"Evet herkes buraya bakabilir mi lütfen?" hyunjin elinde tuttuğu bardağıyla birlikte sessizliği sağlayarak çekmişti dikkatleri üzerine.
kalabalık etkinlikten geriye biraz daha genç bir kitle salonda kalmıştı. gecenin ilerleyen saatlerini arzuları yönlendirecekti. değiştirdikleri kıyafetleri ile ortamı adeta bir podyuma dönüştürmüş olan tarz sahipleri tek tek içeriye giriyorken hyunjin de konuşmasına devam ediyordu.
"bugün değerli abimin burada açtığı ve ailemize bir zincir daha takarak insanların huzuruna erdirdiği otel için teşekkür etmek istiyorum." konuşma yapmakta kötü olan hyunjin cümleleri sıraya koymak için oldukça çaba sarf ediyordu. bir an önce minho'nun gelmesini ve konuşmayı devralmasını istiyordu. onunla en son konuşması iki saat önceydi ve bu iki saat içinde bile hyunjin'in ortamı yönetmesi bir hayli zor olmuştu.
ailenin en büyüğü o değildi sonuç olarak sorumsuzun tekiydi.
gülümseyerek etrafa arayan gözlerle bakarken kapıdan içeri giren silueti gördüğünde rahatça bir nefes verdi hyunjin. hızlı ve emin adımlarla hyunjin'e doğru yürüyen minho bir yandan da diyeceklerini kafasından tekrar ediyordu. onun tarzı buydu ne de olsa.
hata yapmak minho için söz konusu bile değildi.
hyunjin'in yanına gelip omzuna kolunu koydu hızlıca minho, sonrasında sarı saçlı oğlanın elindeki kadehle kendi kadehini tokuşturdu ve parlayan dişlerini göstererek gülümsedi, "geceye kalan özel misafirlerimizin hepsi ayrı ayrı teşekkür ediyorum." hyunjin üvey kardeşinin lafına ekledi "eğlenmeden buradan gitmek yok çocuklar!"
hyunjin'in eğlence anlayışı her zaman minho'nun kontrol manyağı olmasına sebep olmuştur. hyunjin yarın ölecekmiş gibi bir kafa yapısında, minho ise her zaman dünkü benliğini kendisiyle kıyaslayan biri olmuştu. bu iki kardeş tiplemesi birbirini tamamlıyordu.
kısa çaplı konuşmasını bittikten sonra minho sahneden inerek ona doğru gelen garsona baktı. yanına bir çalışan geliyorsa elbette ki bir sorun var demektir. garson endişeli yüzüyle gelerek minho'yu düşündürse de iyimser olmaya çalışarak yatıştırdı kendini.
genç garson minho'nun yanına geldiğinde titreyen sesiyle konuştu "bay lee," gözleriyle tarif ederek köşede içmekten gerçeklik algısını kaybeden changbin'i gösterdi "misafirinize o kadar fazla servis yaptık ki elimizdeki içkilerin sayısı yarıya indi. böyle giderse gecenin devamı için elimizde fazladan içki bulunmayacak." minho derin bir nefes verdi. bu changbin bozuntusu minho'ya huzurdan çok sorun yaratmıştı tanıştıklarından itibaren. minho'nun yüzü changbinden dolayı ne aşka gülmüştü ne de işe.
bu sarhoş oğlanın yaradığı bir konu var mıydı cidden?
"ona alkolsüz olan içeceklerimizden ikram edin. mutfağın arkasındaki odada paketlenmiş olan şişeler var." garsonun yaka kartının ışıkta yansımasına bakarak devam etti, "5 bardağı geçtiği taktirde elinizdeki ikramların bittiğini söyleyin." kafasını onaylayarak yanından ayrılan genç garsonun yaka kartında yazılı olan ismi dikkatini çekmişti minho'nun. garsonun güzel bir ismi vardı. yazılı ismi içinden tekrar etti minho, jeongin.
giden garsonun ardından etrafına bakınırken bir yandan da tanıdık bedeni görmeyi bekliyordu minho. after party için değiştirdiği kıyafeti merak ediyordu. bedenine göre seçtiği kıyafetleri her zaman beğenmişti minho. onu iki kere görmüş olması bir şeyi değiştirmiyordu. tarzının iyi olduğundan emindi.
özel hayatından koparak iş hayatına dönerek etkinlikte yaşanan kaos geldi aklına. o mutfaktayken yukarıda han jisung'un görüldüğü haberleri gelmişti kulağına. aklına asansörde çarptığı kişi geldi sonrasında. anlık olarak onun han olabileceğini düşündü. ama hayır, fazla kafasında kuruyor olmalıydı.
"ne o elindekilerin bitmesinden mi korkuyorsun minho? düşündüğümden de cimriymişsin." arkasından gelen sesle kafasını omzunun arkasına çevirdi minho. çevirmesiyle arkasından ona seslenen bedenle burun buruna gelmesi bir oldu. görmeyi beklediği kişi ayaklarına gelmişti.
walco, güzel ve canlı lensleriyle ortaya çıkardığı gözleri için yaptığı göz makyajına özendiğini belli ediyordu fazlasıyla. yüzüne fazla bir şey kullanmayan oğlan elindeki silah olarak nitelendirdiği gözlerini kenetlemişti minho'ya. onu inceleyen oğlanın kafasından geçirdiği düşüncelerden adı kadar emindi.
minho feminen giyinen erkeklerden çoğu zaman hoşlanmasa da walco ne seçerse seçsin ya da üstüne ne giyerse giysin ona yakıştırıyordu. bu oğlan minho'yu nasıl cezbedeceğini biliyordu.
bakışmanın fazla uzadığını hissederek kahve saçlıya döndü minho. birleştirdiği kollarıyla kısık sesli bir kıkırtı çıktı kendisinden. "elimdekilerle yetinmeyi biliyorum. hem," minho konuşurken bir yandan da karşısındaki oğlanı incelemeye devam ediyordu.
yırtmaçlı beyaz gömleğini siyah kravatla tamamlayıp mavi yan kesim kazakla renklendirmiş olan walco şaşırtmıyordu minho'yu. seçtiği parçalarla her zaman daha da çekici oluyordu. belini saran beyaz gömleğin kasıklarındaki yırtmaçları tutan parçayı sökmenin vereceği zevki düşünüyordu minho. doğrusunu söylemek gerekirse, kulağa zevkli geliyordu.
kafasını kaldırarak lensli gözlere baktı minho, "cömert olduğum konularda vardır." bir iki adım öne giderek kızıl saçlı oğlanın yakasıyla oyalandı walco "öyle mi?" sesindeki tını bile minho'yu azdırıyordu. bu oğlanın yakasıyla oynamasındansa boynuyla ilgilenmesi daha tatmin ederdi minho'yu.
aralarında bir kaç santim kalmasını sağlayarak kahve saçlıya yaklaştı minho. sol elini yaklaştığı bedenin açık kalan kasık bölgesine koyarak kulağına yaklaştı "görmek ister misin?" sorduğu bedenden çıkan kıkırdamasıyla sırıttı minho.
arkadan gelen sesle aralarındaki santimler metreye dönüşerek uzaklaştı ikili birbirinden. ortamı bozan minho'nun aptal kardeşi hyunjinden başkası değildi.
"bu changbin orospusu garsonlara yavşıyor amına koyayım." sesinden sinirli olduğu anlaşılıyordu hyunjin'in. minho'nun duruma müdahale etmesini istiyordu. hyunjin'e katılarak kollarını birleştirdi walco "en son numarasını istemeye çalışıyordu. peçeteye falan yazmaya ikna etmeye çalışıyordu." minho tek kaşını kaldırdı "peçeteye?" walco kafasıyla onayladı.
hyunjin gülerek minho'nun omzuna kolunu attı ve saçlarını karıştırdı oğlanın "abiciğim de çok sever peçeteleri. ben fantezisi olduğunu düşünüyorum hatta." minho onu susturmak için boşluğuna dirseğini hafifçe geçirdi. walco onları izlerken gülümsüyordu.
minho konuyu hyunjin'e çekerek konuşmaya devam etti "koca bebeğin nerede senin? eminim ki onun fantezileri benimkinden daha ilginçtir." walconun gülümsemesi dinerek meraklanmıştı minho'nun göndermeli cümlesine karşı.
onun aksine derin ve dertli bir iç çekti hyunjin sonrasında sitemli bir şekilde yanıtladı "kim ilgilenecek o ruh hastasının fantezileriyle. tanrının işi bir gün kelepçe yerine kerpetenle falan da görürüm ben onu."
diyaloğa katılarak öne çıktı walco "chandan mı söz ediyorsunuz?" minho kafasını kahve saçlı oğlana çevirerek sorgucu ses tonuyla sordu "tanıyor musun?" walco minho'nun sorusuyla dudaklarını bastırdı sonrasında sırıttı. minho'ya karşılık takındığı yüz ifadeleri yerine göre minho'yu cezbetmekten çok sinir ediyordu çünkü aklına getirdiği senaryolar pek hoş olmuyordu genellikle. konu kıskançlık olunca üstüne rakip tanımıyordu otoriter oğlan.
"evet tanıyorum, hem de çok yakından." ortam gerginleşirken minho'nun gözü walconun arkasında kalan ilerideki koltukta garsonun kolundan tutarak uğraşan changbin'e kaydı. hyunjin'e söyleyecekken sarı saçlı oğlanın gözlerinin alevlenerek o tarafı izlediğini fark etti.
sert sesini hyunjin'e yöneltti "hyunjin git ilgilen şu sarhoş bozuntusuyla." hyunjin kollarındaki düğmeleri açarken konuştu "ilgileneceğim" sonra abisine dönerek göz göze geldi "hem de oldukça güzel ilgileneceğim abicim."
✾
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i need a partner, minsung
Fanfiction"Bir ortağa ihtiyacım var, bu gece dışarıda mısın?"