☐zorbalık☐

14 1 0
                                    

LENA'DAN

Gözlerimi halsizce açtığımda hareket edecek halim bile yoktu. Başım yana düştüğünde açık olan gözlerim odamdaki sürahiye takıldı. Sahi odama nasıl gelmiştim ben? Sürahiyle olan anım aklıma gelince istemsiz gülümsedim. Bence yakışıklı bir adamdı ama bu aşık olduğum anlamına gelmiyordu, ben kimseye aşık olmamıştım olmayacaktım da!

Kapı açılınca bütün dikkatim dağıldı ve zor da olsa kapıya baktım. Gördüğüm kişiyle gülümseyebildiğim kadar gülümsedim. O da hafif gülümseyip yanıma geldi ve baş ucuma kuruldu "iyi misin Lena?" "sağol Liv iyiyim ama ne oldu ki?" dediğim şeyle güldü ve alayla konuştu "bayıldın ya" anılar aklıma hücum ederken gözlerim kararmadan önce gördüğüm mavinin en köyü tonu olan gözler aklıma geldi. Bi saniye! Ben onun kollarına mı düşmüştüm?!
Hayır, hayır, hayır!

Yanaklarım kızarırken Liv konuştu "ne oldu?" hala yanaklarım kızarmaya devam ederken Liv'e cevap verdim
"ben  kimin üstüne bayıldım?" Liv kocaman bir kahkaha attı "demek hatırlıyorsun ha? Sen koskoca tanrının üzerine düştün" o gülerek konuşurken ben utançtan yerin dibine girmiştim bile. Şimdi bütün kızlar bilerek onun dikkatini çekmek için yaptığımı düşünecekti.

Düşüncelerimi dile getirerek konuştuğumda Liv alayla güldü "şimdi kızlar benim bilerek bayıldığımı düşünecek" "onların ne düşündüğü kimin umrunda? Lena hemen kendine gelmelisin. Birisi sana sataşırsa geri durma ceza alabilirsin ama senin kolay lokma olmadığını anlamalılar" söyledikleriyle içimdeki kendini kimseye ezdirmeyen Lena ortaya çıktığında yastıktaki başımı kararlılıkla aşağı, yukarı salladım.

Hala yartığımı hatırladığımda yatakta doğruldum. Nasıl oldu bilmiyorum ama başımın ağrısı çoktan geçmişti bile. Ben yataktan kalktuğımda Liv de kurulduğu yerden kalktı ve dolabın önüne geçti. Eliyle bir şeylere bakınca kıyafet seçtiğini anlamıştım. Ben yatağın başında onu beklerken o bir kaftanı alıp yanıma geldi. Mavi, gri işlemeleri olan bir kaftandı, buradaki bir çok kaftandan daha sadeydi.

Liv gelip kulağıma fısıldadı "dün sen tanrının üzerine bayılınca Kai kıskançlıktan kaftanlarını kesmiş bu yüzden yerine daha sadelerini getirdiler" Kai'nin yatağına bakıp mırıldandı "yılan" koluna vurup ayıplarcasına konuştum
"deme öyle, ayıp" bir süre bakıştıktan sonra ikimizde kahkaha atmaya başladım. Bu kızı gerçekten seviyordum.

Kahkahalarımız dinince Liv'i sırtından kapıya doğru iterek konuştum "hadi çık da giyineyim" bana inanamıyormuş gibi baktı "kovuluyor muyum şu anda?" sadece gülerek cevap verdim ve kapıyı kapattım. Sonunda odada kimse kalmadığında Liv'in bana verdiği kaftanı giyinmeye başladım.

Bir yandan da aklımda şüpheler vardı. Bayılırken gördüğüm laciverte çalan gözler sürahiyi dolduran adamın gözlerine çok benziyordu. Ayrıca bayıldığım için yanlış görmediysem ikisinin de saçı siyahtı. Acaba ikiside aynı kişi miydi? Ama eğer aynı kişilerse tanrının gecenin köründe haremde ne işi vardı ki?

Sonunda kaftanı giydiğimde bunları boşverip dışarı çıktım. Kai'ye ne olduğunu Liv'e sormam gerekti. Kız resmen dedikodunun insan haliydi.

Aşağı indiğimde bazı kızların sohbet ettiğini gördüm. Diğerleri odalarına çıkmış olmalılardı.
"Lena! Gelsene buraya" sohbet eden gruptan bir kız demişti bunu. Hiç korkmadan yanlarına gittim. Her kötü söze bir karşılığım vardı ama eğer iş el gücüne gelirse sinsiliğimi kullanacaktım. Tatlı kız rolüne girdim ve yanlarına gittim "buyrun" hepsi sanki parazitmişim gibi bana bakarken duruşumdan hiç ödün vermiyordum. Az önce bana çağıran kız beni süzdü ve küçümsemeyle konuştu "galiba birileri bayılma numarasını iyi yapıyormuş ha? Ama ümitlenme canım onun isteyeceği kadar güzel değilsin" ağzımı açıp cevap verecekken arkadan bir ses geldi
"senin çirkinliğinle kimse yarışamaz canım!" Liv yanıma geldi ve kolumdan  tutup diğer köşede olan yer koltuğuna oturttu.

Şaşkınlıkla gözlerimi açtım "sen ne zaman geldin?" "sen giyinirken bende boş boş dolandım işte" rahatsız olduğum konuya geldim "biraz ağır olmadımı sence?" gözlerime kararlılıkla bakarken konuştu "normalde hiç bir zaman hiç bir kızın güzelliğine laf etmem ama o senin güzelliğine laf ediyorsa artık bunu yapmak hakkım olur" ikimizde bir süre sessiz kalınca daha önce soramadığım soruyu sordum "sen birinden hoşlanıyordun dimi? Kim o?" dediğim şeyle gözleri sonuna kadar açıldı "sessiz konuş biraz" hala arkamızda olan kız grubu aklıma gelince sustum, o da konuşmaya devam etti "bak söyleyeceğim ama kimseye söyleme, tamam mı?" hızla cevap verdim "tamam tamam söylemem" ben heyecanla yüzüne bakarken ilk önce sustu ama kulağıma eğilip konuşmaya devam etti "haremin sorumlusu, Mark"

Haremin bir sorumlusu olduğunu bilmiyordum. Mark nasıl biriydi ki? Sanki aklımı okumuş gibi devam etti "çok yakışıklı ayrıca centilmen bir adam" hülyalı bir şekilde konuşunca kıkırdadım. Liv gerçekten aşık olmuştu.

Aklıma gelen planla sinsice Liv'e baktım. O bana ne oldu dercesine bakarken konuşmaya başlamıştım bile "bu Mark haremde ki herşeyi bilir mi?"
Kaşlarını çattı "bilir ama bazı şeylerden hiç haberi olmaz, neden ki?" sanırım bu iş olacaktı "sen onun bilmediği şeyleri bilir misin peki?" kendini övermiş gibi elini göğsüne koyarak konuştu "tabii ki bilirim, benden dedikodu kaçmaz" gözlerimi hafifçe kıstım "o zaman neden Mark'ın haremde ki gizli ajanı olmuyorsun?" şaşkınlıkla bana baktı "nasıl olacak ki o?" bilmiş bir tavır takınıp konuştum "tabii ki de yanına gidip teklif edeceksin, hayır diyeceğini sanmıyorum ayrıca sık görüştükçe aranız olur belki ha?" Liv hiç düşünmeden konuştu "tamam yapacağım" gaz verircesine omzunu dürttüm "hadi git ve yap şu işi" gazlamamla hızla ayağa kalktı, tam gidecekken arkasına döndü "sen ne yapacaksın?" omuz silktim "bende buralarda dolaşırım işte" kafasını tamam anlamında salladı ve gitti.

Bende oturduğum yerden kalktım ve kız grubundan uzaklaşarak koridora girdim. Ben koridorda boş boş dolaşırken arkadan bir ses geldi
"demek onu etkilemeye çalıştın ha?" arkamı döndüğümde kimse yoktu. Umursamak istemiyordum ama burada bir sürü kız vardı ve şuan hepsi bana düşmandı, her an başıma bir şey gelebilirdi. Tam önüme dönüp tekrar ilerleyeceğim zaman bir el beni köşeye çekti.

Çığlık atacaktım ama ağzıma kapanmış bir el vardı. Gözlerim beni tutan kişiye kaydığında şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Kai?

Ben, beni sevdiğini düşünmüştüm.

Elini ağzımdan hızla çektim ve hayretle konuştum "ne yaptığını sanıyorsun sen-" sözümü kesen şey Kai'nin cebinden çıkardığı şeydi. Gördüğüm şeyle gözlerim olabildiği kadar açıldı ve bütün haremi inletecek bir çığlık attım.

YAZARDAN

Lena'nın artığı çığlık o kadar güçlüydü ki Jack'in çalışma odasına kadar gelmişti.

İşte şimdi bir şeylerin değişme zamanı gelmişti.

Nasıldıı?

Bence iyi oldu

Sizce Kai cebinden ne çıkardı?

Birdahaki bölümde görüşürüzz 💙




Tanrının KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin