1. Bölüm: Acının Maskesi

29 5 0
                                    

Hikayeye başlama tarihinizi yazarsanız sevinirim🤍

İyi okumalar.|🦋

Kaybolan şeyler neyi ifade eder bir insanda? İnsanoğlu kaybolan eşyasının yerine yenisini, kaybolan geçmişin yerine geleceği buldu da kaybolan bir annenin yerine niye bir şey bulamadı? O boşluk neden hiç dolmadı? Neden hep eksikliği hissedildi?

Annem... 35 yaşında, daha yolun yarısındayken hayata gözlerini yummuştu. Annemi hayattan bu kadar erken koparan neydi? Annemi bu kadar hasta eden, yoran şey neydi? Dünya malı geçicidir derler ya hani. O zaman neden geçici bir şey yüzünden insanlar canlarından oluyordu?

Neden benim annem, benim okumam için gerekli parayı kazanmak için gecesini gündüzüne katarken neden dünyaya gözlerini erkenden yumdu?

Annemin tek isteği okumam, mutlu olmam ve ileride rahat bir hayat geçirmemken neden benden bu kadar erken ayrılmıştı?

Neden annem tek başına benim için çabalıyordu? Neden yanında ona destek olacak biri yoktu? Omuzlarındaki yükü birazda olsun alacak, içini rahatlatacak, "Bunlarda geçecek." diyen biri yoktu?

Kafamda dönen soruları artık ne müzik ne de başka bir şey kesiyordu. Bugün annemi defnedeli 1 hafta olmuştu. 1 haftadır annemin hiç bahsetmediği akrabaları evle, baş sağlığına gelen insanlarla ilgileniyordu. Ben mi? Ben salondaki tekli koltukta oturmuş duvarda asılı duran fotoğrafları izliyordum. Güneş doğuyor, insanlar gelip gidiyor, güneş batıyor ve ben kendi kendime kalıyordum.

1 haftadır tuvalet ihtiyacım dışında bu koltuktan kalkmamış sürekli duvarı izliyordum. Ağlamaktan gözlerim şişmiş, etrafı kısık bir pencereden görüyordum. Saçlarım yıkanmamaktan yağlanmış, vücudum ise kirden kararmıştı. Arada bir ağzıma zorla tıkılan bir iki dilim ekmekten başka bir şey yememiş olan midem küçücük kalmıştı.

Kendime gelemiyordum. Hayata geri dönemiyordum. Benim hayatım şu an o toprağın altında soğukta yatıyordu. Benim annem çok üşürdü. Elleri, ayakları hep soğuk olurdu. Hep ben ısıtırdım ellerini, ayaklarını. Şimdi nasıl ısıtacaktım? Şimdi nasıl sıkı sıkı saracaktım annemi? O soğuk toprağa sarıldıkça nasıl alacaktım annemin güzel kokusunu?

Gözlerim ilk defa hareketlendi. Bacaklarım 1 haftadır oturmanın verdiği hissizlik içinde ayağa kalktığım gibi koltuğa geri düşürmüştü. Birkaç denemenin sonunda ayaklarım birazda olsun kendine gelmişti. Uyuşuk bir şekilde peş peşe attığım adımlarla dış kapıdan çıktım. Saat kavramını yitiren beynim karanlığı görünce saatin geç olduğunu kavradı. Umursamadım. 1 haftadır ertelediğim, kaçtığım yere gidiyordum. Annemin yanına...

Annemi o toprağın altında ilk defa ziyaret edecektim. Defnedildiği gün ilk atılan toprakta karanlığa karışan görüntüler aydınlandığında evimizdeydim. Annemin çektiği yükü omuzlarında taşıyan evimizde. Onsuz geçen her bir günün anlamsızlığı beni içten içe tüketmişti. Kafamda dönen nedenler, nasıllar baş ağrısına neden olmuştu. Uykusuzluktan, ağlamaktan kızaran ve şişen gözlerim isyan bayraklarını çekmişti.

Uyuyacaksam annemle uyuyacaktım. Ben hep annemle uyumuştum. Şimdi annemsiz nasıl devam edeceğimi bilmezken nasıl onsuz uyurdum? O orada bir başına, o soğuk toprağın altında yatarken ben o evde nasıl uyuyabilirdim?

Uyuşuk adımlarım her adımımla daha rahatlamış ve hızlanmama olanak sağlamıştı. Annemin yanına bir an önce varmak isteyen yüreğim ya ardı arkası kesilmeyen adımlarımdan ya da annemle olacak kavuşmamdan dolayı hızlanmıştı.

Sonunda gördüğüm tabelayla adımlarım ilk defa sekteye uğradı. Sarıkız mezarlığı. Annemi içinde tutan, hapseden toprağın asıl merkezi. Adımlarım tam demir kapının önünde durdu. Gözlerim bir şeyler ararcasına sokak lambalarıyla aydınlatılmış mezarlıkta gezindi.

SAUDADEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin