eps 4

966 143 166
                                    

"Efendim," elinde tuttuğu tepsiyle dengesini sağlamaya çalışan genç garsona zor anlar yaşatıyordu changbin. "bu üçüncü bardağınız olacak." ikram edilen bardakların boyutuna bakacak olursak bu sayıya ulaşmak hiçte fena bir rekor sayılmazdı.

changbin garsonun kolundan tutarak onu çekiştiriyor bir yandan da eski müzik zevkinden bir şeyler mırıldanıyordu. arada ağzından çıkan "sen getir" cümlesinde de ısrarcılık hakimdi. 

buraya geldiğinde ona söylenen kuralların başında saygı ve hakikat geliyordu jeongin için. hizmet verdiği bu salonda elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyordu. fakat şu anda ona zorluk çıkaran changbin ileriye gidiyordu. jeongin'in ise yapacak bir şeyi yoktu çünkü ona verilen emrin dışına çıkmak gibi bir lüks söz konusu bile değildi.

devam eden çırpınmalar jeongin'in elindeki tepsinin büyük bir gürültüyle yere düşerek bardakların dökülmesiyle son bulmuştu. suç sahibi ise hala gözüne kondurduğu oğlana laf yetiştirmekle meşguldü.

bardaklardan sıçrayan sular changbin'in üstüne döküldüğünü fark eden jeongin hızlı hareketlerle yaklaşmıştı sarhoş oğlana doğru "üzgünüm efendim, hemen temizliyorum." jeongin yanında bulundurduğu beyaz havluyu changbin'in ıslanan gömleğini temizlemek için kullanacakken kolundan tutulmasıyla geri çekildi.

onun endişeli halinin aksine kolundan tutan hyunjin oldukça sinirli görünüyor, keskin gözleriyle changbin'e bakıyordu.

"bu kadarı yeter." sarı saçlı oğlan kafasını sağa çevirip ilerideki korumalara işaret ettiğinde sonrasında yaşanacak şeyleri tahmin etmek zor değildi. 

tabii işin içinde walco yoksa

"hey durun!" arkadan gelen yüksek sesle bütün kalfalar hızla changbin'in yanına gelen walco'ya dönmüştü. o ise, yanında sürüklediği koca oğlanın kollarından tutarak onu kaldırmaya çalışıyordu.

kahve saçlı oğlan bütün gücünü kullanıyor arada sarhoş oğlana sesleniyordu. "hadi changbin, kendine gel" cevapsız çağrılarını kolundan çekerek changbinden uzaklaştırarak kesmişti minho.

minho, kahve saçlı oğlanın kolunu acıtmayacak derecede sıkıyorken kaçmasına ya da bir hareket yapmasına da müsaade etmiyordu. sonraki dakikalarsa changbin'in güvenlikler tarafından kapı dışarı edilmesiyle son bulmuştu.

"bırak beni" walco'nun sert çıkan sesine minho kulak vermiyor, ifadesiz gözleriyle changbin'in götürülüşünü izliyordu. 

hyunjin ise kırılan bardakları toplamaya uğraşan oğlanın yanına eğilerek genç garsona yardım ediyordu. kaldırdığı koluyla jeongin'in sırtını sıvazlayarak bir kaç kelime yöneltmişti oğlana "senin bir suçun yok tamam mı? alacağın maaşta da bir değişiklik olmayacak, rahatla"

hyunjin, jeongin'in sakinleştiğini hissettiğinde onunla beraber ayağa kalktı. sonrasında onun üstünü incelerken garsonun kolundaki ıslaklığı fark etti. jeongin'e yaklaşarak kulağına fısıldadı "gel benle" 

uysal oğlansa tek kelime etmeyerek yanından geçen sarı saçlı oğlanın arkasından adımlayarak onu takip etti.

yaşanan kargaşadan geriye walco ve minho baş başa kalmışlardı.

"sana bırak beni dedim, lafımı iki kez tekrar ettirme." walco'nun lenslerinden çıkan alevler kızıl oğlanı eğlendiriyordu. 

minho, ateşle oynamaktan hiç çekinmiyordu.

changbin götürülmüş fakat minho, kolunu kurtarmak için çırpınan oğlanı bırakmamıştı. walco ileri geri kendini minho'dan kurtarmak isterken kızıl saçlı aniden onu kendine çekerek burun buruna gelmelerini sağladı. "lafını tekrar ettirirsem ne olur, hm?" cümlesini sırıtışıyla tamamlayan kurnaz oğlan bir yandan da tuttuğu kolu baş parmağıyla okşuyordu.

i need a partner, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin