꧁ rüya ꧂

16 2 0
                                    

Gözlerimi açtığımda yeşil bir ova görmeyi beklemiyordum. Ayağa kalktım ve etrafı inceledim. Ovanın tam ortasında büyük bir göl duruyordu. Merakıma engel olamayıp göle yaklaştım. Tam önünde durduğumda kendi yansımamı gördüm. Suya dokunmak geldi içimden ben de bu isteğe karşı koymayıp eğildim ve parmak uçlarımı suya nazikçe değdirdim.

Su bir anda dalgalanmaya başlayınca irkildim ama yine merakıma yenik düşüp suya biraz daha yaklaştım. Artık bütün göl dalgalanmaya başlamıştı. Bu sefer bana bişey olma düşüncesiyle ayağa kalktım ve geriledim. Her saniye biraz daha köpürdüyordu.

Daha ne olduğunu anlamamışken su bir anda duruldu. Ama bu pek uzun sürmedi.

Gözlerimi kocaman açmış suyu yararak çıkan üç dişli mızrağa bakıyordum. Üzerinde iki tane mücevher vardı. Hem altın hemde üzerine üçgen gibi yerleştirilmiş mavi şekiller vardı.

Nefes nefese ayağa fırladığımda her yerimden terler akıyordu. Acıyan elime baktığımda dün elimin kanlar içerisinde olduğunu gördüm. Avucumda dün bulduğum kolye vardı. Kolyeyi sıkmaktan gümüş yerleri elime batmış ve kanatmıştı.

Elime kaşlarımı çatıp bakmaya devam ederken aklıma saate bakmak geldi. Saat sabahın altısıydı. Kolyeyi yatakta bırakıp banyoya gittim ve elimi yıkadım. Ardından ilk yardım kutusunu alarak yaramı temizlemeye başladım.

Bir yandan rüyayı düşünüyordum. Rüyamdaki üç başlı mızrak halkın taptığı su tanrısına aitti ama neden bunu rüyamda göreyim ki?

Daldığım düşüncelerden beni çıkaran elimin acıması oldu. Düşünürken yara temizleyiciyi fazla bastırdığım için acımıştı. Bu sefer daha nazik davranıp yarayı temizlemeyi bitirmiştim. Kremi de sürüp ilk yardım çantasını yerine koydum ve odaya geri gittim.

Tam yatağımı toplayacakken kolyeyi gördüm. Etrafı kan olmuş bir şekilde ortada öylece duruyordu. Kolyeyi aldım ve banyoya götürdüm. Kenarlarındaki kanı suyla temizledikten sonra odaya geri gittim. Kolyeyi bu sefer bir yere bırakmak yerine boynuma taktım.

Yatağımı topladıktan sonra üzerime toz sarı fırfırlı bir elbise giydim ve mutfağa geçerek yemek yapmaya başladım. Babam büyük ihtimal birazdan uyanıcaktı.

Yaptığım yemeği masaya koydum ardından odama geçtim. Babamın bana niye burdasın diye kızmasını hiç istemiyordum çünkü. Tıkırtılar gelince babamın uyandığını anladım.

Aklıma yine sabah gördüğüm rüya gelince bunu umursamamaya karar verdim. Ne yani sırf bir tanrının silahını gördüm diye bişey olucak değildi.

"LENA!" yerimden sıçrayarak kapıya baktım. Kapıdaki babamı gördüğümde hemen oturduğum yataktan kalktım. Ne ara oturduğumu bile anlamamıştım. "NEDEN BANA CEVAP VERİLMİYOR!" tekrar yerimden sıçradığımda babam cevap vermemi beklemeyip bana doğru geldi ve boynumdaki kolyeyi çekip aldı.

"BU NE LAN, SEN ERKEKLERLE MI FİNGİRDEŞİYOSUN!" "baba-" sözümü kesti ve bağırmaya devam etti "KİM VERDİ BUNU!" ben hemen açıklama yapmaya çalıştım, tabi sadece çalıştım. "Baba sandığın gibi değil-" yine sözümü kesti "NE LAN O ZAMAN!" ya bi dinlesen anlicanda keşke onu bir akıl edebilsen.

"Baba bi dinle-" her zaman ki gibi yine sözümü kesti, adamda  kulak yok sanki bi dinlemiyor ki "NEYİNİ DİNLİCEM LAN SENİN, BU ARTIK BENDE KALICAK!" "T-Tamam baba" hiç içimden gelmiyordu vermek ama alışmıştım elime ne zaman güzel bişey geçse alırdı. Giderken söylendi "pahalı bir şeyede benziyor" işte şimdi niyetini anlamıştım, satıcaktı. Tabii ki bütün parayı da içkiye harcıyacaktı.

Annem varken hiç böyle değildi diye düşündüm istemeden. Annem bizi bırakıp ateş tanrısına tapan bir kasabaya gitmişti. Babam ona delicesine aşıktı, çok da severdi bizi ama annem gidince bana vurmaya başladı çünkü annemin gitmesinden beni sorumlu tutuyordu.

Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerden kurtulmaya çalıştım. Etrafa bakarak dikkatimi dağtıcak şeyler ararken etrafı toplamaya karar verdim.

◦❧◦°˚°◦.¸¸◦°´*•.¸♡♡¸.•*´°◦¸¸.◦°˚°◦☙◦

Bir saatin sonunda odayı tam anlamıyla toparlayabilmiştim. Gözlerimi yapıcak birşey kaldımı diye etrafta gezinirken raftaki inci küpelerimi gördüm. Bu küpeleri çok seviyordum çünkü hem altını hem de inciye garip bir ilgim vardı. Gümüş hiç ilgimi çekmezdi. Altın severdim ama gösterişli olanları değil daha çok zarif olan şeyler tercih ederdim.

Küpeleri alıp aynanın önündeki kaplardan birine attım. Tam aynanın önünden gidecekken kendime bakma ihtiyacı hissettim. Omzumun bir karış aşağısına gelen açık kahverengi saçlarım ve aynı renkte gözlerim vardı. Ayrıca tenim bembeyazdı, üstelik yanaklarım sanki allık sürmüşüm gibi pembeleşmişti. Vicüdum da gayet iyiydi, ince bir belim ve büyük göğüslerimle kalçam vardı. Kendimi beğeniyordum.

Makyaj yapmazdım çünkü burda sadece zenginler makyaj aleti alabiliyordu. Ama ben de denemek isterdim. Burdaki her kızın hayali renk renk ve çeşit çeşit makyaj aletiydi. Keşke bendede olsaydı diye düşünmeden edemedim.

Hayatım şu sıralar baya sakin ilerliyordu. Bu biraz garipti.

Ben aynada kendime bakmayı sürdürürken bir tıkırtı geldi. Gözlerimi korkuyla sonuna kadar açtım ve hareket etmeden bekledim, ses çıksın istemiyordum. Bu kadar korkmamın sebebi babamın evde olmamasıydı. Ben odamı toplamaya koyulmuşken dışarı içki içmeye gitmişti. Böyle zamanlarda gece dört gibi gelirdi. Bu sefer erken geldi desem gelen tıkırtı kapı sesine hiç benzemiyordu.

Ben yerimde korkuyla beklerken bir süre ses gelmedi. Tam yanlış duyduğumu düşünürken bir tıkırtı daha geldi. İşte şimdi fazlasıyla korkmaya başlamıştım. O kadar ani gelmişti ki bu korku şimdi biri böö diye fırlasa bayılacak gibiydim. Aynaya bakarak hayatımın sakinleştiğini düşünürken yine bütün vicudumu korku kaplamıştı.

Daha fazla yerimde durmayarak sesin geldiği yöne gittim. Biliyorum saçmaydı ama burda durup beklersem daha kötü şeyler olabilirdi. Ses babamın odasından geliyordu.

Ses çıkarmamaya özen göstererek babamın odasına yöneldim. Elimde kendimi savunabiliceğim hiç bir eşya yoktu ama babamın odası benimkinin aksine daha şatafatlıydı, yani bu demek oluyordu ki orda illaki bir vazo vardır. Eğer orda biri varsa gözümü kırpmadan vazoyu kafasına geçirebilirdim. Yani umarım yapabilirdim. Hatırladığım kadarıyla kapının yanındaki aynalı dolabın üzerinde bir vazo vardı, onu kullanabilirdim.

Kapının önüne geldiğimde kapıyı dinledim. Kapının hemen önünden geliyordu sesler, tıkırtılar bir eşyanın hareket etme sesine benziyordu, acaba hırsızmıydı? Ama evde çalınacak bişey yoktu ki. Bulduğum kolye dışında.

Bu düşünceyle panik oldum bir şekilde o kolye bana özel hissettirmişti ben de ister istemez onu sahiplenmiştim. Gelen panik duygusuyla kapıyı açıp içeri daldım. Beklemeden yandaki vazoyu aldım ve hemen önümde olduğunu tahmin ettiğim adama doğru vurdum, veya vurmaya çalıştım ama orda kimse yoktu.

Etrafa göz gezdirdiğimde bir hırsıza dair hiç bir iz yoktu. Sadece yatağın üzerinde bana doğru bakan ve tüm ihtişamı ile parlayan bir adet kolye vardı.

Ama benim hatırladığım babamın alıp onu vazoyu aldığım aynalı dolabın en alttaki kilitli çekmeceye koyup anahtarıda yanında götürdüğüydü.

İşte tam o zaman anladım. Bu kolye sadece bir kolye değildi.

Nasıldı sizce?

Sizce kolyenin olayı ne 👉

Lena'yı nasıl buldunuz 👉

Sizi seviyorum bidahaki bölümde görüşürüzz 🪷

Tanrının KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin