5. İplerle Bağlı

24 3 0
                                    

Oda servisini arayarak kendime akşam yemeği söyledim. Ablama uymuş gördüğüm rüyanın gazına gelmiştim, ama burada ne yapacağımı bilmiyordum. Kapının tıklatılması ile kendime geldim. Kapıyı açıp gelen yemeği aldım. "Gracias." teşekkür edip kapıyı kapattım. "Buona notte" adamın iyi geceler demesiyle gülümseyip kapıyı kapattım. Camdaki manzarayı izleyerek yemeğimi yedim. Saat dokuza yaklaşıyordu, camdan baktığımda bütün turistlerin sokaklarda olduğunu görünce bende çıkıp biraz yürüyüş yapmaya karar verdim. Üstüme bir kazak giyip otel kapısını kitledim. Otelden çıktığımda durup derin bir nefes aldım, havanın soğukluğu iyi gelmişti. Turistlerin girip çıktığı mağazaların önünden yürümeye başladım. Ne yolları ne de insanları tanıyordum sadece kalbimin ve ayaklarımın götürdüğü yere gidiyordum. Kulağımda kulaklıklarım telefonumdan karışık çal da ilk açılan şarkıyı dinliyordum. Sakladığın Bir Şeyler Var- Dedüblüman

Gittikçe hızlı yürümeye başlamış kapkaranlık sokaklara gelmiştim, kendimi durduramıyordum. Önümden siyah kapşonlu bir adam geçti koşarak ne olduğunu anlayamadım fakat arkasında bıraktığı parfüm kokusuyla birden dört yıl öncesine ışınlandım.

O'nun kokusu.

Yapmam gereken bir şeyi yapmaya başladım, peşinden deliler gibi koşmaya başladım. Ben koştukça da o da koşmaya başladı. Bir ihtimal belkide onu görürüm ümidiyle koşuyordum. Mezarında ağladığım adamı görmeyi umuyordum evet aptalca, ama sizde sevdiğiniz birini kaybettiyseniz çok iyi bilirsiniz ki her sokağın köşesinden O çıkacak sanırsınız. Fotoğraflarını gördüğünüzde donar kalır hele ki bir yerde kokusunu duyarsanız ciğerleriniz çıkana kadar ağlarsınız.

Siyah kapşonlu adam hızlıca bir sokağa girdiğinde onu kaybettim. Karanlık sokaklardaki güçsüz lambalar sokakları yeterince aydınlatmıyordu. Olduğum yere çöküp ağlamaya başladım. Dakikalarca orada ağladım, nefesim kesildi nefes alamadım. Artık gözlerim acıyor hatta kapanmaya başlamıştı. Nefesler alıp kendime gelmeye çalışırken kendimi yavaşça karanlığa bıraktım.

Gözlerimi açtığımda dün gece ağlarken oturduğum yerdeydim. Dün gece sokakta uyumuştum.

DÜN GECE SOKAKTA UYUMUŞTUM!

Hızlıca yerimden kalkıp üstümü silkeledim. Karşıdan bir adam bana doğru gelmeye başladığında korkuyla geri geri yürümeye başladım. Adam ellerini kaldırarak "Korkma, senin için endişelendik, biraz daha kalkmasaydın polisi arardık." yavaşça durdum sadece "Teşekkürler, iyiyim." dediğimde gülümseyip dükkandaki amcaya dönüp, "İyiymiş." diye bağırdı. Şaşkınca "Türk müsünüz?" diye sordum. O da benim türk olmama şaşırmış gibi "Evet, sizde öylesiniz sanıyorum?"

"Evet." dediğimde gülümseyerek elini uzattı "Mert" elini sıkıp "İpek." dedim.

"Memnun oldum İpek, lütfen gel sana bir çay ikram edelim." diyerek arkasındaki dükkanı gösterdiğinde çok şık bir tarihi yapının içine yapılmış cafe ye girdik.

İçeri girdiğimizde az önce seslendiği amca'nın yanına gidip, "Türkmüş. Adı İpek."
dedi. "Memnun oldum kızım çay var sıcak içer misin?" Diyerek bana yönelttiği soruya içten bir gülümseme ile kabul ettim. "Çok teşekkürler." Dediğimde adını henüz öğrenmediğim amca tezgahın arkasındaki adam'a seslenip. "Hüseyin üç demli çay birazda börek poğaça getir karışık" dediğinde aslında ne kadar aç olduğumu fark ettim. Çaylar geldiğinde nazikçe teşekkür edip yemeye başladım. Ben yemeğimi yedikten sonraya amcaya teşekkür edip kalktım. Para ödememi kabul etmedikleri için mecburen mahçup olup tekrar geleceğimin sözünü verdim.

Tam dükkandan çıkarken mert kolumdan tutup "Seni gezdirmemi ister misin?" Diye sordu. "Olur." Diyerek mertin peşinden gitmeye başladım.

Sokak boyunca evleri tarihi eserleri gösterirken birden simsiyah duvarlarla çevrili bir ev gördüm. Merti durdurup "Burası kimin?" Diye sorduğumda sadece "Boşver" diyerek beni başka bir sokağa yönlendirdi.

Ama ben kararlıydım ben bu binanın kimin olduğunu öğrenecektim.

🤍

Mertle dünkü turumuzdan sonra beni otele bırakmıştı. Sıcak bir duş alıp kendime gelmiş klasik İtalyan yemekleri ve biraz şaraptan sonra yumuşacık yatağım da uyuya kalmıştım.

Şu an ise kahvaltımı yapıyordum. Aklıma ise sadece o siyah duvarlı ev vardı. Bugün. Bu akşam oraya girip bakacaktım. Mert'in ağzından öğrenebildiğim kadarıyla her gün beş ile yedi arası ev boş oluyor sahibi bir kaç araba güvenlikle bir yere gidiyordu. Dikkatli olmamı da söylemişti ama o kısımları dinlememiştim.

Kahvaltım biter bitmez kalkıp kendime siyah şeyler almıştım, kısmen karanlıkta kamufle olmayı hedeflemiştim. Bir kaç dükkan dolaştıktan sonra kendime siyah boğazlı kazak ve tayt almıştım. Hali hazırda olan siyah spor ayakkabılarımla birlikte her şey tamamdı.

Otele geçip hazırlanmaya başladım. Google Mapsten arazinin büyüklüğünü ve çevresini inceledikten sonra giyinip kafama şans eseri son dakika bulduğum siyah eşarbı saçlarımı ve burnumu kapatacak şekilde bağladım.

Otelin arka kapısından çıktıktan sonra hızlıca sokakların arasından yürümeye başladım, bu saatlerde ara sokaklar çok tenha oluyordu. Bir sıkıntı yaşamadan gelmek istediğim yere vardığımda hafifçe gülümsedim.

Sarmaşıklarla kaplı duvarı tırmanmam gerekiyordu, daha geçen gün sokakta duyduğum koku gene burnuma buram buram dolmaya başladı. Kafamı iki yana sallayıp kendime geldim, dikkatimin dağılmasına izin veremezdim. Yavaş yavaş sarmaşıklara tutuna tutuna duvarın üstüne çıkıp tam atladığımda, yere düşmemiştim. Birininin kucağındaydım.

"AAA!" çığlık atmamla beni birden yere bıraktı, "AH! Ne atıyorsun be yere ayı." dememle, eliyle ayağa kalk işareti yaptı. Ayağa kalktığımda saçlarımda ki şalı indirdi ve "İpek..." dedi.

" dedi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin