1. GÜNLÜK

4.2K 148 13
                                    

17 Eylül 2007

Gecenin içinde, boşluğun ortasındaki depodan küçük kızın çığlıkları duyuluyordu; tıpkı önceki 3 yılda da her gece kısa aralıklarla olduğu gibi...

Tavandan sarkan eski ampulün sağladığı loş ortamda, vücuduna aldığı her darbede gözünden onlarca yaş süzülüyordu. Oysaki küçük kız sadece diğer çocukların yaptığını gördüğü doğum günü partilerinden yapmak istemişti. Sonuçta bugün onun doğum günüydü. Nedendi ona gösterilen bu tepki? Neydi 3 yıldır çektiği acıların sebebi? Daha o yaşında ne yapmış olabilirdi ki bu kadar ağır bedeller ödüyordu?

Vücuduna aldığı darbeler kesildiğinde, küçük kız gözlerini bile zor açık tutuyordu. Sözde babası olan adam neden ona bu kadar kötü davranıyordu? Annesi de depodaki koltuklarda oturuyordu. O da mı duymuyordu, o da mı görmüyordu küçük kızın acısını?

Adam ve kadın arkalarını dönüp depodan çıkarken küçük kız o gün kendine söz verdi; madem kimse onun acısına tepki vermiyordu, kimseye acısını gösterip içini görmelerine izin vermeyecekti, kendini acındırmayacaktı.

Günümüz

Yine çığlıklarla zar zor uyuduğum iki saatlik uykumdan uyandım. O it herifin bana çektirdiği şeylerin bedelini de ben ödüyordum. Açık olan perdenin ardından gökyüzüne baktığımda daha yeni yeni gün doğuyordu.

Kalkıp odamdaki çalışma masama ilerledim. Üzerinde bir ton dosya vardı. Şirketin birkaç dosyasında doğru olmayan şeyler var gibi geliyordu. Sanki birisi yeni ihaleye girmeden önce benim zarar etmemi sağlayıp ihaleye odaklanmamı engelleyerek ihaleyi kazanmaya çalışıyor gibiydi.

Gün tamamen doğmuşken şirketteki kişisel asistanım beni arayarak şirketle alakalı son gelişmeleri ve bugün girilecek toplantı sayısını söyleyerek telefonu kapattı. Şirket için giyilebilecek şeyler seçip hazırlandıktan sonra garajdaki spor arabalarımdan birini seçip şirkete sürmeye başladım.

Şirketin önüne gelip arabanın anahtarını valeye verdim. İçeri girdiğimde beni görenlerin verdiği selamları kısa baş selamlarıyla cevapladım. Şirketin sadece bana ait olan en üst 45. katına çıktım. Asistanım Melike kapıyı çalıp içeri girdi.

"Daria Hanım, sıradaki toplantınız saat 14.00'te Karamanlar Holding'le, ondan sonraki de saat 16.00'da Tatlısöz Holding'le ve bugün içerisinde girmeniz gereken son toplantı Yördem Holding'le saat 18.00'de."

"Tamam, Melike. İmzalanması gereken dosyaları toplantı aralarında getirebilirsen onları da aradan çıkarmış oluruz." dedim.

"Tamamdır efendim. Toplantılarla ilgili dosyaları siz gelmeden önce masanızın üzerine bıraktım. İstediğiniz başka bir şey var mı?" dedi.

"Bana her zamankinden bir filtre kahve getirebilirsen çok güzel olur. Çıkabilirsin."

Melike'yle o daha üniversite 2. sınıftayken tanışmıştık. Ailesinin durumu kötüydü ve babası alkolik herifin tekiydi. Bir ton da para borcu vardı. Yolda elinde ağır yüklerle yürürken bana çarpması sonucu anlık bir duygu patlamasıyla benimle dertleşmişti. Ben de ona şirkette iş teklifi etmiştim.

Saat 13.50 olduğunda ilk toplantı için toplantı odasına ilerlemeye başladım. Toplantı devam ederken ısrarlarını dinlemekten sıkılmıştım artık, projeleri her ne kadar güzel olsa da proje neredeyse sıfır kâr sağlıyordu.

"Daria Hanım, lütfen bir şans verin. Bu proje şirketimizin en iyi mimarları tarafından tasarlandı."

"Bakın Hazar Bey, projeniz gerçekten güzel fakat elde edilecek olan kâr miktarı yeterli değil bu kadar düşük kârlarla iş yapsaydık bu şirket çoktan yerin dibini boylamıştı. Yani teklifiniz için teşekkürler ama maalesef ben bu teklife şirketim adına pek sıcak bakmıyorum. Başka bir şey yoksa toplantı bitmiştir."

"Yok, Daria Hanım. Projemizi sunmamız için bize bir şans tanıdığınız için teşekkür ederiz."

Bugünkü diğer toplantılara da girip dosya işlerini de halletmiştim. Şirketten çıkmadan önce sağ kolum Francis aradı.

"Босс, они совершили налет на один из складов."

(Patron, depolardan birini basmışlar.)

"Есть важная ситуация?"

(Önemli bir durum mu var?)

"Нет, сэр, наши люди заинтересованы."

(Hayır, efendim, adamlarınız ilgileniyor.)

"Красивый."

(Güzel.)

Ah, evet. Bir de bu mafya işi vardı. Babam her ne kadar Türk olsa da annem Rus'tu. Ailem bana insanlık dışı denilecek kadar kötü davransa da annemin babası beni oldukça fazla seviyordu. Vasiyetinde yeraltındaki koltuğunu bana devretmişti. Bu sayede sözde ailem olan o canavarlardan kurtulmuştum. Babam olacak o it her ay para istemek için arasa da artık telefonlarını açmıyordum.

Daldığım düşüncelerden telefonumun yeniden çalmasıyla çıktım. Numaram sayılı kişide vardı ama arayan numara rehberimde kayıtlı değildi. Açtım.

"Merhaba efendim. Daria Anastasia Arslan'la mı görüşüyorum acaba?" dedi telefondaki kadın sesi.

"Evet, benim. Sorun nedir?" Bu kadın kimdi ve neden beni aramıştı?

"Hastanemizden kaynaklı ufak bir karışıklıktan dolayı arıyoruz sizi. 17 Eylül 1999 yılında doğan iki kız bebek, hemşirenin hatası yüzünden karışmış olabilir. Yarın saat 15.30'da Özel Göktürk Hastanesi'nde olabilir misiniz?" dedi, telefondaki ses.

Kısa bir an cevap veremedim. "Tabi, söylediğiniz saatte orada olurum." Dedim ve telefonu kapattım.

Şaka mıydı bu? 24 yıl, koskoca 24 yıl bunu kimse fark edememiş miydi yani? Şimdi bir de yeni aile meselesi çıkmış oldu başıma. Sahi, ne olurdu işler yolunda gitseydi? Belki onlar da Arslan çifti gibi olurdu. Belki de gerçekten güzel bir ailem olabilirdi. Sanırım kesin karara varmak için daha çok erken.

An itibariyle ilk bölüm bitti. Geçmeden önce yıldızı bir kerecik gıdıklarsanız güzel olur:)

Sonraki bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi davranın...


N.D.T.

Rus ŞeytanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin