BÖLÜM ON(+18)

19.5K 846 276
                                    

BÖLÜMÜN ADISENİNLE GÜNAHIN TADI

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜMÜN ADI
SENİNLE GÜNAHIN TADI

Kulağımın dibinde melodik bir şiir yankılanıyor, fakat zalimce bir sezi içimi parçalıyor. O şiir ne bana yazıldı, ne o şair bir şiir yazdı. Biz başkalarının eserlerini altüst ettik, başkalarının romanlarının baş kahramanlarını oynadık fakat ne yazık ki ikimize ait yazılan tek satır yoktu.

Bedeni doyuran zere kadar hissler, kalbi sızlatan koca yaralar vardı, tabi büyük oyundan geriye kalanlardı. Diğerlerini kurban vermiş, belkide bilerek geride birakmıştık. Aşk, hangi aşk? Aşkın bana karşı olan garezi, bitmez tükenmez, son akşam yemeği kadar soğuk, bir ateş kadar yakıcıydı. Dört defada yaktı beni, peki peşinci de yaksam kendi kendimi, suç aşkın mıdır yoksa sevilmek nedir, aşk nedir bilmeyen benim midir?

Cevap çok açıktı ama benim divane, uslanmaz kalbim dinler mi hiç, bakar mi hiç arkasındanki enkaza? Bakmadı, bakamadı. Ama denedi, denedi ya... şayet denemeseydi, şimdi, her şey bitikten sonra bu kalp geceleri huzur vermezdi. Kalbim yara içinde olsada vicdanı rahat, uyusal bir sızıyla uykuya dalmazdi. O yağmurlu gece gibi...

Koridorun köşesini döndüğümde iki büklüm olacak kadar sızlıyordu içim, ama dimdik yürüyordum. Bir kaç gülücük saçtım, bir kaç defa kahkaha attım. Hiçbir şey olmamış gibi. Sahi bir şey olmuş mıydı? Baştan beri, bu teklifi kabul ettiğimden beri bilmiyor muydum? Neyi kabul ettğimi farkındaydım, neden kalbim, gururum ve onurum yeni fark ediyorlarmış gibi canımı yakıyorlardı?

Sevişecektik, sonra o yoluna ben yoluma. Tabi sevişmek değildi bizimkisi. Her neyse! Sonuçta farkındaydım, olacağını bildiğim halde acı çekmek benim bitmez tükenmek kalbimin bir şımarıklığı olmalı. Suçta günahta, kusurda benimdi, kimseyi suçlamayacaktım.

Kampüs boyu uzanan merdivenleri inerken saçlarımı savuran rüzgarlara beraber bana seslenen kişinin sesi de ulaştı.

Bana seslenen kişiye doğru döndüğümde tanıdık yüzündeki endişeye aşinaydım.

"Naber nasılsın Nur," dedi, arkamdan koşmaktan sesi kesik kesik geliyordu. "Diğer kanatan beri sesleniyorum, duymadın mı?"

"İyiyim, Aras. Sen nasılsın?" Dedim, düz sesim gergin olmamaya çalışıyorken dişlediğim dudaklarımdan kendimi ele veriyordum. "Ben batı kanadındaki çıkışa gidiyorum, seslendiğini duymadım; kulaklık vardı."

"Öyle diyorsan," dedi, dudaklarını ıslatı, bana doğru yaklaştı. "Tabela da ev arkadaşı ilanını gördüm."

Arkamada doğru bir bakış kadar uzun süre baktım, çıkış oradaydı. Arkama bakmadan kaçabileceğim çıkış kapısı bir kaç metre uzaklıktaydı. Soruları duymamazlıktan gelebilir, çıkıp gidene kadar kulaklarımı tıkayabilirim.

"Bu öğleden sonra astım," dedim, kaçmaya karar veremeden, kendimi sorgularına kelepçeledim. "İlgilenen biri mi var?"

"Bildiğim kadarıyla yok... Aslında hiçbir fikrim yok sadece çok şaşırdım," dedi, ruhumun her parçasını okumaya çalışan bakışları karşısında yutkundum. "Siz o kızla çok yakındınız, ne oldu ki aranızda yeni bir ev arkadaşı arıyorsun?"

GÜNAHIN İFTİHARI +18  (ŞERARE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin