2

37 4 0
                                    

Sohbetlerinden sadece bir ay yirmi iki gün sonra, o yaşında, kocaya gönderiliyordu Gönül . Ali'nin beline besmeleyle üç kere bağladığı kan rengi kuşağıyla apartmanın kapısından çıkıyordu. O esnada davulcunun tokmağı gelinliğiyle aynı renkteki dana derisini titreştirdiğinde başına inen darbelerin tesirinden günlerce kurtulamadı Asım. Duvağın altında gözlerde de yaş var mıydı? Sokaktaki bütün komşular; kimi yola inerek, kimi başını uzattığı pencereden, kimi çıkan balkondan Gönül'ün babasının evinden ayrılışını izliyordu. Kırılan testinin içindeki bozuk paraların ve şekerlerin yere saçılışına şahit olmamayı arzuladı Asım. Mahallenin çocukları küçük, rengarenk şekerleri toplamaya üşüşürken Gönül'ün hangi hayalleri saçılıp başkalarının oluyordu?

Gönül'ün gelinliğiyle evinden çıktığı günden sonra Asım,  Hasan'la akşam buluşmalarını sıklaştırdı. İzmir'e gidene dek, dört mevsim kadar her serçe sesi duyuşunda, odasının penceresinden Gönül'ün tozlu camına baktı. Gönül'ün babasının evine geldiğini hiç görmedi. "Benim camım da Gönül'ün aklına hiç geliyor mu?" diye merak ediyordu Asım. 

Sömestr tatiline geldiğinde Gönül'ün camının gazete kağıdıyla kaplanmış olduğunu gördü. Asım annesine niye böyle olduğunu sorduğunda, "Ha Emine teyzenler taşındı da yeni gelenler böyle yaptı." diye cevapladı Hatice Hanım. Asım; en son kocaya giderken gördüğü Gönül'e mi kırgındı, Gönül'ün babasına mı kızgın, Asım'dan büyük olduğu belli galerici kocasını mı kıskanıyordu? Bir kıskançlığı, kızgınlığı yoktu, kırgınlığı belki.

Hayatı boyunca aklından hiç çıkaramayacağını düşündüğü Gönül, uzun süredir pek düşmez olmuştu Asım'ın aklına. Ama şimdi Derya başkaydı, bambaşka. Tesadüf o ki birçok dersi beraber aldığı Derya da Gönül gibi üç yaş küçük Asım'dan. Başka benzerlikleri var mıydı? Gönül siyah gözlüydü, Derya'nın boncuk gözleri ela. Gönül Asım'dan bir karış kısaydı, Derya Asım'la eşit gibi. Gönül esmerdi, Derya açık tenli. Gönül'ün siyah, düz saçları küttü; Derya'nın sarı, hafif dalgalı saçları uzun. Derya her gün önceki günden farklı kıyafetler giyer, Gönül aynı kıyafetlerle iki üç gün geçirirdi. Gönül Asım'la her göz göze kalışında gözlerini önce sokak lambasının tepesine kaçırır sonra yavaş yavaş Asım'a geri çevirirdi. Derya Asım'la karşılaşınca gözlerini kaçırmaz, yüzünde nazik bir tebessüm belirir. Derya yanından geçerken ardından esen parfüm kokusu, uçsuz bucaksız mor lavanta bahçelerinin ortasında gibi hissettirir Asım'a. Ya Gönül? Gönül parfüm kullanır mıydı? Gönül neler yapmaktan hoşlanırdı, ne tür müzikler dinlerdi, o da Asım gibi türkü söyler miydi, hiç kitap okur muydu, nelerden korkardı? Gönül'ün hayattan beklentileri var mıydı, nasıl bir gelecek umut ediyordu, umutları için bir şeyler yapıyor muydu? Çay bahçesinde bunlardan hiç bahsetmemişlerdi. Peki Derya? Hiç değilse Gönül'ün çayını yarım küp şekerle içtiğini biliyordu Asım. Derya kaç şekerli içer çayını? Gönül'le Derya'nın tek ortak noktaları yaşları mıydı? Gönül'le bir kere olsun hoş sohbet edebilmişlerdi, ya Derya'yla? Derya da Gönül gibi ansızın uçup gider miydi hayatından? Bir de böyle bir benzerlik doğabilir miydi aralarında?

Asım'ın bütün vücudunun ince ince terlemeye başlamasının, lacivert kadife gömleğinin ilk düğmesini açma ihtiyacı hissetmesinin sebebi mekânın basıklığı mıydı? Yoksa damarlarında gezinen alkolün etkisi mi? Ya da sevdalandığını sandığı Derya'yı da tanımadığını, bulmadan kaybetme ihtimalini hatırlaması mıydı?

 "Bir an önce Derya ile konuşmalıyım" dedi. Artık sabah 8.30'daki ders saatini bekleyemezdi. Kordonu hasır örgü motifli altın sarısı metal saatine baktığında 23.35'i gösteriyordu. Ilımış içkisini dikti tepesine, içebildiği kadar içip vurdu şişeyi masaya. Şişede bir o kadar daha kalmıştı, ama Asım'ın bir yuduma daha harcayacak vakti kalmamıştı. Bir hışımla kalktı ayağa. Bu sefer başı sert döndü, sendeler gibi oldu. Asım'a dayanak oldu bir eliyle tutunduğu dengesi bozuk masa. Çenesi uyuşmuş gibiydi, dibindeki kel adamın terli kafasına kusmamak için zor tutuyordu kendini. Gelmeden önce mide koruyucu hapından içmeyi ihmal ettiğine pişman oldu. Ne taraftaydı şu melanet kasa? İyi ki sigara yasağı vardı. Gene mi aynı türkü çalmaya başladı, yoksa Asım'ın kafasının içinden mi geliyor bu ses?

"Dost elinden gel olmazsa varılmaz,

Rızasız bahçesinin gülü derilmez,

Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez,

Gönülden gönüle gider yar oy yar oy yar..."

ASIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin