2-BİLİNEN

123 21 5
                                    

"Haydi! Haydi! Kalk! Kalk! Kalk! Kahvaltıya!" 

"Off!.. Bıktım her gün şu kadının karga sesini duymaktan!"

 "Mecbursun tatlım. Beğenemediysen çek git diyeceğim ama..."

 "Ben de buraya bayılmıyorum diyeceğim ama..." 

Kavga edenler, temizlikçi Necla Hanım ile Betül'dü. Kızlar bu detayı dikkate almadılar bile. İkisi arasındaki laf dalaşı herkes tarafından kanıksandı nasıl olsa. Kızlar, birer ikişer yataklarından kalkıp lavaboya gitmeye başladılar. 

Eylem tuvalete girdi. Tüm kabinler doluydu. Makyaj yapan kızların arasında kendine yer açıp aynadan yansımasına baktı. 

Aynadaki görüntüyü dikkate alarak tokasını çözüp dün akşamki örgüyü dağıttı. Simsiyah saçlarının şekli biraz gariptir Eylem'in. Siyah saçının üst kısımları çok hafif dalgalarla gelir, altlara doğru kalın buklelerle iner. Ense kısmından omuzlarına dökülen buklelerse ön taraflarına göre daha sık ve incedir. Koyu kahve gözleri her zaman donuk ifadelerle inceler etrafı. Esmerliğe yatkın teni hayatında bir kere bile keyfi için güneşlenmediğinden saç ve gözleriyle orantısız bir beyazlıktadır. Koyu pembe, biçimli dudakları ve doğal görünümlü siyah kaşlarıyla hoş kızdır esasında. 

 Yüzünü yıkadıktan sonra başını kaldırıp aynaya baktığında, aynanın kenarında sağ elinde rimeli, sol elinde perçemini düzeltmeye hazır tarağıyla gördü Betül'ü Eylem. 

"Eylem, senin baban kesin solcuydu ha."

 "O nereden çıktı şimdi?" 

"Bizim sınıftan bir kız var. Onun adı da Eylem. Babası aşırı solcuymuş. O yüzden 'Eylem' koymuş kızının ismini." 

"Ne bileyim ben?" 

"Tabii, sen de haklısın. Solcu olan annendir belki."

Gözlerini devirerek lavabonun önündeki kalabalıktan kurtardı kendini Eylem. Yüzünü ve ellerini tişörtünün yakasına silip yatağını düzeltti. Ardından çantasını eline alıp ders programını hazırlamaya başladı. Bir yandan da kendince hesaplar yapıp iç sesiyle konuşuyordu, içinden. 

"Seneye on sekiz olacağım. Seneye kadar bekleyemem ben. Ölmeliyim. Bir an önce ölmeliyim hem de. Bu hayatın bana getirisi olmayacak." 

Son iki yıldır, yani on beş yaşından beri hedefi ölmekti Eylem'in. Sevmiyordu bu hayatı ve insanları.Onun için herkes aynıydı. Bu yetimhaneye bırakıldğı günden beri belki de, bezgindi hayattan. Haber programlarına konu olacak bir olayla getirilmişti bu yetimhaneye. Kim bilir, belki de haberlere çıkmıştı zaten. 

Hayat hikayesini de Müdire Hanım'ın keyifli gününü yakaladığında sormuştu.Kadının anlattıklarına göre evinde terk edilmişti Eylem. Ağlama sesini duyan komşuların polise ihbarıyla uzun uğraşlar sonucu evin kapısı açılmış, evden çıkarılıp karakola götürülmüştü. Tüm komşuların ifadelerine bakılırsa babası içkici bir ayyaşın teki, annesi de kimseyle iletişimi olmayan tuhaf bir kadındı. Yakınları yoktu Eylem'in. Üç gün boyunca karakolda bekletildikten sonra vefalı bir komşunun zor iknasıyla karakola getirilen anneannesi, Eylem'in annesini zaten evlatlıktan reddetmiş, Eylem'e de bakamayacağını, bakacak kimsesinin de olmadığını söyleyip devlete emanet etmişti onu. 

 Kız tüm hikayeyi kayıtsızlık maskesiyle dinlemesine rağmen, belli etmediği bir hüzün ve öfkeyle doluydu artık.Hiç hakkı olmadığı halde Müdire Hanım'dan soğumuştu. Hakkı yoktu buna kendince. Bir başkası gelip ona Müdire Hanım'dan soğuma nedeninin kendi hayat hikayesini dinlemek olduğunu söylese, bunu söyleyenle dalga bile geçerdi. Hayat hikayesini dinlemek isteyen Eylem'di. Ama kadın olayları fıkra anlatır gibi anlatmıştı. Özellikle babanın ayyaşlığı ve annenin tuhaflığına abartısız yedi sekiz dakika boyunca gülmüştü de. Bu durum kızda, kadının bozuk bir psikolojiye sahip olduğu düşüncesini güçlendirdi. Ayrıca, tiksinçti bu hali.

ALTIN VURUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin