Umay'dan
Ayşegül teyzem ile Pazar gezmemizin nasıl olup da uyuz Yekta ile sanayiye düşmemizle sonlandığını anlayamamıştım.
Aslında günüm epey normal başlamıştı. Her Pazar olmasa da Pazar günleri teyzemin arabası ile çıkıp dolaşırdık. Hatta bazenleri annem de bize katılırdı. Ama bugün kafenin çok yoğun olması sebebiyle aramızda değildi.
Favori içi şortlu eteğimi, siyah ince külotlu çoraplarımı, postallarımı ve büyük deri ceketimi giymiş, teyzem gelince aşağı inmiştim. Klasik Umay kombiniydi kıyafetlerim. Teyzemin pick-upa atladığımda o gün sıkıntısız eğleneceğimi biliyordum.
Umduğum gibi de gidiyordu; tatlı bir filme gitmiş, burger üstü magnolialarımızı gömmüş, bir iki şey içmek için bir pubda durmuştuk. Teyzem içmiyordu, çünkü o araba kullanacaktı. Eh ben de bokunu çıkarmayacaktım. İki bira sınırım netti.
Fıçımı yudumlarken bacaklarımı kendime çekip bağdaş kurmuş vaziyetteydim. Teyzemin gözlerini üzerimde hissedince sesli bir nefes bırakıp ona baktım. Çehresi aydınlıktı, kahverengi gözleri annemin şefkat dolu bakışlarından ziyade deli fikirleri olan bir dahiye benziyordu. Ayaydın kız kardeşler farklı kişiliklere sahip olsalar da ortak olarak paylaştıkları şey, üzerimde kesişen karşılıksız sevgiydi.
"Eh neler oldu, anlat bakalım balım."
Gözlerimi kaçırıp bir içsel düşünme seansına çekildim. Sesli bir nefesin ardından yeniden teyzeme baktığımda cümlelerim az çok şekillenmişti.
"Okuldaki bazı öğrencilerin çok zor hayatları var, teyze. Haberin var mı?"
Ayşegül teyzemin kaşları birbirine değdi. Sorduğum soru beklediği tarzda değildi. Churchill'ini yudumladı. "Olmaz olur mu?"
"Neden bu konuda bir şeyler yapamıyoruz?"
Ayşegül teyzem sorumla burukça gülümsedi. Ellerini masanın üzerinde kavuşturdu. Eklem boğumlarının beyazlaşmasından anlamıştım ki, çoktan bir şeyler denemişti.
"Öyle bir çöplükteyiz ki, Umay... İnan zor durumlar yaşayan çok fazla çocukla, aileleriyle ve gerekli merciilerle defalarca kez görüştüm. Sonuç içinde bulunduğumuz oluşumların çürümüşlüğünü yüzüme vurdu. Ailelerle evlatlar arasındaki durumlara ne zaman müdehale etmeye çalışsam meslekten atılmanın eşiğine geldim. Yardımlarımı hep el altından tutmak zorunda kaldım. İnsanları zorlukların pençesinden çekip alamasam bile, en azından bir nebze olsun işlerini kolaylaştırmaya çalıştım."
Sözlerini dinlerken onun da bu konuda kendini yetersiz hissettiğini cümlelerindeki ağırlıktan anlıyordum. Ah be teyzem... Kim bilir kimselerin bilmediği ne mücadeleler veriyordu.
Ellerimi geri masaya koyduğumda teyzemin telefonunun vızıltısını hissetmiştim. Sigarasını söndürüp telefona uzandı. Ben de bir dürtüyle telefonuma uzandım. Twitter'da öylesine gezinirken teyzemin telefon konuşmasını duymazdan geliyordum. Ama o bana yan yan bakıyordu. Ne konuştuğuna dikkat etmemiştim ancak telefon görüşmesini bitirir bitirmez kahverengi gözlerini üzerimde sezdim. O hınzır, içini kıpır kıpır eden düşüncelerle bana bakıyordu. "Seni biriyle tanıştıracağım" dedi.
Kaşlarımı kaldırdım. "İçimde bununla ilgili tuhaf bir his var."
Teyzem gülümsedi, işte o an anlamıştım. Normalimizin dışında tuhaf bir şeyler olacaktı.
"Endişelenecek bir şey yok bir tanem. Benim arabanın alt takımları bir baktıracaktım."
Üzerimdekilere baktım. "Evet teyzeciğim, sanayiye gideceğimizi söyleseydin güzel olurdu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üst Sınıftaki Gitarist Kızdan Fazlası, Umay (Semi-Text)
Teen FictionUmay Kiniş, Halide Edip Adıvar Anadolu Lisesi'nde çoklarının dikkatini çeken, çetin ve popüler bir gitaristti. Ancak bazı yalnız ruhlara bundan fazlasını ifade ediyordu. not: hikayem yaşının üstünde davranan tiplemeler içermez. evet içeride biraz sm...