3. GÜNLÜK

2.6K 120 7
                                    

Yemek masasına oturduğumuzda Melih Bey'in 'afiyet olsun' demesiyle herkes yemeye başladı. Yoğurt çorbasını içtikten sonra nefesim daralmaya başladı. Kaşık elimden tabağa düştüğünde herkesin bakışları bana döndü.

"Bir şeyler oluyor. Mosmor kesildi bir şeyler oluyor. Hakan bir şey yap!" dedi Aslı Hanım. Hakan yanıma geldiğinde artık nefes alamamaya başlamıştım. Gözüm karardı ve yer ayaklarımın altından kaydı.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

Genç kadın bayıldığında Göktürk ailesinin eli ayağına karıştı. En soğuk kanlı olanları Alparslan durumun farkına vardı. Genç kadını kucağına aldı ve kardeşlerine komut vermeye başladı. "Gürcan arabanın direksiyonuna geç, Kaan, Daria'nın çantasını getir; diğerleri babamın arabasına geçsin."

Herkes arabalara yerleştiğinde hızla hastaneye gitmeye başladılar. Acilin önüne geldiklerinde Alparslan sedye getirmeleri için içeri seslendi. Daria müdahale odasına alındığında birinin telefonu çalmaya başladı. Kimin telefonu olduğuna baktıklarında çalanın Daria'nın telefonu olduğunu gördüler. Arayan numara sadece '.' olarak kayıtlıydı. Açıp açmamak konusunda kararsız kaldıklarında telefon sustu ve mesaj geldi. Mesajda boş bir deponun ortasında elleri ve ayaklarından sandalyeye bağlanmış, muhtemelen dayak yemesinden kaynaklı üstü başı kan olmuş bir adam vardı. Fotoğrafın altında Rusça 'Окончательное решение за вами, босс.' (Son karar senin, patron.) yazıyordu. Demir telefonunu açıp bildirim kutusundan mesajın fotoğrafını çekti, telefonundaki bir uygulamayla metni çevirdi ve çıkan sonucu yanındakilere söyledi. Fakat onlar daha bunu tartışamadan müdahale odasının kapısı açıldı ve doktor içeriden çıktı. "Daria Hanım'ın ileri derecede nane alerjisi var. Bunu bilmesi gerekir. Yani muhtemelen istem dışı nane tüketmiş. Bu da boğazının şişip nefes almasını engellemiş. Geçmiş olsun. Hastamız birazdan uyanır." dedi ve uzaklaştı.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya başladığımda boğazım ağrıyordu. Bulunduğum yerin hastane odası olduğunu anlamam pek uzun sürmedi. Odanın içine baktığımda Göktürk Ailesi'nin bütün üyeleri buradaydı. Gözümü açtığımı ilk fark eden Asya oldu. "Anne, halam uyanmış! Hala iyi misin? Yemek yerken bir anda nasıl uyuyakaldın?" dedi. Onun konuşmasıyla bütün aile üyeleri başıma toplandı. Hepsi, teması "İyi misin Daria?" olan farklı sorular sorarken boğazım ağrıdığı için kısık çıkan sesimle "Su" diyebildim sadece. Aslı Hanım anında komodinin üstünde duran su şişesine uzandı ve kapağını açarak bana uzattı. Suyu içtikten sonra boğaz ağrım azalmıştı. Ortama çöken sessizliği Kaan'ın sorusu böldü, "Bilincin kapalıyken telefonun çaldı, açılmayınca da aynı numara mesaj bıraktı. Mesaj Rusçaydı ve 'Son karar senin, patron.' yazıyordu. Bu ne demek Daria? Söylesene sen gerçekte kimsin?" dedi. Tamam, öğrenmeleri an meselesiydi ama açıkçası bu kadar erken olmasını beklemiyordum. "Aynı soru sizin evdeyken sorulduğunda da bahsettiğin şeyi ima ettim zaten, Kaan. Fakat bu konular burada konuşulacak şeyler değil. Eve geçince konuşuruz." dedim ve konuyu kapattım.

Hastaneden çıkış işlemlerini yaptıktan sonra eve geçmiştik. Şu an hepimiz salonda oturuyorduk. Ortama yine sessizlik hakimdi. En son Kaan dayanamamış olacak ki lafa atladı. "Söyle artık kimsin sen? Niye buradasın?" dedi. Derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya başladım. "Arslan Ailesi hiçbir zaman bana iyi davranmadı. Bu 5 yaşımdan beri böyleydi. Bahsettiğim şeyler şiddet, aşağılama ve taciz gibi şeyler. Ne Mehmet Arslan, ne Natasha Arslan, ne de Mehmet Arslan'ın geldiği aile bana iyi davranıyordu. Ta ki Dimitri İvanov'la tanışana kadar. Kendisi Natasha'nın babası ve aynı zamanda Rus yeraltı dünyasının en güçlü isimlerinden biriydi. Beni çok severdi. Bir gün beni arayarak kendisine akciğer kanseri teşhisi konulduğunu ve çok bir ömrü kalmadığını, bunları söylemesinin sebebinin de yeraltındaki koltuğunu bana bırakmak istemesi olduğunu söyledi. Ben de kabul ettim. Çünkü Arslan Konağı'nda kalmak beni her geçen gün öldürüyordu ve günler işkence gibi geçiyordu. Dimitri İvanov öldüğü zaman koltuk bütün haklarıyla bana devredildi. Emrimde binlerce adam, üstümde bir ton tapu, karşımda bir sürü düşmanla hayatta kalmaya çalışırken buldum kendimi. Her geçen gün de yeni düşmanlar edinmeye devam ediyorum. Gücümün farkına varanlar benden korkmalarına rağmen koltuğuma gözlerini dikmekten çekinmiyorlar." diyerek cümlemi bitirdiğimde hepsi bana şok olmuş şekilde bakıyordu. Melih Bey kendine ilk gelen olarak konuşmaya başladı "Yani sen şimdi yeraltının en güçlü mafyalarındansın?" dedi, başımla onayladım. Gürcan söze girdi "Oha lan! Şimdi benim kız kardeşim Rus mafyası öyle mi?" Kaan lafa atladı "Şu kıza sanki yaptığı çok iyi bir şeymiş gibi davranmayı kesin artık! Ailemize zarardan başka bir şey getirmeyeceksin! Seni burada, bu evde istemiyorum!" dedi.

Aslı Hanım ağlamaya başlarken, karısının oğlu yüzünden üzüldüğünü gören Melih Bey sinirlenerek Kaan'ı azarlamaya başladı. "Kaan tehlikenin o da farkında ayrıca o senin kız kardeşin ki öyle olmasa bile hiçbir şey sana bir kadına karşı böyle davranma hakkını vermez!" dedi. Hakan sessizce oturduğu yerde halıya bakarak düşüncelere dalmıştı. Alparslan gözlerini bana dikmiş sadece davranışlarımı gözlemliyordu. Bulut Efe, endişeli bir şekilde babasıyla abisinin kavgasını izliyordu. Demir ise kargaşadan korktuğu için ağlayan çocuklarını sakinleştirmeye çalışan İnci ablayı izliyordu. Kaan bana dönerek bu sefer benimle kavga etmeye başladı "Geldiğin andan beri ailemizin içinde sebep olduğun kargaşayı görüyor musun?! Senin yüzünden bütün huzurumuz kaçtı! Tebrikler! Çok iyi-" derken onu bölen şey dışardan gelen 4 el silah sesiydi.

Ow... Bunu ben de beklemiyordum. Kitap kendini yazdırıyor resmen. Ekşın severiz:) 

Sonraki bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi davranın...

N.D.T.

Rus ŞeytanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin