14. GÜNLÜK

621 46 12
                                    

3 yıl önce

İçimdeki öfke dinmezken en iyi adamlarımın en basit işleri yapamadıklarını düşündükçe daha da gözüm dönüyordu. Arabadaydım ve öfkemden dolayı son sürat depoya gidiyordum. Tek işleri, eli kolu bağlı bir adamdan bilgi almaktı, ki bunu da beceremiyorlardı.

Gittiğim yol pek tercih edilen bir yol değildi, genelde yolunu kısaltmak isteyenler kullanırdı fakat gecenin bu saatlerinde çoğu kişinin gözünü korkuturdu. Sol tarafta yolun hemen yanında yükselen bir dağ, sağ tarafta ise dibi görünmeyen bir uçurum vardı. Yol tek şeritti ve iki arabanın geçmesi zordu ama imkansız değildi. Karanlık yolda ilerlerken güçlü bir ışık arabanın camına vurdu. Refleks olarak gözümü kıstığımda, yüksek bir ses ve ani bir sarsıntı peş peşe gelmişti.

Uyanıklık ve baygınlık arasındaki çizgideyken içinde bulunduğum arabanın ters dönmüş olduğunu zar zor algılamıştım. Karşıdaki arabadan çıkan adamın parlak siyah ayakkabıları, birkaç adım uzağıma kadar yaklaştı, kolunu kırık camın altına yaslayarak çöktü ve kafasını eğerek benimle göz teması kurdu.

"Ah, çok yanlış işlere bulaştın, Rus Şeytanı. Çınar Holding'in selamı var."

Gerisi zifiri karanlık...

Günümüz

Bahçe kapısından eve girenlerde o gün yanıma çöken adam da vardı. Yüzü zihnimde hâlâ çok netken bu kadar geç hatırlamaksa tamamen benim aptallığımdı. Fakat anlam veremiyordum, yanıma çöken adam babamın kardeşi olan Semih Göktürk'tü, söylediği şirket ise anne tarafına ait olan Çınar Holding'di. Ortada büyük bir oyun vardı ve bana bu oyunda soytarı rolü verilmişti. Herkes benim üzerimden oyunlar oynuyor, sonucunda girdiğim hâllere gülüyorlardı. Beklemiyor olacakları şey ise benim bunu bu kadar erken fark edecek olmamdı.

Nasıl bu kadar kör olabilirdi bir insan, nasıl görememiştim bu oyunu? Durup dururken bebekler nasıl karışabilirdi ki zaten? Bir tarafta bir aile kendi kızları sandıkları kız yüzünden eziyet çekerken, diğer tarafta bir kız öz sandığı ailesinden işkence görüyordu. Ortada çok bilinmeyenli bir denklem vardı ve bu denklem nedense sadece benim için bilinmeyenlere sahipti.

Düşüncelere dalmışken yanımda olan varlığını bile unuttuğum Gürcan bana seslendi. "Güzelim daha ne kadar orada dikilmeyi düşünüyorsun? Hayır seninle olmaktan şikayet ettiğimden değil ama en azından konuşsan mı ya da içeri geçmek için bir harekette mi bulunsan? Bir yere kitlenerek baktığında senden tırsmaya başlıyorum." Son cümlede sesini kısmış olsa da etraf sessiz olduğundan duymuştum. 

"Sen içeri geç, benim biraz hava almam lazım." diyerek içeri göndermeye çalışmıştım. Ama o her zamanki alaylı havasından sıyrılmış, aniden ciddi bir havaya bürünmüştü. "Daria, bir sorun varsa bana anlatabilirsin, biliyorsun değil mi canım? Bakma sürekli alaycı olduğuma, kız kardeşim için her şeyi yaparım."

Kısa bir anlığına da olsa düşüncelerimi dağıtmayı başarmıştı. "Bunu biliyorum abi, sadece biraz yalnız kalsam iyi olur." Duygu yoğunluğuyla ona da abi demiştim ve ondan beklediğimin aksine diğerleri gibi abartılı tepki vermek yerine beni kendine çekip sarılmıştı. "Teşekkür ederim, seni çok seviyorum." dedikten hemen sonra yanağımı neredeyse vakumlamış ve bahçe kapısından içeri kaçmıştı. Gülerek kafamı iki yana sallamış ve yeniden çardağa ilerlemiştim.

Yaklaşık beş dakika sonra Melih Bey bahçe kapısından çıkarak yanıma gelmişti. Elini omzuma koydu, "Daria, bir sorun mu var güzel kızım? Son 20 dakikadır burada oturup masayla bakışıyorsun." dedi. Süper, düşünmekten zaman algımı da kaybetmiştim. 

"Sadece, bu aralar bazı şeyler üst üste geldi ve düşünmek sandığımdan daha uzun sürüdü." dediğimde gözleri kısa bir an yere daldı, derin bir iç çekti ve kenara kaymamı işaret edip, yanıma oturdu.

"Bazı şeyler bir insandan daha büyüktür, Daria. Bu güne kadar düşünmekten uyuyamadığım çok gece oldu. Şimdi ise dönüp baktığımda hepsi gözümde birer zaman kaybı. Bunun farkına varman benim gibi uzun sürmesin kızım. Daha gençsin. Düşünerek hem gençliğini, hem de kendini heba etme. Varsın kıyamet kopsun, o saatten sonra düşünsen ne fayda. Bak şimdi içerde kendi kanımızdan, canımızdan insanlar var. Bugüne kadar birbirinizi tanımıyor olsanız da hepsi senin için bütün servetini ortaya koyabilecek insanlar. Zamanını mutlu harcamaya bak kızım." konuşurken gözleri dolmuştu. Ani bir kararla babama sarıldım. 

"Teşekkür ederim, baba. Beni düşünceler selinden çıkardığın ve yanımda olduğun için." dedim. Dışarıdan bakınca itici veya komik gelebilirdi söylediklerim ama benim için anlamı çok büyüktü. Bugüne kadar aile yerine koyduğum kişi sayısı çok azdı ve her ne kadar hepsini sevsem bile onları gerçek ailem yerine koyduğumu düşünmek, sadece kendimi kandırmaktı. Çünkü hiçbir şey bir anne şefkatinin, bir baba sıcaklığının veya bir abinin verdiği güvenin yerini tutmuyordu. 

Babam bana daha sıkı sarılırken annem kapıdan bize seslendi. "Melih! Seni kızı içeri çağırman için gönderdim, yarım saattir yoksunuz! Getirtmeyin beni oraya hava soğuyor, çabuk içeri ikiniz de!" Babam, annemin çığırmasını yüzünü buruşturarak dinlemiş sonra da bana bakıp "Anneni daha da delirtmeden içeri geçelim bence kızım. Ama sakın ha annen deli dediğimi duymasın." demiş, hemen ardından da annem içeriden tekrar ve daha yüksek sesle bağırmıştı.

"MELİH! GETİRTME BENİ ORAYA! SONRA GÖRÜRSÜN DELİNİN NE OLDUĞUNU!"

♠️

Eveet, tekrar uzun bir süre sonra buradayım belki bölüme de yansımıştır emin değilim ama bu aralar bazı sorunlar var ve bundan kaynaklı olarak çok vaktim olmuyor. Bazılarınız başıma bir şeyler geldiğini düşünmüş(yerim sizi), çok da şeetmeyin yaa bana bir şey olmaz KRGDJCKVFRHESXCJD

Aile ağacı için ayrı bir bölüm yaparım muhtemelen çünkü biraz kalabalık bir aileler.

Veee her zaman olduğu gibi,

Bölümü nerede, ne zaman okumuş olduğunuz fark etmez. Sonraki bölüme geçmeden önce yıldızı bir kerecik gıdıklamayı unutmayın :)

Sonraki bölümde görüşürüz, kendinize iyi davranın...

N.D.T.



Rus ŞeytanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin