Kendimi "Tülay geri dön!" diyen adam gibi hissediyorum.
Öyle umutsuz, öyle mutsuz!
Watty Geri Dön!Watty yokken mutsuzluktan bölüm çıkaramadım.
Yine de burada olduğumu göstermek için bölüm atmak istedim.***
Kapıda gördüğüm bedenle beraber sessizliğimin ne kadar sürdüğünü anlamlandıramıyordum. İkimizde birbirimize bakarken sanki zaman durmuş gibiydi. Çevredeki insanlar için yeni yeni uzamaya başlayan olayın ikimiz için uzun bir süre olduğundan emindim. Omzuma dokunan kolun sahibine kısa bir bakış atmak için göz temasını kesmiştim. Kolun sahibine baktığımda o da Oğuz'u kesiyordu.Oğuz'a döndüğümde kız arkadaşını az önceye nazaran daha sıkı tutuyordu. Kendine çektiğini de aralarındaki mesafeden anlamıştım. Sonrasında yüzünde soğuk bir ifade yakalamıştım. Bu ifade her saniye ezmek isteyen bir ifadeye dönerken ifadesizliğimi korumaya çalıştım. Zorlandığımdan beceremediğimi biliyordum ama güçlü durmak isteğim ağır basıyordu.
O beni umursamadan yanımdan geçerek arkada olan yere geçtiğinde kırıldığımı hissetmiştim. Normalde insanlara karşı beklentisi olmayan biri olarak neden kırıldığımı bile anlamamıştım. Ondan bir beklentim mi vardı? Belki bir teşekkür, belki de sıcak bir karşılama... Bunları yapmayacağını biliyordum ama yine de o soğukluğun hedefi olmayı istemezdim. O an hiç yaşanmamış gibi davranmıştı ve belki de kız arkadaşı için bunu yapmıştı.
Dışarı hareketleneceğim sırada zil sesinin duyulmasıyla beraber yanımda ki çocukla beraber yerimize oturmak zorunda kalmıştık. Derse girdiğimizde hocanın beni tamamen yok saymasından kaynaklı olarak dersim aşırı mükemmel geçmişti. Adamın anlattığı çoğu şeyi bilmemden kaynaklı olarak derste not almaya ihtiyaç duymadan sadece dinlemiştim.
Öğle arasına girdiğimizde hissettiklerimle gülümsemiştim. O zamana kadar yorucu bir ders olmamıştı yada ben bildiğimden zor gelmemişti. Çocukluğumda her şeyi anladığımda veren huzuru şimdi tekrar derinlerde hissediyordum. Aynı zamanda her tarafa baktığımda o çocukluğumda olan güzel anıları hatırlıyordum. Cam kenarına yerleştiğimde aşağıda gelen çocuk sesleriyle gülümsemiştim. İlkokulun da birleşik olduğu bu sınıfla beraber çocuk sesleri çok yoğundu.
Yanıma yaslanan biriyle kafamı ona çevirmiştim. Sıra arkadaşım olan Mert'ten başkası değildi. Mert bu kurs eğitimini kendi çabasıyla kazanmış biriydi. Elbette Asgard gibi psikopat bir bölgeden gelmemişti. Onun ailesinin durumu orta seviyelerde geziyordu. Kendisi de başarısından dolayı sınavları geçmiş ve kazanmıştı. Bundan dolayı başarısına saygı duymuştum.
- "Oğuz'la aranda bir sorun var sanırım?"
Sorduğu soruyla beraber yüzüne bakmıştım. Yüzünde hafif bir alay tınısı gördüğümde sebebini sorgulama isteğim körüklenmişti. Ancak beni tanımayan birinden bahsetmekte istememiştim.
"Tanıdığımı pek söyleyemem. Kim o?"
Yüzüme sorgular bir ifadeyle baktığında sadece omuz silkmekle yetinmiştim.
- "Okulda tanımayan birini bulamayacağın kişilerden. Ona rağmen beşli gruplarının haricinde biriyle iletişim kurduğunu pek gören olmamıştır. İçlerinden biri de şu yanında gördüğün kız arkadaşı işte."
Kız ona baktığımızı anlamış gibi bize döndüğünde göz göze gelmiştik. Gözlerine baktığımda avını bulmuş bir yırtıcı hayvanın mutluluğunu yakalamıştım. Güzel bir yüzü olduğunu inkar etmek imkansızdı ancak insanları iyi tanıyan biri arkasında olan karanlığı hissedebilirdi. Saçlarında olan kızıllıktan şeytani biri olduğunu da anlıyor olabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yitik Ruhun Kanatları
Teen Fiction(Abilerim Kurgusu - Erkek Version) Tüm yaşamı boyunca yalnızlığıyla beraber öleceğini düşünen gencin karşısına çıkan ve tanımını bile bilmediği aile kavramı. O ailesinin bir üyesi olacak mıydı yoksa aile onun sadece bir kavramdan mı ibaret kalacaktı...