10. BÖLÜM

1K 161 77
                                    

Tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Tamamen benim hayal dünyamın birer ürünüdür. Kurguladığım; olaylar, karakterler ve kurumlar hem şahsi olarak hem ülke bütünüyle sosyal yaşantımızda benimsediğimiz 'doğrulardan' farklılık gösterebilir. Bu nedenle bunun bir kurgu olduğunu unutmamanızı rica ediyorum.

Oylarınızı ve satırlara bırakacağınız güzel yorumlarınızı lütfen esirgemeyin. ♡♡

. . .

Timim ile yediğim moral yemeğinin ardından dinlenmek üzere dağıldık. Uzun uzun sohbet etmiş, sabahın erken saatleri döneceğimiz görevimizin kaygısını bir süreliğine unutmuştuk. Her birimizin kaygısı ve korkusu başkaydı; bazıları eli yüreğinde bekleyen annelerinin gözünü yaşlı bırakmaktan, bazıları zaten yalnızken toprağın soğuk ayazında daha da yalnızlaşmaktan korkuyordu. Ben ve benim gibiler ise başarısız olmaktan ve hayal kırıklığına uğratmaktan çekinir, bu düşüncenin pençesinde sürüklenirdi. Herkes hatalar yapar, bocalardı. Ancak birileri için hayal kırılığı olmak, kalbi parçalar ve umutları ayarsız bir açlıkla sömürürdü. 

Duygularımın sömürülerek parçalanması, kırılmış ruhumun kendi felaketinde hayal kırıklığına dönüşmesi, benim en büyük korkumdu.

Restorandan çıktım, gökyüzüne baktım. Belki kasvetli ama örtüsünün arkasında huzurlu bir tablo gibiydi. Yağmur bulutları soluklanmış, arkasında tatlı ve yumuşak bir esinti bırakmıştı. Etrafımı izleyerek kaldırımın üzerinden arabama doğru yürümeye başladım. Kardeşlerimin hediye ettiği beyaz güllerden oluşan bukete tekrar hevesle baktım. Beyaz taç yapraklarının üzerine serpilen pembelikler, efsunlu bir ilahi tarafından resmedilen parıltılara benziyordu.

"Dede baksana güllere, çok güzelmiş."

Duyduğum, ince bir tondan yükselen ses ile yan tarafıma döndüm. Yanındaki yaşlı adamın elini tutan, beyaz elbisesine sarıp sarmalanan küçük bir kız çocuğuna aitti. Ufak yüzünü biraz daha perdeleyerek yanaklarını öne çıkaran kaküllerine, merakla yüzüm ile elimdeki buket arasında gidip gelen boncuk gözlerine baktım. Kalbimi ısıtan muhatabıma yaklaştım, aramızdaki mesafeyi azaltmak için hafifçe eğildim.

"Sever misin gülleri?"

Sorduğum soru üzerine ufaklık, elini tuttuğu dedesine baktı. Yaşlı adamın gözlerini yumarak verdiği onaydan sonra tatlı gözleri tekrardan beni buldu. Hızlıca başını salladı.

"Ben bütün çiçekleri çok severim."

Dudaklarımın kenarları samimiyetle kıvrıldı. Parmaklarım ile usulca tombul yanağını okşadım. Buketin içerisinde toplu şekilde duran güllerden birisini çektim. Çıkardığım tek dalı kendim için ayırdıktan sonra buketin geri kalanını karşımdaki sevimli, küçük bedene doğru uzattım. Çekiniyordu, yabancı birisinden gelen bir hediyenin doğru olup olmadığını kafasında ölçüp tartıyordu ama çok istiyordu. Narin bedeninin kıpırtısından, gizleyemediği hevesinden anlıyordum.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MENGÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin