2. Bölüm/Gizemli Kişi

16 4 0
                                    

Yaşadığım şeyler kafamdan bir senaryo gibi akarken, her an kapanacak olan gözlerim, artık kapanmayı kendine hak gördü...

Gözlerimi yavaşça araladım. Nerede olduğumu bir an idrak edemeyişim ile kafamı sağa doğru çevirdim. Tanıdık bir yerde değildim. Hızlıca kafamı yastıktan kaldırıp etrafıma bakındım. Neresiydi burası? Ağrıyan başımı iki elimle ovalarken, son yaşadığım şeyleri kesik kesik hatırlamaya başladım. Yüzümü buruşturup başımı aynı şekilde ovalamaya devam ettim. Hayatımın en kötü günüydü resmen. İçimin ürperdiğini hissettim ve gece beni kurtaran adam aklıma gelince, onun evinde olduğumu anladım ve hızlıca yataktan kalktım. Üzerimdeki geceden kalma ve rahatsızlık veren kıyafetimi düzelttim. Odada banyo vardı. Girdim ve yüzüme su çarpıp lavoboya yaslandım. Derin bir nefes alıp bir süre bekledikten sonra banyodan çıktım.
Tam odanın kapısına yöneldiğimde kapı tıkladı. Biraz durduktan sonra titreyen elimi uzatıp yavaşça kapıyı açtım. Karşımda dünki adam duruyordu.
Üzerinde siyah boğazlı bir kazak, altında siyah pantolon vardı. Bakışlarım çok kısa bir süre onda gezdikten sonra boyu uzun olduğu için kafamı hafif kaldırdım ve yüzüne baktım. Ben tam konuşacakken o konuştu. "Günaydın."
Bir süre boş boş baktıktan sonra boğazımı temizleyip cevap verdim. "Günaydın"
Bakışları gözlerimden ellerime doğru indi ve bir süre bileklerime odaklandı. Ben de kafamı eğip bileklerime baktım. Yeni farkediyordum. Kıpkırmızıydı. Kafamı yeniden kaldırdım ve nihayet konuştum. "Şey, dün gece için teşekkür ederim."

Bileklerimdeki bakışları gözlerime ulaştığında kurduğum cümlenin garipliğini farkettim ve tuttuğum nefesimi vererek cümlenin peşine ekledim. "Yani... Beni kurtardın."
Bir süre bana baktıktan sonra ellerini cebinden çıkarttı ve nazikçe bileklerimi tuttu. Benim bakışlarım bir onda bir de bileklerimi tutan ellerinde gidip geliyordu. O ise sadece bileklerime bakıyordu. "Biraz geç olacak ama, pansuman yapmamız gerek."

Ellerimi yavaşça çektim. "Biraz konuşabilir miyiz?" Tanımadığım bir adamın evinde bir gece kalmıştım. Üstelik ortada yaşadığım çok kötü bir olay vardı. Ve bu adamın beni nasıl bulduğunu, nasıl kurtardığını merak ediyordum. Beni kaçıranları tanıyor muydu ya da başka bir şey miydi? Kafamda onlarca soru varken daha fazla burada bu şekilde oyalanamazdık.

Derin bir nefes alıp ellerini yeniden cebine soktu. Bakışlarını gözlerime dikti. "Önce şunu halledelim" gözleriyle bileklerimi işaret etti ve merdivenlere yöneldi. Gözlerimi kapattım ve sıkıntıyla nefes verdim. Daha sonra ben de peşinden indim. Geniş salona inince etrafıma bakmaya başladım. "Geç şöyle, geliyorum"
Kafamı salladım ve gösterdiği koltuğa oturdum. Beklerken ağrıyan başımı iki elim arasına aldım ve durdum. Çok vakit geçmeden ayak sesleri salona dolmuştu. Kafamı kaldırdım ve baktım. Elinde merhem ve sargı beziyle yanıma yaklaştı ve oturdu. Merhemi parmağına sıktı ve bana baktı. Yavaşça bileğimi uzattım ve olabildiğince nazik hareketlerle merhemi bileğime sürmeye başladı. Sürdüğü yerler yanıyordu ama dayanılabilir bir acıydı. Odaklanmış bir şekilde merhemi sürerken ben de onu izliyordum. Dayanamayıp konuştum. "Sen restorandaki adamsın."
Odağı bozulmuştu. Kafasını kaldırdı ve bana bakmaya başladı. Dün geceyi yeniden hatırlamaya çalıştım. Bana adını söylediği an zihnimde canlandı. Ardından cümlelerime ekledim. "Dağhan BOZDOĞAN"
Gözleri gözlerime keskin bir şekilde sabitken, adını söylememle bakışları dudaklarıma kaydı. Bende cümlelerime ekledim. "Nasıl buldun orda beni?"
Bakışlarını yeniden gözlerime çıkardı. Ardından boğazını temizledi ve yeniden odak noktası bileklerim oldu. Sargıyı eline alıp bileğimi sarmaya başladı. Neden cevap vermiyordu? O kadar da zor bir soru sormamıştım. Bileğimi ellerinden çektim ve sargıyı kendim sarmaya başladım. "Sorularımı tek tek yeniden mi sormalıyım?"
Derin bir nefes alıp geri yaslandı. Ben ise bir yandan ona bakarken, bir yandan diğer bileğime aynı işlemleri yapmaya başlamıştım. Sorar gözlerle ona son bir bakış daha atmamla birlikte konuşmaya başladı. "Sesleri duydum. Sonra adamları takip ettim. Bu kadar."
Ayrıntı vermesini bekliyordum. Hiç tatmin olmamıştım. Yüzümü yüzüne biraz yaklaştırdım. "Çocuk mu kandırıyorsun?"
Yaklaşmamla gözlerimin içine bakmaya başladı. Yaptığı tek şey bakmaktan ibaretti. Ama ben artık düzgünce konuşmasını istiyordum. Tam olarak kimdi, neyin nesiydi merak ediyordum. Gizemli kişiyi mi oynuyordu ya da ben mi merakımdan gizemli birisiymiş gibi hissediyordum bilmiyorum. Gece adama ateş etmesi, yanında silah taşıyor olduğunu da gösteriyordu haliyle. Korkmam gerekiyordu hatta burada bir saniye daha durmadan gitmem gerekiyordu ama beni kurtarmış olması şuan beni frenliyordu. Ve kafamdaki sorulara cevap aramak isteyişimi daha da kuvvetlendiriyordu. Kimdi bu Dağhan BOZDOĞAN? Beni kaçıranlar kimdi? Onca yaşadığım şeyden sonra bunları bilmek hakkımdı.

DERİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin