2 - Hastane Odası

755 61 14
                                    

Gözlerimi açmayı denediğimde derin bir acının kendisini hissettirmesiyle bunu başaramamıştım. Gözlerim kapalıyken olanlar zihnime doluşmuştu. Ölümün böyle bir his olmadığını az çok biliyordum. Yurtta sürekli ölümden bahseden bir abimiz sayesinde ölümün tanımını az çok biliyordum ancak yine de emin olamıyordum. Abinin bahsettiği melek gelmemişti. Melekler tarafından bile mi yalnız bırakılıyordum lan?

Kaşlarımı yavaş yavaş kaldırmayı denesem de kirpiklerimden sızan ışık canımı yine yakmıştı. Bu acıyla yeniden gözlerimi kapattım. Gözlerimi açabileceğim bir açı bulmak için kolumu oynatmak isterken kolumda bir şeyler hissetmiştim. Onun verdiği acıyla beraber az önceki saçma düşüncelerimden kurtularak gerçek dünyada olduğumun bilincine varmıştım. Yine de nasıl olduğunu merak ediyordum.

Bir süre sonra gözlerim ışığa net alıştığında kolumda olan aparata dikkat ederek yerimde dikleşerek bulunduğum mekanı incelemeye başladım. Pencereye baktığımda ardına kadar açılmış olsa da beyaz perdeler bulunuyordu. Perdeler odanın duvarlarında ki soluk maviye göre oldukça canlı hissettiriyordu. Benim yattığım yatak cama yakındı ve diğer tarafımda bir yatak daha vardı ama o boştu. Koluma baktığımdaysa bir serum vardı ancak serum çoktan bitmişti ve boşuna duruyor gibiydi. İki yatağında yanında birer koltuk vardı ve boşlardı. Karşımda ise neyin açık olduğunu anlamadığım bir televizyon vardı.

Ortamı incelemeye dalmışken kapı olduğunu tahmin ettiğim bir ses duymuştum. Kafamı oraya çevirdiğimde kısa koridorun oradan tamda tahmin ettiğim gibi bir hemşire gelmişti. Sessizce benim yanıma gelen orta yaşlarındaki kadın gülümseyerek yanımda durdu ve serum bağlı koluma baktı. İşini hallederken onu pür dikkat izlemekteydim. O da işini bitirdikten sonra içten bir ifadeyle bakarak, sıcak bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

- "Merhaba, Nasılsınız bakalım?"

Hemşirenin nazik tavrı ve içten gülümsemesi beni yumuşatırken yine de gergindim. Hastane personelleri bize asla iyi davranmadığından kafamı karıştırıyordu. Buraya nasıl geldiğimin bilinçsizliği zihnimi kavursa da nasıl çıkacağım daha büyük bir bulmacaydı. Buranın masrafının bir yerlerime sağlam girecekmiş gibi bir his vardı.

- "Sanırım iyiyim ama bilmiyorum. Siz?"

Hemşire bu cevabıma gülümsemişti. Hiç istifini bozmadan tamamen içten bir gülümsemeydi bu.

"Ben ailenizi çağırayım o zaman?"

Hemşirenin söyledikleriyle kafam oldukça karışmıştı. Yüzümde nasıl bir ifade olduğundan emin olamasam da onun her saniye solan ifademden bir terslik olduğunu anlaması zor değildi.

- "Benim kimsem yok yalnız?"

Kadının yüzü şaşkınlığın esaretine girmişti. Acıma duygusu olması gerekiyordu ancak kesinlikle emindim ki bu bakışlarda bir damla acıma duygusu yoktu.

"Ben bekleyenleri çağırayım da siz aranızda karar verin o zaman?"

Benden onay beklemeden odadan çıkmasıyla kafam iyice karışmıştı. Kaldığımız yerden tanıdığım çocukların haberi olsa bile bu şekilde gelecek birinin olmadığından emindim. Onu tekrardan durdurabilirdim ancak diyecek bir şeyim olmadığından kelimeler sesimle etkileşime girememişti. Şu anda kendimi çocukken izlediğim bir programda olan kapıyı bekleyen kişiler gibi hissediyordum. Kapı açılırdı ve insanların sevdikleri affettiyse içeriye girerlerdi. Ancak burada farklı olarak bende kimin de gireceği belli değildi.

Gerçekliğin şüphe ettiğim düşünceyle koluma sağlam bir tane geçirmiştim. Tabii ki de elimin üstüne bağlı şeyi unutmamla hafif bir çığlık atmıştım. Bu çığlığın etkisiyle beraber tekrardan yalnızlığımı hatırlamamla kendime küfür etmiştim. Yalnızlık zor işti ve tam alıştım derken onun pençesinden aslında hiç kurtulamadığınızı anlardınız. Yalnızlık bir ilaç gibiydi ve sadece ihtiyacınız olan dozda alırsanız iyileştirirdi ancak ben doz aşımı yaşamıştım.

Yitik Ruhun KanatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin