Bölüm Beş: Geçmişten Gelen Biri

2.4K 157 55
                                    


İyi okumalar dilerim <3.

♡ büyük ev ablukada, kopuk uçurtma

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

büyük ev ablukada, kopuk uçurtma


İnsanın zihni yaralandığında çok fazla anlamıyor neler olduğunu. Çektiği acıdan ve düşüncelerden paçasını kurtarıp çevresine bir baksa, bir baksa işte...

Bakmak çok zor. E bakamayınca göremiyor da haliyle. Tek bildiği, hani şu televizyonun ilk çıktığı zamanlardaki hali gibi, siyah-beyaz bir yaşamın içine hapsolup kaldığı.

Bana öyle olmuştu en azından. Renkleri elinden alınmış, solup gitmiş bir yaşam sandım elimde kalan.

Yanılmışım.

İşte, Cihangir'le yan yana sırtımızı bir ağacın gövdesine yaslamış otururken bunları düşünüyordum. Oldukça sıradan bir anın içerisindeydik. Dışarıdan gören birisi iki arkadaşın yan yana oturduğunu görürdü. Oysa biz birbirini tanımayan iki insandan ibarettik.

Her insan farklı bir dünyadır ve her sıradanlığın içinde bir sıra dışılık vardır. Bu oldukça sıradan görünen anın benim için ne kadar sıra dışı olduğunu dışarıdan gören birisi anlayamayacaktı. Hiçbir düşünce bana zarar vermeden veya acı hissetmeden birisiyle oturabiliyor olmanın benim için ne kadar imkânsız olduğunu dışarıdan gören bir göz fark edemeyecekti.

Artık imkânsız değil, diye düşündüm. İyileşiyorum.

Gözlerim etrafta geziniyordu, bir yandan da parmağımla toprağa bir şeyler çizmeye çalışıyordum. Omzumun ve kolumun onun koluna yaslandığını o derin bir nefes alıp çekildiğinde fark ettim, kıyafetlerimin üzerinden hissettiğim teninin sıcaklığı birden kayboldu.

Yavaşça ayağa kalktı. Gözlerimi kaldırıp ona baktım. Önümde heybetli bir dağ gibi yükseliyordu. Koca cüssesiyle güneşi kapattı. Elini tutmam için bana uzatınca gözlerim eline düştü, sonra da elini tutup beni kaldırmasına izin verdim.

Ayağa kalktıktan sonra birkaç saniye bakıştık. Ne demem gerektiğini bilmiyordum.

"Antrenmana geri dönmemiz gerek."

Başını salladı. "Öyle."

Şimdi ne yapmalıydım? Ona nasıl yaklaşmalıydım?

Yürümeye başladım. Onun da beni takip etmeye başladığını ayakkabılarının altında ezilen ağaç dallarının çıkardığı sesten anladım. Bir yandan ne demeliyim diye düşünüyordum ki imdadıma yetişti.

"Aslında sinirli birisi değilimdir."

Yanımdan yürümeye başlamıştı. Söyledikleriyle duraksar gibi oldum. Çünkü bana kendini açıklıyordu, onun hakkında kötü düşünmemi istemiyordu.

POTA ALTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin