Yekta'dan
Her şey fazla gergince sallanan bir ipin ucunda gibiydi. İpi tutan kollarım kasılmış, her şeyi bırakmamı söyleyen sesler kafamda kol gezmeye başlamıştı. Bırak Yekta, niye saklanıyorsun? Neyden kaçıyorsun? Artık anlamı yok ki...
Kolumu duvara yaslamış, alnımı da aynı şekilde yaslamıştım. Dünyaya sırtımı dönmüş, her şeye gözümü kapatmış, görmezden gelmiş, yokmuş gibi davranmış, soğuk bir duşun altında dakikalarımı harcıyordum. Soğuğu artık hissetmiyordum. Ama bunca yok saymaya rağmen orada olan şeyler zihnime musallat oluyordu.
Aşıktım. En yakın dostum arkamdan iş çeviriyordu. Dedem ölüyordu. Babam da götün tekiydi.
Neresini dert etsem karar veremediğim bir arap saçı vardı elimde.
Umay...
Adı kafamda yankılanıyordu. Kalbim ağzıma çıkıp aşağı iniyor, midemin oralarda dönüyordu. Nasıl olmuştu? Onu ilk görüşüm ikinci sınıfa denk geliyordu ya da ilk fark edişim. Şenlikte gitar çalıyorken, İlayda'nın arkasında, rüzgar esiyordu, saçları savruluyordu. Gitarın üzerindeki parmakları dans ediyordu. Gözleri ateş gibi yanıyor, ağzını açsa o rüzgar, o sahne, o şarkı ona itaat edecekmiş gibi bir hakimiyet yayıyordu. Ben de esir düşmüştüm, sanki o bir tanrıydı ve diğer her şey gibi ben de onun kulu oluyordum. Gözümü alamamıştım o gün ondan.
Sonra da kaçmak mümkün olmamıştı. Onun mavi gözleri, kahverengi saçları, bebek gibi çehresi... Nerede görsem gözlerimi yakalar ve bırakmaz olmuştu. Bu kız beni mahvedebilir... Kafamda dönen tek düşünce buydu o zamanlar. Korkutmuştu beni ona duyduğum, duyabileceğim hisler. İnat işte bendeki de, kabul edememiştim. Nasıl olurdu?
Asi yanını keşfetmek, yapabileceklerini görmek beni daha da hapsetmişti sonrasında. Umay'dan kaçamıyordum. Nefret etmiştim bundan.
Sonrasında yaptığım en iyi şey onu daha da metalaştırıp bilinmeyen bir hesaptan ona yazmak olmuştu. Aptallığım, pişmanlığım... Her şeyi daha da karmaşık bir hale getirmiş hatam. Ama en güzel hatam da buydu belki de. Ona sığınmıştım öylece, ona kızmıştım, tuhaf ergence çıkışlarım, toy hareketlerim, yargılayıcı ve korkak yönümü fazlaca göstermiştim. Ona en iyimi sunmayı planlarken beni en kötü yanlarımla biliyordu, onlarla yüzleşmişti. Ama beni kabul etmişti. Daha da kapılmıştım.
Sonra Kaan... Kaan denkleme hiç dahil olmaması gereken şekilde dahil olmuştu. Onu galeyana getirenin biricik ikizim Yade olduğunu bilsem de asla affedemeyeceğim şeyler yapmıştı. Yapmaya da devam ediyordu. Sınırını bilmiyordum. Sevdiğim kıza nasıl dokunduğunu gördükçe deliye dönüyordum. Nispet ediyordu bana. Benim arkadaşlarımla, benim kanalımla, benim evim, benim motorumla, yüzmeyle, ve hatta ona benim çalıştırdığım matematikle. En kötüsü benim sevdiğim kızla nispet ediyordu bana. Bak diyordu, bunlara sahip olsam senden çok daha iyi yapardım bunu. Senden daha iyiyim. Sadece hakkım olanlar sende...
Daha kötüsü ona bu hakkı benim tanımış olmamdı. Kızıyordum, duvarları dövüyordum, şampuan şişelerini patlatmak dindirmiyordu öfkemi.
Babamın Kaan'ların hakkına konmuş olması geliyordu sonra aklıma. Belki de gerçekten benim olan her şey onun olabilirdi, belki de Kaan bunu hak ediyordur. Her şeyden habersiz, bisiklet sürdüğümüz o ufak hallerimiz geliyordu aklıma. Gülüşmelerimiz, ağzımıza bulaştırarak yediğimiz dondurmalar, sıcak yazlar, süs havuzuna atladıktan sonra bahçıvan tarafından kovalandığımız o tatlı öğleden sonraları. Kaan'ın Yade'yle evlenmek için benden izin istemesi ve sahte isteme törenlerimiz. Pasta yarışmalarımızı hep Yade kazanırdı. Küçükken Yade'yle de güzeldi aramız. Nefret yoktu, kıskançlık yoktu. Benim güzel kardeşimdi o. Annemin makyaj malzemelerini çalıp Kaan ve benimle kuaförcülük oynayan, tülden gelinlik yapan.
![](https://img.wattpad.com/cover/361175751-288-k85764.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üst Sınıftaki Gitarist Kızdan Fazlası, Umay (Semi-Text)
Teen FictionUmay Kiniş, Halide Edip Adıvar Anadolu Lisesi'nde çoklarının dikkatini çeken, çetin ve popüler bir gitaristti. Ancak bazı yalnız ruhlara bundan fazlasını ifade ediyordu. not: hikayem yaşının üstünde davranan tiplemeler içermez. evet içeride biraz sm...