15. BÖLÜM

757 107 51
                                    

Tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Tamamen benim hayal dünyamın birer ürünüdür. Kurguladığım; olaylar, karakterler ve kurumlar hem şahsi olarak hem ülke bütünüyle sosyal yaşantımızda benimsediğimiz 'doğrulardan' farklılık gösterebilir. Bu nedenle bunun bir kurgu olduğunu unutmamanızı rica ediyorum.

Lütfen satırlara bırakacağınız güzel yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemeyin. Her birisi benim için çok kıymetli ve birer motivasyon kaynağı...

Bu bölümü; benden yalnızlığımı alan, yerine varlığını koyarak beni neşeli kılan canım sevgilime ithaf edeceğim. Ona belki çok şey veremeyebilirim ama sevgimi, yazdıklarımı vereceğim...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

. . .

Yazardan

Üç adam; ormanın karanlık ve kıyamet sonrası bir manzara gibi göründüğü, ağaçların dallarının birbirine dolandığı yerin ortasında duruyorlardı. Alpay ve İlhan seszizce etrafı gözetlerken, Temur kamyonete yaslandı ve saatine baktı. Zamanın akışı sekteye uğramış gibi bulunduğu an yavaş ve sıkıntılı hissettiriyordu. Arno ile konuştuğu günün üzerinden birkaç gün geçmişti. Adamın ona anlattıklarının zehirden bir farkı yoktu. Şuurnu ve aklını köreltiyor, disiplinine zarar verecek cinsten kudretli bir öfke hissetmesine neden oluyordu.

Algöğen, hiçbir zaman öfkeden uzak kalan bir adam olmamıştı. Ancak pozisyonunu ve rolünü korumayı, maskelerini ustaca kuşanmayı iyi biliyordu. Alaca hakkında duydukları, ihtimaller ve neticeleri onu bulunduğu noktada parçalıyordu. Bunca zaman canının bir kıymeti yoktu. Ölmüş, ölmemiş... Bağlı olduğu değerlere hizmet ettiği sürece, ruhu ve bedeni birer ayrıntıdan ibaretti. Ta ki Alaca Karahun, hayal ve gerçeğin ötesinde tüm varlığı ile karşısında belirene dek... Karahun için bir gölge olan Temur, artık onun tarafından görülüyordu. Bu gerçek ile kavrulan adam, içindeki ateşi ilk kez genç kadını öptüğünde dışa vurmuştu. Kendisine engel olmayı bırakmış, bir gölgeden fazlası olmanın hazzını yaşamıştı. Ancak Algöğen biliyordu; öfkesi kadar, tutkusu da felaketti.

Temur, dudaklarından dışarıya doğru sesli bir soluk verdi.

"Geç kaldılar" dedi İlhan.

Üçünün de üzerinde üniformaları vardı. Gözlerinin dışında yüzlerinin tamamını kapatan siyah maskeleri, ifadelerini gizliyordu.

"Geç kalan kendileri değil, koruduğunu sandıkları gururları" dedi Temur ve maskesini dudaklarına kadar sıyırıp sigarasını yaktı.

"Komutanım, bu heriflere güvenmemiz ne kadar doğru?"

"Devlete karşı gösterdikleri sadakatleri olmasa, bu zamana kadar ellerini kollarını sallaya sallaya dışarıda dolaşmalarına izin verirler miydi?"

MENGÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin