୨anne୧

16 2 0
                                    

Kapının yumruklanmasıyla gözlerimi açtım. İlk başta ne olduğunu anlamasamda sonradan babam olduğunu anlamıştım. "AÇSANA LAN KAPIYI!" daha fazla bekletmedim ve koşarak kapıyı açtım. "NERDESİN LAN SABAHTAN BERİ!" bir kere bağırmasa olmuyordu sanki "uyuya kalmışım baba kusura bakma" "BAŞLATMA UYUMASINA İNAL GELİCEK HAZIR OL!"
"tamam baba"

Söylenerek içeri gitti. ben evden kaçarak aldığım mavi elbiseyi giyerken kapıyı çarpıp evden çıktı. Her zaman ki gibi içmeye gittiğine emindim. Sanırım kadın gelip buraya yerleşicekti, burda sadece zenginler düğün yapabilirdi çünkü olduğumuz bölge diğer hepsine göre en kötü olandı. Herşey pahalıydı, kadınlar hor görülüp öldürülüyorlardı. Bütün kadınların tek amacı ise burdan kurtulmaktı, benimde öyle.

Çok beklemeden işe koyuldum. Yemekti bulaşıktı derken hepsi bitmişti zaten.

Kolye bir anda aklıma gelince dün fark etmeden yatağımın bir köşesine attığım aklıma geldi. Gidip hemen kolyeyi aldım ve boynuma taktım ve gözükmesin diye elbisemin yaka kısmına soktum.

Kapı açılınca geldiklerini anladım. Kapıya gittiğimde yüzüme bakmadan içeri geçtiler. Tamam sakin kalabilirim.

Bende içeri geçtim ve kenarda dikilmeye başladım. Onlar flörtleşirken izlemek gerçekten mide bulandırıcıydı. "İnal, bebeğim ben gidiyorum akşama doğru gelirim" bikere bile anneme bebeğim dememişti "tamam aşkım, erken gel sana bir süprizim var" cilveli cilveli konuştuğunda yüzümü buruşturdum, gerçi hiç becerememişti cilve yapmayı. Yapmasında zaten.

Babam sonunda evden çıktığında inal yanıma geldi, hiç anne diyemeyeceğim o kadına.

"Bana bak seni küçük aşağılık eğer istediğim gibi davranmazsan senin sonunu getiririm" geri kalmicaktım bu sefer "istediğim gibi davranıcam ve sen bana karışamayacsksın" alayla gülümseyip "öylemi küçük hanım" dedi "öyle inal hanım" hiç beklemediğim anda bana tokat attı, hazırlıksız olduğum için tokatla beraber yere düştüm.

Bakışları yüzümden boynuma kayıp tek kaşını kaldırdığında ne gördüğünü anlamak için bende boynuma baktım, tokadın etkisiyle kolyem sıkıştırdığım yerden çıkmıştı "tam bana layık bir kolye" diyerek yaklaştığında hışımla ayağa kalktım, bir daha bu kolyeyi kaybedemezdim. Bu kolyenin benim kaderim olduğunu düşünüyordum ve kaderimi başka kişilerin eline veremezdim.

Kolyemi almak için elini boynuma uzattığında içimden geleni yaparak ona tokat attım. İlk önce ikimizde hareketsiz kaldık, sonra o "bakalım ne kadar yaşıyacaksın" dedi ve koşarak evden çıktı.

Ben arkasından bakakalırken onunda dediği gibi ne kadar yaşayacağımı düşünüyordum. Ne kadar şuç benim olmasada babam her zaman ki gibi beni sorumlu tutacaktı.

Ama artık yeterdi dimi? Kalk, iş yap, dayak ye, yat. Sıkılmıştım bu döngüden.

Bir süre sonra kapı açıldı ve babam sert adımlarla yanıma geldi. Yine başlıyorduz ama bu sefer daha kötü olucağına eminim.

"LAN SEN KİMSİN DE İNAL'A VURUYORSUN!" boynumdaki kolyeyi görünce yine bağırdı "BEN BUNU ALMADIM MI, SEN BENDEN İZİNSİZ ODAMA MI GİRDİN!" ard arda tokatlar atarken çoktan yere düşmüştüm. Uzun süre beni dövünce yorulmuş olmalı ki durdu "bu kolye artık inal'ın" diyerek kolyeyi çekip aldı.

Ne istiyorlardı benden?! Bir kolyeyi çok mu görmüşlerdi?! Üstelik onların almadığı bir kolyeyi?!

YETER ARTIK!

Aklıma gelen şeyle iyice düşünmeden hareket ettim ve odama girdiğim gibi bütün eşyalarımı bulduğum küçük çantaya doldurdum.

Çantayı alıp salona yani babamla o kadının olduğu odaya geldim. İnal'ın boynuna taktığı onun dahi olmayan kolyeyi bu sefer ben çekip aldım. Benim olan bende kalmalıydı.

Babam yanıma sinirle gelirken bu sefer kaçmadım ve yanıma geldiğinde her zamankinin aksine ben ona tokat attım.

O ne olduğunu anlamaya çalışırken ben çantayla beraber evden çıktım. Çıkarken benim olan anahtarı içeri fırlatmayı da unutmamıştım tabii.

Burdan uzaklaşmam lazımdı çünkü babamın yanıma gelmesi uzun sürmezdi. Aklıma gelen ilk yere doğru koşmaya başladım.

Patikaya girdiğimde öylece koşuyordum. Dikenler bacaklarımı çizerken onları umursayacak halde değildim. Sonunda ayaklarım dikensiz bir yere geldiğinde kendiliğinden durdu. Kapattığımı bile fark etmediğim gözlerimi açtığımda karşımdaki camdan tilkiyi gördüm.

Çantayı yere koydum ve tilkinin yanına gittim. Taşlar hala sallanmıyordu nedense.

Elimdeki kolyeyi tilkiye taktım ve kalbi boşluğa yerleştirdim. Tilkinin gözleri patlarken bu sefer korkmadım, sonuçta korkarak bir yere varamazdım dimi?

Bir süre öylece durduktan sonra ağlamaya başladım, elimden ağlamak dışında bir şey gelmiyordu çünkü. Ağlamam şiddetlendiğinde bu sefer tüm hayatım boyunca bana iyi gelicek şeyi yaptım ve tüm gücümle çığlık attım. Çığlığım ormanda yankılanırken bütün şehrin duyduğuna emindim.

Başım ağrımaya başlayınca bir süre geçsin diye bekledim ama ağlamamı durduramıyordum. Ağrı daha da şiddetlenirken daha fazla direnemedim. Gözlerim kapanırken son ana kadar bayılacağımı anlamamıştım. Anlayana kadar da çok geç olmuştu zaten.

DAVİD'DEN (lena'nın babası)

Yediğim tokadın etkisi geçince kapıdan burnumdan soluyarak çıktım ama lena etrafta yoktu. Çığlık sesini duyunca ormana baktım. Hızla oraya giderken bana vurmaya nasıl cürret ettiğini düşünüyordum. Kendinden büyük bir insana özellikle bir erkeğe nasıl saygısızlık yapardı?!

Patikayı gördüğümde oraya saptım. İlerlerken yerdeki kan izlerini görmemle burdan gittiğini anladım. Patikanin son bulmasıyla kafamı kaldırdım ama ortada yuvarlak, çimen kaplı alandan başka hiç bir şey yoktu.

Gözlerim lena'yı bulmak için etrafı taradığım anda gördüğüm şeyle sinirlerim daha da arttı. Gördüğüm şey lena'dan geriye kalanlardı yani içi kıyafet dolu bir çanta.

Sinirle etrafa bakındım. Lena'nın kaçabileceği bir yer aradım ama bulamadım. O kadar sinirlenmiştim ki niye patikanın ucunda bomboş bir alan olduğunu sorgulamadım.

Sınırlı bir şekilde eve döndüğümde inal bana bakıyordu. Kahrolası kadın. "Kolyem nerde David?" sinirle ona baktığımda bağırarak konuştum "YOK KOLYE FALAN İŞİNE BAK KADIN!" birden ağlamaya başladığında umursamadım ve evden çıkarak bu sefer içmek için bara doğru yola çıktım. Kadınlardan nefret ediyorudum, aciz varlıklardı ve sadece bizi eğlendirmek için doğmuşlardı ama nedense bu gerçeği anlamak bilmiyorlardı. Bize de öğretmek düşüyordu.

İçimden dediklerimle kahkaha atmaya başladım, çoktan sarhoş olan arkadaşım da gülünce sırıttım. Bilincim yavaş yavaş kapanırken sarhoş olduğumu anlamıştım.

Nasılsınızz?

Sizce nasıl bir bölümdü?

Kolyeyi bir dahaki bölümde öğreneceğiz

Birdahaki bölümde görüşürüz 🫧


Tanrının KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin