Dear Contract Husband, I Didn't Know You Were Like This?

33

Maya, Tristan'ın ayağına bastı.

Tristan'a defalarca söylemişti, ama bu asla kasıtlı olarak yaptığı bir şey değildi.

"Çabucak öğreneceğimi düşünmüştüm."

Kılıç ustalığı ve dansın tamamen farklı olduğunu gecikmiş bir şekilde fark eden Maya, fiziksel koordinasyon konusunda yetenekli olmadığı gerçeğini kabul etti.

"Debutante topuna sahip olmamam sanırım şans olabilirdi."

Aksi takdirde, herkesin bildiği gibi her ortağının ayağına basmış ve bir ayak suikastçısı olarak rezil hale gelmiş olabilirdi.

"Uyanışımdan döndükten sonra pratik yapmayı deneyeceğim."

Ciddi bir şekilde düşünen Maya başını salladı.

Tristan ile dans etmenin açık bir farkı, dans etmede yeteneksiz olduğuydu.

Ne yazık ki, tanrılar bu açıdan oldukça adildi. Maya'ya her şeyi vermemiştiler.

"Ama yine de, güzel."

Ruhları ne olursa olsun çok yüksekti.

"İstediğimi bile bilmediğim bir hediyeydi."

Beklenmedik bir hediyeydi, ama o kadar hoştu ki onu duygulandırdı.

Tristan için her şeyi yapabileceğini hissetti.

"Bir hükümdara sadık bir özne olmak böyle mi hissettiriyor?"

Boşandıktan sonra sessizce yaşayacak olsa bile, geri çekilecek birinin olması iyiydi.

Şimdiye kadar Tristan ile olumlu bir ilişki kurmak memnuniyet vericiydi.

Aile bağları yoluyla tanıdığı Kendrick'in aksine Tristan, Maya'nın tamamen kendi başına başlattığı bir bağdı.

'Üzgünüm, Kendrick.'

Bu duygu, Kendrick ile birlikte olduğu zamandan gerçekten farklıydı.

Danstan sonra Maya, Tristan'ın ayaklarının ağrıyıp ağrımadığını gizlice kontrol etti ve Tristan gülümseyerek bir masayı işaret etti.

"Gerçekten, bir ziyafete ev sahipliği yapıyormuşsun gibi keyfine bak."

Balo salonunun bir tarafına yığılmış, büyüleyici tatlılardan bahsetmiyorum bile, atıştırmalık yiyecekler ve içecekler hazırlanmıştı.

"Sadece benim için düzenlenen bir balo."

Hazırlanan şampanyayı içen Maya, hala çalan vals şarkısını mırıldandı.

Tanıdık geliyordu.

"Tek başına dans etmek iyi olmalı."

Maya, avizenin parıltısı altında salonun ortasında dönmeye başladı.

Elbisesinin eteği, güneş ışığında çiçek açan yapraklar gibi yayıldı.

Baharın yeni filizlerine benziyordu.

"Kendime ait bir zaman."

Evet, bugün gibi daha fazla gün olsaydı, hayat o kadar da kötü olmazdı.

Maya hafifçe gülümsedi.

Zarif salonda bir debutante'ye katılma hissinin tadını çıkardıktan sonra Maya, bunun sırası olduğunu fark etti.

Kendinden emin bir şekilde Tristan'a doğru yürüdü.

Dürüst olmak gerekirse, Tristan'ın büyük hediyesini aldıktan sonra, kendi hediyesi onun yanında biraz mütevazi kalıyordu.

Hiç bu kadar maddi olarak bol hediye vermemişti ya da almamıştı.

Ama bu duygu geçiciydi.

"Önemli olan düşüncedir, değil mi?"

Tristan'ın hediyesini bugün almanın Maya üzerinde kesinlikle önemli bir etkisi olmuştu.

Ve aynı zamanda Tristan'ın hediyesi de çok değerli bir hediyeydi.

"Bunun için para bile harcadım."

Ona göre, bu mükemmel bir hediye gibi görünüyordu.

Maya, boğazını sessizce temizleyerek, hizmetçinin getirdiği tahta kutuyu masanın üzerine koydu.

Kibarca önünü işaret etti.

"Tristan, lütfen burada durur musun?"

"Evet."

Maya broş içeren bir kutu çıkardı ve açtı. Sınırlı kişisel varlıkları göz önüne alındığında, maliyetten tasarruf etmek için mütevazı bir ahşap kutu kullanmıştı, ancak içindeki broş mükemmel durumdaydı.

En sevdiği kılıcın kazınmış olduğu broş bir çift halinde gelmişti.

Kutunun içinde yan yana yatırılmış iki broştan birini Tristan'a doğru uzattı.

"Bu benim sana hediyem. Yaşınız ne olursa olsun kullanılabilir."

Maya Pendragon, tıpkı Kendrick'in hediyesini seçerken yaptığı gibi, Tristan'ın hediyesi üzerinde de derinlemesine düşündü.

Lanet, Tristan Bayarden'ın kurtulmak isteyeceği bir şeydi.

Maya, hediyesinim ona laneti biraz bile hatırlatmayacağını umuyordu. Böylece, boy ve fiziğe göre değişen hediyelerin çoğu es geçmişti.

Seçenekleri tek tek ortadan kaldırarak, sonunda oldukça pahalı bir hediyeye karar vermişti.

Kuzey'de bile mücevherler temelde pahalıydı. Ama vazgeçmek, geçmiş hayatında geride bıraktığı bir şeydi.