"Akın, bırak çocuğu sakin ol!" diyerek omzuna koyduğumda elini havadaki eli durdu.
Eli havada kalmıştı. Sevgilisi diye bildiğimiz Cansu bile onu durduramamışken benim sesim ve dokunuşum onu durdurmuştu.
"Hadi kalk gel sakinleşelim." dediğimde bakışları bana döndü.
Mavi gözleri, kahve toprak rengi gözlerime mühürlendi. Derin sert nefessiz ve sinirli solukları ve omzu inip kalkıyordu hala deli gibi gözleri kolunu tutan elime kaydığında gözlerini kapattıp geri açtı.
Gözleriyle yine karşı karşıya kalınca yutkunup elimi çektim. "Hadi gel, biraz konuşalım sakinleş sen." dediğimde kendini bi silkeleyip ayaklandı.
"Burda işimiz bitmedi konuşucaz lan!" diye gürlediğinde Mert elini zorlada olsa başına götürüp "Emrinizdir komutanım." dediğinde ağlayan Didemi bile güldürdü.
Adımlarım bahçe dışına gitti. Bahçeden çıkıp mahallenin kenarına doğru ilerledim. Akın arkamdan geliyordu.
Sırtımı bi evin duvarına yaslayıp Akın'a döndüm. Bir sağ bir sola gidip gelip duruyordu, kim bilir nasıl öğrenmişti. Öperken veya sarılırken umarım Didem öperken yakalanmamışsındır.
"Biliyordun dimi? Kahretsin sende biliyordun Merti sevdiğini?" dediğinde sinirli şekilde bana döndü.
Kafamı salladım. "Biliyordum."
"Ahhh! Kahretsin." kabullenmiyordu, iyide neden ne güzel seviyorlar birbirlerini "Ve kimse bu şeyi bana söylemedi, nasıl görmedim bunca zaman." demesiyle hala yerinde duramıyordu.
"Ne var bunda? Birbirlerini sevmemelerindeki yanlış ve saçma bir şey olduğunu düşünmüyorum. İki insan medenice ilişki yaşamak istiyorlar birbirlerini sevdikleri için," dememle olduğu yerde durdu bana baktı.
"Herkes olur ama Mert olmaz, benim timden veya bu mesleği yapam hiç kimse olamaz." demesiyle kaşlarım çatıldı.
"Ne demek istiyorsun." sesim sert çıkıyordu.
Bakışlarını benden çekmeden bana doğru adımladı, önündeki kaldırımın üstüne çıkıp önüme doğru geldi. Benim sırtım duvara dayalı olduğu halde o duvarın içine girmek istiyordum. Bi adım daha attığı sıra kollarını yanıma koydu ve duvardan destek aldı.
Bakışlarımı gövdesinden kaçırıp gözlerine odakladım.
"Asker olan kimseyle ilişki yaşamıycak." dediğinde sinir kat sayım artmaya başlıyordu.
"Bunu sana sormayacak sevdiği her kimse onunla birlikte olucak." dememle kaşları çatıldı.
"Öyle mi?" demesiyle inatlaşma zamanım tamda yeriydi.
"Öyle," dememle bakışlarını kaçırdı.
Söylediğinin hiç mantıklı yanı yoktu. Sevdaydı bu insan kimi seveceğini bilemez gönül isterse otoda konur bokada neden anlamak istemiyordu? Yada neden sevgiye bu kadar değişik açıdan bakıyordu?
Oda bi Askerdi ve ben onu seviyorum...
"Sende askersin..." diye fısıltı kaçtı ağzımdan. Gözleri odaklandığı yerden bana doğru döndü. Şaşırmıştı, peki niye şaşırıyordu?
"Ve bende seni seviyordum Akın." dememle kat katı kesildi.
"Ne?" demesiyle gözlerimin ne ara dolduğunun bile farkında değildim. Yanağımdan süzülen yaşı hemen sildim. Sinirle omzuna vurup onu üstümden itmeye çalıştım.
"Bende seni seviyordum aptal, seni seviyorum ve sende askersin ne yani askersin diye sevemem mi şimdi ben seni? Azıcık mantıklı ol azıcık ama nerde sen eğer mantıklı olsaydın beni arkanda güzel söyler söyleyerek bırakıp göreve gidip geldiğinde koynunda getirdiğin sevgilin olmazdı." içimde kalan onca kırgınlığı dökerken bile olduğu yerde gram kıpırdamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ SÜRE
Ficción General"Ne hissediyorsun?" "Hiç bişi.. Sadece kandırılmış." Başını salladı sessizce. "Peki sen?" Aynı soruyu ona yönelttiğimde eğdiği başını kaldırıp göz temasını kaçırmadı. Kapkara benim gibi olan toprak gözleriyle üstünde gezindi bakışları, en sonda gö...