{23}

87 24 0
                                    

"Ne yapıyorsun Yunho?" Mingi koltuğun kenarında otururken elinde sofra bezi ile ayakta dikilen sevgilisine sordu.

"Sofra bezini silkeliyorum" Yunho umursamazca elindeki bezi hareket ettirmeye devam etti.

"Avradının tavasında çift yumurta omlet yaptığım, salonun ortasına silkelediğinin farkındasın değil mi?"

"Bence artık kırıntılarımı yeme zamanın geldi?"

"Bence artık seni becerme zamanım geldi" Mingi başını çevirip ters bir şekilde baktı sevgilisine.

"Bak şimdi sana ne yapacağım," Yunho elindeki sofra bezini yukarı kaldırıp bir anda aşağı indirdi. "Böö! Korktun mu?"

"Vay canına çok korktum, gerizekalı..." Mingi konuştuktan sonra Yunho kapıya yaklaşıp "Pekâla, buna ne diyeceksin?" dedi. Tekrar bezi havaya kaldırıp Mingi'nin görüş alanını kapattığında kapıdan dışarı çıktı ve sofra bezinin yere düşmesini sağladı.

"Yunho? Böyle şeylerden korktuğumu biliyorsun, bak bi' ufak saldım çık artık. Yunho!?" Mingi bağırarak yerinde dikleştikten sonra boynunu uzatıp sevgilisini görmeye çalışmıştı.

Mingi panikle ayağa kalktığında Yunho gülme kriziyle birlikte karnını tutarak tekrar içeri girdi. "Nasıl küçük şakamı beğendin mi?"

"Çok beğendim avradını dabbede figüran olarak oynattığım," Mingi kollarını önünde bağlayıp koltuğa oturdu. "Böyle ölmem oğlum ben, füze atsaydın keşke. Artık senin bölüm sonu canavarın benim, Yunho. Bunun intikamını alacağım."

"Bu bağrışmalar ne lan?" Seonghwa hızlıca salona girmiş ve hâlâ gülmekte olan Yunho'ya öldürücü bir bakış atmıştı.

"Bir şey yok ya... Mingi'ye şaka yaptım, küçücük." Yunho eliyle küçük işareti yaparken konuştu ve sevgilisinin yanına yaklaşıp onun bedenini kendi kollarının arasına aldı.

***

Yeosang masaya son tabakları yerleştirirken Seonghwa, Yungi ikilisine verdiği direktifler ile balonları asmalarını sağlıyordu. Wooyoung şişirdiği balonlar yüzünden nefes nefese kalmış ve kızarmış bir şekilde başını camdan dışarı çevirdi. O sırada mahallenin başındaki konvoyu görmüştü. Dört yada beş arabalık ufak bir konvoy kornalara basarak ve en öndeki arabada yüksek sesli bir müzik çalarak mahalleye giriş yapmıştı.

(Medya)

Wooyoung şarkı sesini duyduğu anda, elinde şişirmekte olduğu balonu serbest bırakıp havasının kaçmasına ve salonun içinde uçup Seonghwa'nın kafasına düşmesine neden olmuştu. Herkes bu hareketliliğin sebebi olan gence bakarken, Mingi üzerinde olduğu koltuktan patır kütür atlamış, ayakları yere bastığında ise balkona koşmuştu.

"Geldiler abi geldilerr!" Mingi bir yandan bağırırken bir yandan da yanındaki Wooyoung'un koluna vuruyordu. İkiside önündeki balkon demirine yapışmış gelmekte olan konvoyu süzerken, Wooyoung aşağıda mahallenin genç çocuklarının toplandığını gördü. Birinin elinde sopa gördüğünde aynı anda 'kavga mı var?' benzeri tartışmalarını duymuştu.

"Kavga değil, isteme. Dağılın hadi!" Balkondan aşağı bir yaşlı teyze edasıyla bağırmıştı Wooyoung. Küçük grup dağıldığında San'ın arabası binanın önünde durmuştu. Wooyoung hemen içeri girip kapıya koştuğunda tek heyecanlı olanın kendisi olmadığını anlamıştı. Seonghwa bir yandan üzerindeki ceketi düzenlerken bir yandanda ayağı ile kapalı kapıyı tutuyordu, her an açılabilecekmiş gibi.

Hâlâ mahalleyi inletmeye devam eden şarkı davul ve zurna eşliğinde çalınmaya başlamıştı bu sefer. Davulun tokmağı her vurduğunda titreşen sesler, Yeosang'ın omuzlarını oynatıp ritim tutmasını sağlıyordu. Hepsi çok heyecanlıydı, hatta Wooyoung'dan daha heyecanlılardı.

Yunho kapıya yaklaşıp dizlerinin üzerine çökmüş, yaklaşan ayak seslerini dinlemeye çalışıyordu. Seonghwa iki avcunu başına koyup saçlarını geriye doğru düzlemişti. Mingi ise bu sırada Yeosang'ın serçe parmağını kendi parmağına dolayıp halay pozisyonunda oynamaya başlamışlardı.

Wooyoung heyecandan tırnaklarını kemirmeye başladığında Yeosang, arkadaşının bileğine vurup, elini dişlerinin arasından çekmesini sağlamıştı. "Manikürün bozulacak piç, boşuna mı yaptım ben onu?"

Kapının önündeki bu heyecanlı bayram havası Bayan Jung'un gelmesiyle durgunlaşmıştı. "Oğlum açsanıza kapıyı, neden bekletiyorsunuz misafirleri?"

Annesinin uyarmasıyla derin bir nefes alıp kapının önünde ki Seonghwa'yı ittirdi ve kendisi kapı kolunu tuttu. Annesinden bir onaylama beklerken bakışlarını ona çevirmişti Wooyoung. Bayan Jung, eliyle işaret edip "Aç, aç." derken kaşlarını çatmıştı.

Wooyoung tekrar derin bir nefes alıp kapıyı açtığında ilk olarak Bayan Choi'nin gülümseyen yüzüyle karşılaşmıştı. Bu sıcak tebessüm onun gerginliğini azaltırken dudaklarında oluşan küçük gerilmeye engel olamamıştı. Hemen kadının elini öpüp içeri girmesini sağladığında diğerleri de Bayan Choi ile selamlaşmıştı.

San'ın annesinden sonra içeri Jongho girmişti. Wooyoung genç çocuğu gördüğünde şaşkınlıkla ağzı açıldı. En azından saçlarını taramasını beklemişti fakat Jongho üzerindeki eşofman ile yataktan kalktığı gibi gelmişti.

"Şah İsmail'in, Sultan Selim'e hediyesini taşıyan asker mutsuzluğunu bu kadar belli etmemiştir." Wooyoung mırıldandıktan sonra Jongho'nun karnına çok da sert olmayan bir yumruk atmış ve onunda içeri geçmesini sağlamıştı.

Seonghwa yanındaki kuzenine gülerken göz devirmiş ve Jongho'yu kolundan tutup kendine doğru çekmişti. Gençler sarılıp selamlaşırken sonunda Wooyoung'un beklediği kişi elindeki büyük çiçek buketiyle gözükmüştü. Diğerleri içeri geçerken kapının dışındaki San, içerde ise Wooyoung ve Yunho dikilmeye başlamıştı.

Genç çift aşkla birbirine bakıp gülümserken Yunho, San'ı süzmeyi hâlâ bırakamamıştı. Çünkü onu ilk defa yüz yüze görüyordu ve ilk defa takım elbisenin bu kadar çok yakıştığı bir adamı tam karşısında görüyordu. "Euzi bismil o ney gardaş yarısını ver" Yunho parmağıyla San'ı işaret ederek söylediğinde Wooyoung onun kafasına sart bir tokat atmıştı. Bu bir uyarıydı.

San elindeki çiçek ve çikolatayı Wooyoung'a uzattığında hâlâ gülümsüyordu. Diğeri de sevgilisinin elinden almıştı kendine uzatılan şeyleri. San koluna taktığı plastik poşeti de uzatacağı sırada sevgilisinin ellerinin dolu olduğunu gördü ve poşeti Yunho'ya uzattı.

"Bu ne?" Wooyoung sordu.

"Süt." San gözlerini küçükten ayırmadı.

"Süt?" Yunho şaşırdı.

"Çikolatayı nasıl sevdiğinizi bilemedim." San her kelimesinde Wooyoung'a biraz daha yaklaşırken dudaklarını birleştirdi. Yunho ise buna daha fazla dayanamayacağını söyleyip poşeti kucağına bastırdı ve ikiliden uzaklaşmaya başladı.

-
Yungi:

Stajyer [WOOSAN]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin