Bedenlerin geride durduğu, ruhların sevgiyle beklediği, yalnızca fikirlerin sarmaş dolaş olduğu düşünsel aşklar... Böyle bir aşkı yaşamak için iki ayrı cinsin varlığı gerekmiyor. İki kadın, iki erkek, bir kadın bir erkek ya da eşcinsel bir çift, aralarında platonik ya da bedensel bir ilişki kurmadan, düşünsel ya da ruhsal bir beraberliği paylaşabilirler pekala.
Bunun adına 'dostluk' diyorlar.
-Canan Tan (İz)
***
Eylem daha fazla dayanamadı evin içinde boş oturmaktan. Canı bir şeyler yapmak istiyordu. Yalnız başına gezmek, yazmak, çizmek, kısacası bir şeyler yapmak gerekliydi onun için. Tek kişilik yaşamı boyunca hiç bu kadar sıkıldığını hissetmemişti. Onun hayatı tek kişilikti ve Eylem tek kişilik kurduğu düzende yalnız değildi. Yapayalnızdı. Yalnızlık ve yapayalnızlık arasındaki o ince çizginin tam ortasında durduğunu düşünmüştü önceleri. Yalnızlık nedir, yapayalnızlık nedir, bu iki soyut kavram arasındaki ince çizgi tam olarak nerededir, yalnızlık ya da yapayalnızlığın beden bulmuş hali kimlerdir ve en önemlisi yalnızlık ve yapayalnızlıktan hangisine daha yakın duruyor Eylem? Bunları neredeyse her gün düşünüyordu bir zamanlar. Düşünmekten kafası patlayacak gibi oluyordu. Ancak karar verene kadar, kendi sorularını yanıtlayana kadar düşünmekten bir an olsun vazgeçmedi. Yazdı tüm düşüncelerini. Sayfalar dolusu hikayeler çıktı ortaya. Karar verene kadar yılmadı. Yatağının altında sakladığı kağıtları çıkarıp çıkarıp yeniden okudu yetimhanedeyken. Aylar süren çalışmalarının meyvelerini almaya başladığındaysa yaptığı işten büyük zevk almış olduğunu fark etti.
Çevrende kimsen yokken yalnızsındır. Yalnızlığın ilk evrelerinde insanlar bu yeni düzene alışamaz, bocalarlar. Çünkü değer verdikleri, önemsedikleri kişileri yanlarında bulamazlar, onları kaybetmişlerdir. Ancak bir zaman sonra alışırlar bu duruma. Yalnız olmak onlar için yemek yemek ya da su içmek kadar sıradan bir olay olup çıkar. Bu zamanda da mutlu olduklarını sanırlar. Yanlarına birilerini yakıştıramazlar. Sürekli yalnız kalmak isterler. Yalnızlıktan duydukları hazzı bile kimseye anlatmaz, kimseyle paylaşmazlar. Ancak bu mutluluk kısa sürelidir ve bilinçaltlarında kurguladıkları sahnelerin kendilerine oyunudur aslında. İnanmak isterler sadece yalnızlığın mutluluk getirdiğine. Halbu ki inanmamışlardır. Sadece inanmak istemişlerdir. Bu kısa süreli mutluluk yerini bir zaman sonra karamsarlığa bırakır. İnsanlar bu dönemde yalnızlığı cansız cisimlerle yok etmeye çalışırlar ya da kendilerince oluşturdukları, Eylem'e göre tamamen saçma bir kavram olan 'yalnızlığı paylaşma' isteği oluşur. Bu dönemde hiç yapmadıkları şeyler yaparlar. Örneğin kitap okuma, sürekli müzik dinleme, kahve, sigara , alkol içme, aşırı yemek yeme, bilgisayar veya televizyon izleme... gibi. Bazı insanlar eğer gerçekten bağımlı olacakları şeylerle kendilerini avutmaya çalışır ve bu alışkanlıklarını terk edemezlerse bir türlü bu yalnızlığın onlara oynadığı son oyun olur. Bedelini ölüm gibi ağır olaylarla öderler. Bazıları da -bunlar genellikle maymun iştahlı olanlardır- bu uğraşlardan da sıkılırlar ve benimsedikleri varlıklardan yavaş yavaş kopma aşamasında yanlarında birilerini bulamazlarsa yalnızlık ve yapayalnızlık arasındaki ince çizgide sallanmaya başlarlar artık. Tabii bu uzun dönemde bir zamanlar terkedildikleri ya da kendi istekleriyle arkadaşlığı bitirdikleri kişilerden tamamen uzaklaşmış, onlardan yardım isteyemez hale gelmişlerdir.
Yapayalnızlığa geçiş dönemi çoğu zaman hissedilmez. Çünkü insanın yalnızlığa verdiği ilk tepkiler alışma döneminde körelmiştir. Yaşamının ortasında bir başına, kimsesiz kaldığında çizginin öbür tarafına geçilmiştir işte. Yapayalnızlık budur. Oradan kurtuluş olur mu, henüz bunu Eylem bile bilemiyor. Ve Eylem, çizginin orta yerini çoktan geçti. Yıllardır son sürat ilerlediği yapayalnızlık yolunda. O yolun ne zaman biteceği belirsiz. O yolun bir sonunun olduğundan da şüpheli. Yalnızlık kavramının hayatına ne zaman girdiğinden de haberi yok. Çünkü yalnızlığa başlama dönemini yaşamadı o. Hayatından değer verdiği kimselerin bir bir çıkışına tanık olmadı. Tanık oldu aslında. Değer vermesi ve değer görmesi gereken en önemli kişiler onu doğar doğmaz terk ettiler. Ama Eylem, bu olay doğar doğmaz gerçekleştiği için hatırlamıyor sadece. Yani kısaca o hayata yalnız başladı, yapayalnız devam ediyor. Hepsi bu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN VURUŞ
Teen FictionÖlümden hiçbir şekilde korkmayıp, hayatı, dünyayı, insanları umursamamayı en acı olaylarla deneyimleyerek öğrenmiş bir kız. Griye aşık. Eylem Renksiz... "Her şeyi denedim. Beni görebilmeleri için, elimden geleni yaptım. Başardım mı? Hayır! Ulaşılmaz...