KAÇIŞ

40 10 9
                                    

Kanayan yaralar nasıl kabuk bağlardı,iz kalmadan nasıl iyileşirdi?
Kabuk tutmuş yaralar yine kanar mıydı? Yada bir yara hiç kabuk tutmaz mıydı? Ruhumun yaraları kabuk bağlamak için direniyor, kabuk bağlayan yerler tekrar soyuluyordu.
Direnmek insanı güçlü kılmalıydı beni zayıflatan şey herkesi güçlü kılıyordu.
                                    

                            ***

Yanımdaki adamın seslenmesiyle irkildim.
" İn aşağı."
Etrafa baktığımda bir malikanenin içindeydik önümüzde korumaların karşılıklı dizildiği bir hol oluşturulmuştu.Ağaçlarla kaplıydı kocaman evin etrafı. Ev demek bu yere hakaret gibiydi. Kocaman,ihtişamlı ve göz kamaştırıcıydı.
Lüks bir yer hayal etsem bile böylesi aklıma muhtemelen gelmezdi.
" Sana diyorum in aşağı"
Arabadan aşağı indim ve olduğum yerde beklemeye başladım.O çoktan eve doğru yönelmiş gidiyordu.Ardından gitmediğimi anlamış olacak ki kafasını çevirdi ve arkamızdan gelen arabaların içine göz süzdü.
Siyahları gözlerimle buluştuğunda yutkunamadan duramadım,o kadar sert ve ruhsuz bakıyordu ki sanki bakışları bir bıçak gibi her defasında soluksuz kalıyordum.
"Herşeyi söylemem mi gerekiyor? Gir içeri ,doktor muayene etsin seni ."

"Biraz önce bana namlu tuttun,yetmezmiş gibi beni ilk kaçırdın. Sonra şiddete maruz kaldım,sonra gelip kurtardın; sonra yine kaçırdın. Şimdi bir iyilik meleği misali sanki babama bir şey yapmamış gibi doktor bakacak diyorsun,doktor neye bakacak? İstemiyorum ."

Niye sitem ediyordum? Karşımda ki adama.

" Sana iyilik gösterisi yapmıyorum,beni daha fazla sinirlendirme . O lanet belleğin yerini söylesen şu an sen yatağında mışıl mışıl uyuyor olurdun " dedi sert ve tok sesiyle.

" BİLMİYORUM YERİNİ BEYNİN ALGILAMIYOR GALİBA "
Bu sefer abarttım galiba çünkü gözleri hiç de iyi bakmıyordu.
Aramızdaki mesafeyi kısa sürede kapattı.
" Dua et ,yerini gerçekten bilmemeyi dile eğer senden çıkarsa o zaman tanıştığın bu kişiyi mumla ararsın."
Kolumdan tuttu ve önüne geçmemi sağladı bu şekilde içeriye doğru girdik.
" Gerçekten bende değil ."
Oturduğum kocaman koltuğun karşısında ki tekli koltukta oturuyordu.
Nedenini bilmediğim bir şekilde üşümem geçmiyor alt dudağım titriyordu.Ellerim ve ayaklarım inanılmaz derecede uyuşmuş durumdaydı.
" Lütfen,babam benim tek varlığım ona bir şey yapma ,kötü biri değil o kimseye zarar vermez. Eminim belleğin sendeki önemini bilse almazdı."
Alaylı bir ifadeyle beni süzdü.
" Babanı hiç tanımamışsın,neyse."
Ayağa kalktı yanındaki tekli koltuğun üzerinde ki battaniyeyi bana uzattı.
" Üstüne ört şunu, ölüp gideceksin ."
Elindekini alıp üstüme örttüm.
Gömleğinin kol düğmelerini açtı yukarı doğru katladı ve ben bunları izlemekten kendimi alıkoyamadım.
"Doktor birazdan gelir" dedi ve arkasını dönüp bu koca salonu terk etti.

Koltuğa uzanıp üstüme verdiği battaniyeyi örttüm.Gerçekten çok üşüyorum ve karnımda inanılmaz bir sancı vardı.
Tam kendimi uykunun kollarına bırakmak üzereydim ki kapı açılma sesiyle içeri orta yaşlarda,saçlarına aklar düşmüş bir doktor girdi.
" Erna hanım ,sizi muayene etmem lazım"
Başımla onu onayladım ve koltukta yine oturur hale geçtim.
" Üstünüzü çıkarmanız lazım" dedi ve ekledi
"Karnınızı ve sırtınıza bakmam lazım"
Elimle üstümdeki kazağın eteklerinden tutup yukarı kaldırdım. Kafamı karnıma eğdiğimde gördüğüm görüntü beni dumura uğrattı.Karnım, kasıklarım morluklarla doluydu.Elimi belime doğru attığımda sırtımın görünen kısmı da pek iç açıcı değildi.Bu yüzden bu kadar ağrım vardı demek.
"Bunlar geçecek mi?"
Ruhumun yaraları yeterdi bedenimde bir iz taşımak istemiyorum.
" Gerekli merhemler ve doğru bir bakımla hiç bir şey kalmaz. "

GÖLGENİN KÜLLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin