Bölüm 22

549 53 116
                                    

'Hayır Nefo, arkana bakmayacaksın kızım.' ona son kez bakmamayı başarıp servise bindim. Tek boş yer Begüm'ün yanı ve arkasındaki koltuktu. En arka koltuğa geçip camdan dışarı bakmaya başladım.

İçeri giren Berna'ya direkt olarak bakmasam da bana ölümcül bakışlar attığını her hücremle hissedebiliyordum.

Yerine oturmadan önce son bir kez bana baksa da ben ona bakmadım.

Begüm, Berna'ya dönüp "Ne oldu?" diye soruyordu. Yine telaşlanmaya başlamıştım. Söyleyecek miydi? Belki de çoktan söylemişti.

Berna, onu geçiştirerek şu anda konuşmak istemediğini söyledi. Derin bir nefes aldım. Rahatlamış olmam gerekiyordu ama ben hiç de rahatlamış hissetmiyordum. 

Oturdukları koltuğun arasından Berna'yı görmeye çalışıyordum şimdi de. Kaşları yine düşmüştü gözlerinin üstüne. Sağ elini dizinin üzerine koymuş hızlı hızlı ovuşturuyordu. Onu gerçekten sinirlendirmiştim.

Bir anda kafasını bana çevirdi. O an panikleyip ben de başımı hızlıca çevirmemle alnımı cama vurdum. Canım acısa da o an hiç bozuntuya vermemeye çalıştım. Rezillik gerçekten.

'Hala bana bakıyor mu?' diye düşüne düşüne oyun alanına kadar vücudumu aynı pozisyonda tuta tuta gelmiştim. Kaskatı kesilmiştim resmen.

Servis durduğunda herkesin inmesini beklemenin en doğrusu olduğunu düşündüm. Kimseyle yüz yüze gelmeden bir an önce oyun alanına varmak istiyordum. Yarışıp aklımı dağıtmalıydım.

Begüm'ler hala yerlerinde oturuyorlardı. E hadi gidin artık. Son üç kişi kalmıştık serviste.

"Aşkım, bugün inecek miyiz?" Begüm, Berna'nın koluna dokunarak sordu.

"Ay pardon hayatım, dalmışım." diyerek ayaklandı ama servisin kapısına gitmek yerine benim olduğum koltuğa doğru gerileyip Begüm'e yol verdi.

Begüm, arkasına bile bakmadan servisten indi. Berna ise olduğu yerde duruyordu öylece. Ne yanıma oturuyordu ne de ilerliyordu. 

Geçen birkaç dakikanın ardından gerilmeye başlamıştım. Ya dün bizi biri gördüyse? Burada tek başımıza boş bir servisin içindeydik. Ya yanlış anlarlarsa? 

Ayağa kalktım. "Geçebilir miyim?"

Cevap yok.

Yanından geçmek için hamle yaptığımda koltuğa elini dayayarak geçmemi engelledi. O kadar dar bir alanın içindeydik ki gidebileceğim hiçbir yer yoktu.

Şimdi bana dönmüştü. Dönme işte bana doğru. Fazla büyük olmayan bir adımla aramızda olan mesafeyi yarıya indirdi.

"Konuşacağız dediysem konuşacağız." Son kelimesindeki her bir heceyi tek tek vurgulamıştı. Derin bir şekilde yutkundum. Bir ayağımı geriye götürmek istesem de bacağımın koltuğa çarpmasıyla kaçacak yerim kalmadığını anlamıştım.

Bakışlarımı en sonunda yüzüne götürebilmiştim. Gözlerine baktığımda yine o geceki gibi bakıyordu bana. Daha karanlık.

Yine olmuştu işte. Kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı. Boynumdan yukarıya uzanan sıcaklık tüm vücudumu sarmıştı. Üstüne üstlük bu baskın tarafını görmek beni daha da heyecanlandırıyordu. Tüm bunları durduramıyor olmaksa beni daha da geriyordu.

"Bana neden böyle davranıyorsun?" bu sefer sinirden ziyade daha üzgün bir tondan konuşuyordu ama hala sesindeki ciddiyeti koruyordu.

Şu an bu kadar yakınken herhangi bir soruyu cevaplamaya yetecek gücüm yoktu. Hele de böyle yalnızca dudaklarımın arasından çıkacak bir cevap için gözlerimin içine bakarken.

Don't Blame me / NefBerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin