a çevirdi başını. Göz göze geldikleri an başını eğen Alaz’ın bir şey söylemesine gerek kalmamıştı. Dudaklarını yalayıp yanağından süzülen bir damla yaşı umursamadan başını iki yana salladı. İtiraz ettiği şeyin tüm gerçekliğiyle karşısına dikildiğinin farkındaydı ancak inkâr etmek daha kolayına geliyordu.

“Hayır, yalan. Alaz! Bir şey söylesene. Sustursana anneni!”

Alaz tek kelime edemiyordu. Hıçkırıklarının kulakları doldurmaması için dudaklarını ısırmaktan başka yaptığı bir şey yoktu. Asi daha sert salladı başını. Hayır kocaman bir kâbusun ortasında olmalıydı. Birazdan terler içinde uyanacak ve yanındaki Alaz’a sımsıkı sarılıp sıcak dudaklarını saç diplerinde hissedecekti. Evet. Böyle olacaktı. Ellerini yumruk yapıp tırnaklarını avcuna geçirdi ve gözlerini yumdu. Sakin olmalıydı. Şimdi uyanacaktı. Yaşadıkları gerçek değildi.

“Alaz…”

Minik bir fısıltı. Alaz’ın nefesini kesen, hayatını bitiren o fısıltı. Göz ucuyla Asi’ye baktı. Omuzları düşmüştü. Minik bir kız çocuğu gibi çenesi titriyordu şimdi. Yıllar sonra gerçekten birisine güvenebileceğini hissettiği anda bu hiç beklemediği darbe ile dünyası yerle bir olmuştu Asi’nin. Yine de yılmadı, umutla başını kendisini izleyen Kerem’e çevirdi.

“Kerem Abi… Yalan, değil mi? Hadi artık! Bitsin çok uzadı bu şaka!”

Kerem’den de tepki alamayınca hemen yanındaki ablasına çevirdi bakışlarını. Gözbebeklerindeki kırık umut mümkünmüş gibi biraz daha parçalamıştı Zeynep’in kalbini.

“Abla, lütfen. Lütfen şaka, de.”

Dizleri tutmuyordu artık Asi’nin. Nefes almakta güçlük çekiyordu.

“Lütfen…”

Daha fazla dayanamadı, dizlerinin üzerine çöktü. Karşısında duran Alaz’ın ayakları görüş alanındaydı şimdi. Dizlerinin titrediğinin farkındaydı. Kalbine saplanan ucu barut kaplı ok, her zerresini yakıp geçiyordu. Çenesi titredi, hıçkırıkları arttı, omuzları sarsıldı. Asi bitmişti, Alaz, Asi’yi bitirmişti. Zaman durdu, Asi nefes almayı bıraktı. Gözlerinden art arda süzülen yaşları silmeye bile mecali yoktu. Fazla geçmeden tanıdık koku sardı etrafını.

Alaz, her şeye rağmen Asi’nin önüne çöküp kollarını ona sarmıştı. Yine, yeniden onun yok olmasına seyirci kalmayan tek kişiydi. Üstelik kendi elleriyle yok etmişti onu. Yine de koruyup kollayan, saçlarına öpücükler konduran yine Alaz’dı.

Zeynep bir adım atacakken Kerem’in kolundan tutmasıyla durdu. Yeşil gözleri, kan çanağı olmuştu. Yutkunup kendisine çekti kadını. Kıvırcık saçlarına derin bir öpücük kondurup fısıldadı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 5 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

la douleur exquise.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin