{22}

87 22 0
                                    

Kapı çaldığında "Sonunda" diye bağırarak kapıyı açtı Wooyoung. Yaklaşık yarım saattir arkadaşlarının gelmesini bekliyordu. Muhtemelen Yungi ikilisi Yeosang'ın evine gidip onu almışlar ve hep birlikte gelmişlerdi.

Wooyoung'un düşündüğü gibi takım elbiseli üç meteor kapıda bekliyordu. Kapı deliğinden bakmayı bırakıp açtı hemen. "O o o~ hoşgeldiniz beyler bu ne yakışıklılık?"

"Hoşbulduk" Yunho içeri geçip ayakkabısını çıkarırken selamladı arkadaşını.

"Asıl senin bu paçoz halin ne? Seni istemeye geliyorlar gavat hazırlansana" Mingi önünde eğilen sevgilisine arkasından yaslanırken konuştu.

"İşin gücün; dayama, sapıklık... az önce merdivenden çıkarken bana pandik attı Wooyo" Yeosang ağlamalı ses tonuyla konuşurken arkadaşına sarılmıştı.

"Kapının önünde iyi dikildiniz." Seonghwa mutfak kapısının pervazına yaslanırken konuştu. "Gelin de yiyelim artık yemeğimizi."

"Yok yemicez, bb." Yunho elini sallayarak mutfağa yönelmişti, Seonghwa ile dalga geçtiği çok belliydi.

"Ya sabır ya selamet..." Seonghwa da söylenerek mutfağa girdiğinde kalanlar onunla dalga geçmeye devam etmişti. "İmana geldi putperest pezevenk"

"Niye hazırlandın sen?" Yeosang, karşısında takım elbisesiyle kahvaltı etmeye başlayan Seonghwa'ya bakarak sordu.

"Şu yanındaki gereksizi istemeye gelecekler ya," Seonghwa çatalındaki zeytini ağzına atarken konuştu.

"Tamam da sen niye hazırlandın" Mingi gülerek söylediğinde başına bir tokat yemişti.

Seonghwa ve Mingi birbirlerine laf atıp didişirken Wooyoung masanın diğer ucundaki ekmek tabağına uzanmıştı. Tam alıp geri çekileceği sırada Yeosang eline vurmuş ve ekmeği düşürmesini sağlamıştı.

"Ekmek yok!"

"Neden ya?" Wooyoung mutsuz bir şekilde dudaklarını büzmüş, arkadaşına bakmıştı.

"Düğüne kadar kilo almaman hatta kilo vermen gerekiyor..." Yeosang konuştuğunda Yunho da gülerek devam etmişti. "Yoksa gelinliğe giremeyeceksin"

"Sana light peynir, bir kaç tane de zeytin vereceğiz..." Yeosang, Yunho'nun dalga geçmesine rağmen ciddiyetle konuşmaya devam etti.

"Yumurta?" Wooyoung heyecanla sordu. Zira Yeosang'ın saydıkları karnını doyurmazdı.

"Yumurta... belki haşlanmış olabilir"

"İçine sucuk?"

"Olmaz, yasak sana. Sucuk olmaz."

"Sucuk... NASIL OLMAZ?!"

İki yakın arkadaş atışırken Seonghwa gözlerini devirmişti. "Susun artık." Büyük olan konuştuğunda herkes hemen yemeğine geri dönmüştü. Bayan Jung sessizliğin ortaya çıkardığı huzurlu ortam sayesinde sonundq derin bir nefes alabilmişti.

"Misafirler gelince nasıl karşılayacaksınız?" Sessizliğin huzurunu Seonghwa bozmuştu. Dört gençte aynı anda başlarını kaldırıp birbirlerine bakmışlardı.

Wooyoung boğazını temizleyerek ayağa kalkmıştı. "Gösterelim hemen, geçin yerlerinize." Diğerleri de onu dinleyip yan yana dizilmişlerdi. Yunho derin bir nefes alıp şarkıyı söylemeye başladı.

Şarkıları bittiğinde nefes nefese oturmuşlardı yerlerine. "Aferin kendine göre bir karekter seçmişsin Mingi," Seonghwa'nın söylediğine herkes gülmüştü.

"Nasıl, anne?" Wooyoung'un sorusuyla annesinin yüzünde yalan bir gülümseme belirmişti. "Çok güzel oğluşum..."

"Saçmalamayın lan! İsterseniz Cici Kızlar olun, daha bizden hem" Seonghwa alayla bakarken konuşmuştu.

"Tamam neyse, Seonghwa daha fazla sinirlenmeden gidip salonu hazırlayın. Hadi evlatlarım, gidin." Bayan Jung da etrafındaki gençlerden eksik kalmayarak komik bir şekilde söylemişti.

-
Bir sucuk muhabbeti:
https://youtu.be/TYI-gLhy1do?si=xcKZR7J_i1Nw33qt

Misafir karşılamak için planlanılan serenat:
https://youtube.com/shorts/_hC94XERqQI?si=4cFidZe3Vt_uYC2h

Stajyer [WOOSAN]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin