10| Bölüm

1 0 0
                                    

Yol boyunca kimse konusmamıştı. Muhafızlar zaten hiç konuşmuyordu, pecemi ve sapkamı düzelttim. Arkamdaki muhafızalrdan birine döndüm, kestane renkli gür saçları ve mavi gözleri ile havalı bir görünümü vardı.

"Hey sen. Kestane renkli kafa." Muhafız bana aval aval  bakıyordu. Gözlerimi devirdim, "burda senden başka kestane kafa mı var!" Muhafız mahcup bir şekilde konuşmaya başladı. "Üzgünüm leydim, emrinizdeyim."

Alt dudagimi dişlerimin arasına aldım. "Adın ne?"

"Gale leydim."

"Pekâlâ Gale, senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Tabii ki de leydim."

Atımı durdurdum ve aşağı indim, cebimden çıkarttığım taşı ona verdim.

Parlak, zümrüt gibi bir taştı. Ama tek farkı, bu taş benim güçlerimin yarısını koruyor olmasıydı. Bu yüzden sadece iyileştirme büyüsü biliyordum.

Taşı ona uzattım. "Bu taşı al, ona sahip çık. Bu görev bittikten sonra senden tekrar alacağım. Savaş olursa düşmesini istemiyorum." Gale bana şaşkınca baktı.

"Olur leydim, ama neden bana veriyorsunuz bunu?"

Omuz silktim, "içimden geldi." Gale başını tamam anlamında salladı. Tekrar atıma bindim ve bizi izleyen Dylan'a döndüm.

Gözlerini kısmış, sadece bana odaklanmıştı. Neyin pesindesin? der gibi bakıyordu. Sonra tekrar atlarimizi hareket ettirdik ve yola devam ettik.

Adamın verdiği yol tarifine göre şu an Anka sınırının yakınlarına daha çok vardı. Yine akşam olmuştu ama durmaya niyetli değildik. Yemek yemistik, daha iki gün olmasına rağmen herkes kirlenmişti ve çok kötü kokuyorduk.

Eve gidince istediğim tek şey sıcak bir banyo.

Çatıların üstünden gelen bir ses ile kulak kabarttim ve sesin geldiği yeri dinlemeye başladım. Başka bir ses daha vardı, ok sesi.

"Dikkat edin!" okun Dylan'a doğru gittiğini fark ettim. Tam ağzımı açıp bağıracaktım ki Dylan kılıcını kınından çıkarttı ve oku ortadan ikiye böldü.

Bu yaptığına karşılık şaşkınlıkla ona bakarken, yüzünü bana döndü. Sonra tekrardan ok atan kişiye baktı. Gitmişti.

Çok hızlı haraket ediyordu, tıpkı bir gölge gibi.

Dylan bir anda atını hızlandırdı, biz de ona ayak uydurmak amaçlı pekinden atalarımızı hızlandırdık. Atın dizginlerini çok sıkı tutuyordum, kimdi bu ve bizden ne istiyordu? İyi niyeti olmadığı belliydi.

Dylan sağa döndü, biz de aynı şekilde sağa döndük. Neyi takip ediyordu bu adam!

"Dylan nereye!?" Dylan'ın sert nefes alış verişi her şeyi açıklıyordu aslında.

"Az önceki adamın peşindeyim, Abbey'i bulma yolumuz o olabilir!" Sesi çok yüksek çıkmamıştı, ama bağırmış kadar oldu.

Görmeyeceğini bilsem de anladım anlamında başımı salladım. Atımı daha çok hızlandırdık ve Dylan ile eşit hizaya geldim. Muhafızlarin bize yaklaştıklarını at seslerinden anlıyordum.

Adam görünürde yoktu, veya vardı. Önümüzde birisi durduğunda atları yavaşlattık. Karşımızdaki adam az önce ki adam olmalı ki bize doğru bir ok doğrultmuştu.

"Neden beni takip ediyorsunuz?" Sorduğu soru ile ben afallarken Dylan istifini hiç bozmamıştı. Sırtını diklestirdi ve konuşmaya başladı. "Aradığımız birisi var, bir kadın. En az ellili yaşlarda. Daha dün kaçırıldı, bu yüzden senden şüpheleniyoruz."

Adam duyduklarina karşılık bir mimik dahi oynatmamıştı. "Ben kimseyi kaçırmadım."

Şapkasından ve pençesinden dolayı sadece gözleri gözüküyordu. Deniz mavisi gözleri vardı. Bir dakika, bu gözler bana çok tanıdık geliyordu.

"Herkes öyle söyler, biz aptal değiliz. Gerçek kimliğini göster yabancı!" Dylan'ın dediğine karşılık ona döndüm. Bir insan ok dogrultmus bir adama karşı nasıl bu kadar soğuk olabilir ki.

Hatırlatırım az önce bir kılıçla ortadan ikiye bir ok parçaladı.

Sen sus çok bilmiş iç ses.

Attan indik ve bir adım öne attık. Adam elindeki yayı daha çok gerdi. "Göstermem tanır mısınız beni?" Belki taniyabilirdim. Ama yüzünü görmüyordum ki!

Cebimdeki hançere fark ettirmeden el attım. Arkamızdaki muhafızlar da elleri kılıçlarının kınında olmalı ki demir sesleri geliyordu.

Hançeri bir çırpıda çıkarttım ve adama doğru koşmaya başladım. Adam benim hdigimi görünce oku bana doğrulttu, ama umrumda değildi.

"Victoria!"

Adam oku bırakmıştı, kafamı biraz yana çevirdim. Oktan rahatlıkla kurtulduktan sonra adamın üzerine atledim ve onu yere düşürdüm. Elindeki bütün silahları bir kenara attım ve hançeri burnunun ucunda tuttum.

Bu sırada Dylan ve adamları da yanıma gelmişti. "Dylan şunun peçesini açar mısın lütfen." Dediğimde Dylan onaylayan bir mırıltı çıkarttı. Yanıma eğildi ve adamın yüzündeki peçeyi aşağı indirdi.

Tahmin ettiğim kişi olduğu için şaşırmamıştım.

Bu adam, bardan çıkmadan önce bizi izleyen adamdı.

MahperiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin