Gonca Yıldıran
Kendime sarılmış halde koltukta oturmuşken bakışlarımı masanın üzerinde duran telefondan ayıramıyordum. Tam olarak yirmi bir dakika önce kız kardeşlerimle oluşturduğumuz sohbet grubuna gelen mesajları okuduğumdan beri bu haldeydim.
Değersiz "Altın"lar 💀
Fulya: Babamın eli yandı. Doktor üçüncü derece yanık olduğunu söyledi.
Gonca: Eli mi yandı?
Gonca: Nasıl?
Gülru: Kaynar su döküldü.
Gonca: Kaynar su mu?
Fulya: Çay demlerken olmuş.
Gülru: Kettle'daki tüm kaynar su eline dökülmüş.
Fulya: "Yanlışlıkla."
Gonca: Neden sinir bozucu şekilde garip konuşuyorsunuz?
Gonca: Neyi kaçırıyorum?
Fulya: Babamın elini kocan yaktı, abla.
Gülru: Ve kesinlikle "yanlışlıkla" yapmış gibi görünmüyordu.
Timur babamın elini kaynar suyla yakmıştı. Gece duyduğum hırıltıya uyandığımda onu karşımda görünce korkudan nefes alamaz hale gelmiştim. Nedenini bilmiyorum ama beni vuracağını sanmıştım. Gözlerindeki bakış birini öldürmek üzereymiş gibi görünmesine neden oluyordu. O kişinin ben olduğunu düşünmüştüm, babamdı. Ona hiçbir şey söylemediğim halde gitmiş ve babamın elini yakmıştı. Boğazımdaki izlerin nedeni olduğu için.
"Bakışlarınla telefonu yok etmeye mi çalışıyorsun?"
Arkamdan gelen sesle irkilerek ayağa kalktım. Kalbim hissettiğim korku yüzünden hızlanmıştı fakat arkamı dönüp de Timurla karşılaşınca rahatladım. Birkaç saniyeliğine. Timuru görünce rahatlamam değil, korkmam gerektiğini hatırlar hatırlamaz kaşlarımı çatarak karşımdaki adama baktım. Gelenin o olması kötü bir şeydi. Ne diye rahatlıyordum? Çünkü hayatında ilk kez biri sana yapılanın hesabını sordu. Yutkunarak ellerimi yumruk yaptım. Bunun önemi olmamalıydı. Timur babamdan daha iyi değildi. Evlendiğimiz gece bunu ispatlamıştı.
"Babamın elini neden yaktın?"
"Emin ol, sadece elini yaktığım için baban çok şanslı."
"Neden? Neden yaptın?"
Başıyla koltuğu işaret edip "Otur," dedi. Konuşma şeklinden nefret ediyordum. Hep sanki her şeyin sahibi kendisiymiş, herkes onun dediğini yapmak zorundaymış gibi konuşuyordu. Yapmadınız mı? Kalbinizi söküp yiyecek bir canavardı Timur. Ona boyun eğmekten nefret etsem de dediğini yaptım. Yavaş adımlarla geçip karşımdaki masaya oturdu. Dizlerinin dizlerime değdiğini fark edince ondan uzaklaşmak istedim, yine de yapmadım. Babam ona kadınlık yapmamı söylemişken Timurdan kaçmam değil, alışmam gerekiyordu. "Sanırım bazı şeyleri anlaman için konuşmamız gerekiyor, Gonca."
"Aptalmışım gibi konuşma."
"Aptal değilsen neden kiminle evli olduğunu bilmiyormuş gibi davranıyorsun?"
Çenemi kaldırarak "Canavarla evliyim," dememle güldü. Samimiyetten uzak, gözlerine ulaşmayan bir gülümsemeydi fakat yine de oradaydı. Timur Yıldıranın sol yanağında gamzesi vardı. Acaba gerçekten gülümsediğinde nasıl görünüyordu? Böyle bir şey mümkün müydü? Timur Yıldıran ve gerçek bir gülümseme.
"Canavarla evlisin." Uzanıp çenemi tuttu. Elinin ilk başta boğazıma doğru ilerlediğini fark etmiştim. Son anda fondötenle kapattığım izleri hatırlamış, yönünü değiştirmişti. "Peki, bu canavarın karısına dokunulmasına izin vereceğini nasıl düşünürsün?" Diğer eliyle yüzüme düşen birkaç tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Tutuşu ne kadar sıkıysa hareketleri de o kadar nazikti. "Evlenmek istememiş olsak da gerçeği değiştiremezsin. Sen benim karımsın, Gonca." Saçlarımdaki elini enseme uzatarak yüzümü yüzüne yaklaştırdı. "Gonca Altın değilsin. Gonca Yıldıransın. Saçının teline zarar gelse dünyayı yakacak bir canavarla evlisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canavar [+18]
Fiction généraleBedenini saran uyuşukluk hissiyle isminin bulunduğu yere imza attı. Bitmişti işte. Hayatı boyunca yüzünü sadece iki kez gördüğü adamla evlenmişti. Yirmi iki yıldır babasının insafına bırakılmış olarak yaşadığı hayat yanındaki canavarın insafına bıra...