3 Şubat 2006
Lamia evden çıkmış nereye gideceğini bilmez bir halde kalabalık caddede dolaşıyordu. Sonunda böyle boş gezinmenin bir faydası olmayacağını anladığı sırada kafasını sağ tarafındaki dükkanlara çevirdi. İş aramalıydı. Belki bulduğu iş yerinde hem çalışabilir hem de konaklama imkanını bulabilirdi. Dükkanların pencerelerinde çalışan arama umuduyla asılmış ilanlar görmeye çalışarak insan kalabalığının arasında ilerliyordu.
İş ilanı bakmak amacıyla girdiği üçüncü cadde diğer ikisine oranla daha kalabalıktı. Diğerlerinin de şimdi daha kalabalık olacağını düşündü kız. İş çıkışı saatlerine denk gelmişti arayışı. İnsanların kimi dükkanlara giriyor kimileri de marketlere girip eve giderken eksiklerini tamamlamaya çalışıyorlardı. Hemen köşedeki tramvayın ağzında biriken kalabalıkta iş çıkışı olduğunun kanıtıydı sanki.
Sonunda aradığı iş ilanı yazısını bulabilmişti. İşlek bir caddede yürüdüğü yolun sol tarafındaki dükkanlara bakarken buldu ilanı. Üzerinde bilgisayar çıktısı olduğu belli olan büyük harflerle "BAYAN ELEMAN ARANIYOR" yazısı vardı. Şimdiye kadar aradıkları elemanı bulmadıklarını umarak girdi dükkandan içeriye.
Bir kütüphaneydi burası. Ancak içinde hiç müşterisi yoktu. Kasada kitap okuyan genç adama yöneldi.
"Merhaba. Ben iş ilanınız için gelmiştim. Sizinle mi konuşmalıyım?"
"İçeride müdürümüz var. Ancak yanında şuan iş için görüşmeye gelen bir başka bayanla konuşuyor. Keşke bir beş dakika önce gelebilseydiniz. Hemen şimdi, sizden önce girmişti bayan da."
"Yaa... Demek öyle? Kötü olmuş."
Genç kasiyer de "Maalesef," der gibi baktı Lamia'ya. Ardından bir şey hatırlamış gibi tekrar okumaya döndüğü romanından kafasını hızla kaldırdı.
"Bekleyin yine de. Belki de olmayacak bu iş."
"Öyle mi dersiniz? Beklesem ayıp olmaz mı?"
Genç adam, kıza tuhaf, anlamadığını belli eden bir bakış attı. Ardından konuşmaya başladı.
"Ne ayıp olacak, anlamadım ama beklemekten zarar gelmez."
"Peki."
Yaklaşık on beş dakikalık bir bekleyişin sonunda iş görüşmesi için geldiğini tahmin ettiği bir kadın, az önce kasadaki gencin kendisine müdürün odası olarak gösterdiği yerden asık bir yüzle çıkıyordu. Kadın, ne kasiyere ne de Lamia'ya baktı çıkarken. Peşinden de takım elbiseli bir adam bir yandan kalın, siyah paltosunu giyerken bir yandan az önce çıktığı odanın kapısını kapatmaya çalışıyordu. Belli ki çıkacaktı.
Lamia kasadaki gence baktı. Genç de kafasını kaldırıp Lamia'ya bakınca göz göze geldiler. Genç kafasını Lamia'ya bakarken, "Müdürümüz bu," anlamında kütüphanenin içinde kapıya doğru yürüyen adama işaret etti. Lamia da kafasını, "Anladım," anlamında sallayıp ayağa kalktı.
Yürüyen müdüre bakıyordu. Müdür de tam Lamia'nın yanından geçerken kızın üzerindeki bakışlarını fark etti ve durdu. Lamia ne diyeceğini bilemez bir halde önce kasadaki gence bakmayı denedi. Sanki gerekli açıklamayı gencin yapmasını ister gibi. Ancak kasiyer çoktan okuduğu romana dalmıştı bile. Başını kitaptan kaldırmaması, "Ben gerekeni yaptım, sen de başının çaresine bak artık," mesajını veriyordu.
"Buyurun, bir şey mi vardı?" Müdür bunu kızın yüzüne bakarak söylemişti.
"Ben iş ilanınız için gelmiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN VURUŞ
Teen FictionÖlümden hiçbir şekilde korkmayıp, hayatı, dünyayı, insanları umursamamayı en acı olaylarla deneyimleyerek öğrenmiş bir kız. Griye aşık. Eylem Renksiz... "Her şeyi denedim. Beni görebilmeleri için, elimden geleni yaptım. Başardım mı? Hayır! Ulaşılmaz...