İyi okumalar. | 🦋
İşe başlamamla günler daha hızlı geçmeye başlamıştı. Ne ara iki hafta geçmişti anlamamıştım.nisan ayına giriş yapmıştık. Havalar ısınmış, çiçekler açmaya başlamıştı. Mart ayında kalan yağmurlar nisan ayının nemiyle kapışıyordu. Sıcaklardan nefret eden bense bu durumdan oldukça mutsuzdum. Ben kışı, soğuğu severdim. Terlemek en nefret ettiğim şeylerden biriydi. Bir de güneşin gözlerimi delen ışınları...
Bu yazın hızlıca geçmesini umut ediyordum. Açıkcası çalışırken bu yaz çok zorlanacağımın farkındaydım ama zorundaydım.
Önümdeki kitabı iterek arkama yaslandım. Sıcaktan fena halde bunalmıştım. Camlar açıktı ama rüzgar esmediği için hiçbir işe yaramıyordu. Ne mi yapıyordum? Sıcaktan uyuyamayınca ders çalışma kararı almıştım. Ama şu an sıcak ders çalışmamada engel gibi gözüküyordu. En iyisi beni serinletecek bir şeyler içmekti.
Mutfağa geçip dolaba baktım. Ön avans almış ödemediğim kirayı ödemiş, faturaları yatırmıştım. Birazda eve birkaç malzeme almıştım. Cebimde artmış param vardı. Onu da bir ihtiyacım olur diye tutuyordum. Dolaptan bugün aldığım soğuk kahveyi çıkardım. Bir bardağa buzluktan çıkardığım buz kalıbındaki buzları boşaltıp kahveyi döktüm. İnternetten özenerek aldığım cam pipetide içine yerleştirdiğimde tamamdım. Bir yudum aldığımda içimdeki yangını delip geçmişti. Az da olsa serinlemiştim.
Odama geri çıkıp üzerimdeki cropun ince askılıklarını çekiştirdim. Kendime saygım olmasa çıplak gezecektim ya, neyse.
4 yıllık bölümü 3'e indirmek için üstten ders almıştım. Üst sınıflardan ve hocadan aldığım notlara çalışıyordum. Seneye staj olmasaydı büyük ihtimalle az dersim olduğu için bölümü 2 yıldada bitirebilirdim ama staj zorunlu olduğu için hocalar en az 3 sene okumam gerektiğini söylemişti.
Zeki miydim bilmiyorum ama bölümümdekilere oranla daha çok ders çalıştığım ortadaydı. Araştırmayı severdim. Bilmediğim bir konu olunca onu geçiştirmeyi değil araştırmayı tercih ederdim. Haberleri günlük olarak takip ediyor, genel konulardan uzak kalmamaya çalışıyordum. Çok bilip çok konuşanlardan değil, çok bilip az konuşanlardandım. Sınıfta hocanın sorusuna kimse cevap vermezse cevap verir arkadaşlarımın önüne geçmeye çalışmazdım. Çünkü her şeye cevap verseydim sınıftaki çoğu kişi arkamdan çok bilmiş derdi.
Mütevazı mıydım bilmiyorum ama annemin bana öğrettiklerini uygulamaya çalışıyordum. Yaşıtlarıma baktığımda belki onlardan yaş yaş daha olgundum ama bundan hiçbir zaman üzüntü duymamıştım. Gezip tozmaktansa ders çalışmayı tercih ediyordum. Kitap okumak, müzik dinlemek ruhumu dinlendiriyordu. Yaşıtlarım gibi gece klüplerine gitmek beni sadece rahatsız ederdi. Çok gürültüyü sevmezdim.
Doğaya, gökyüzüne bayılırdım. Fotoğraflarıma, sosyal mecralarıma baksanız kendimden çok doğayı ve gökyüzünü görürdünüz. Bazen akşamları gökyüzünü izlemeyi, yağmur yağarken eğer üstüm müsaitse ıslanmayı, kar yağarken dışarda yürümeyi, yazınsa bahçemizde yıldızları izlemeyi severdim. Belki size göre oldukça sıkıcı gelebilir bunlar ama bence insanın ruhunu temizleyen, iyileştiren şeyler bunlarmış gibi geliyor.
Gün içinde sürekli bir uğraş içinde oluyoruz. Kalabalık alanlarda istemeden bulunuyoruz ama kendimizi dinlendirmek için yalnız kaldığımız anlar sadece uyumakla kalmamalıydı bence.
Çalan telefonumla irkildim. O kadar derin dalmıştım ki sessizliği yaran telefon sesi sert bir şekilde gerçek hayata dönmemi sağlamıştı. Üst köşedeki saate ardından arayan kişiye baktım. Saat 4'e geliyordu. Kaşlarım merakla çatılmıştı. 2 haftadır Yekta'dan ses çıkmazken bir anda beni araması, bu saatte araması endişelenmemi sağlamıştı. Acaba Elmira'ya mı bir şey olmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
Literatura KobiecaKaybolan şeyler neyi ifade eder bir insanda? İnsanoğlu kaybolan eşyasının yerine yenisini, kaybolan geçmişin yerine geleceği buldu da kaybolan bir annenin yerine niye bir şey bulamadı? O boşluk neden hiç dolmadı? Neden hep eksikliği hissedildi? Sau...