Yüzleşme

86 11 14
                                    

Merhaba arkadaşlar hikayemi okuduğunuz ve beğendiniz için hepinize çok teşekkür ederim. Bu arada resmen hikayede yazdığım şey başıma geldi :D Bu bölümde çıldırmış bir Narin göreceksiniz :D herkese iyi okumalarrr :))))

NARİN

Demek söyleyecek hiç bir şeyi yok. Olsaydı şimdiye kadar söylerdi öyle değil mi?

"Birine aşık olmak
bir uçurumun kıyısında
gözü bağlı yürümek demektir.
Başına neler geleceğini
hiç bir zaman bilemezsin.
Sonu ölüm de olabilir.
Cinayet de intihar da...

Ne de güzel demiş Zülfü Livaneli bilemezsin işte başına ne geleceğini, öylece yürür gidersin. birazda Can babayı dinlemek lazımdı aslında.

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden...
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.

Bağlanmayacaksın işte bağlanmayacaksın. Şu bir şey yaptığımın dünyasında hiç kimseyi kendinden çok sevmeyeceksin. Hiç kimseye kendinden çok değer vermeyeceksin. Ama olmuyor işte olmuyor be Can baba bazen içimizden bir ses "Ben sana mecburum bilemezsin" diyor Attila abi gibi ben ona mecburum ben ona mecburumdum.

"Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer"

Öyle ağlıyordum işte bende gözlerimde değilde yüreğim ağlıyordu. Öylece... Öylece oturup gökyüzüne baktım bütün gece hiç bir şey yapmadan, gözlerimden tek damla yaş akmadı ama yüreğim.. Yüreğim kor bir alev gibi yandı. Dibe vurmuştum.. En dibe, gözü kapalı uçurumdan düşmüştüm ben.

Umut'tun susuşu en büyük darbeydi yüreğime inen. Öylece susmuştu ya hiç bir şey söylememişti ya... Ama olmuyor işte ne yaparsam yapayım unutamıyorum onu, vazgeçemiyorum onu sevmekten.

Belki de hiç bir zaman onu sevmekten vazgeçmeyecektim, belkide içimde ki umut hiç bir zaman çekip gitmeyecekti. Ama benim yapmam gereken son bir şey vardı. Ne olursa olsun onunla yüzleşmeliydim. 

Yavaşça kalktım uzandığım yerden şafak sökerken . Yavaş yavaş yürümeye başladım. Kafamın içinde milyonlarca düşünce, milyonlarca ses vardı. 1 saat.. 2 saat.. kaç saat yürüdüm, nereye gittim bilmiyorum. Bilincim tamamen kapanmıştı. Sonra yoruldum oturdum öylece üzerinde yürüdüğüm kaldırımın kenarına. Kafamı kaldırıp baktığım zaman anladım aciz vücudumun beni getirdiği yeri. Umut'a getirmişti ayaklarım beni, onun yaşadığı binanın önündeydim şimdi. Bir süre  binaya baktım sonra yavaşça ayağı kalkıp binaya doğru yürüdüm saat sabahın beş buçuğuydu. Asansörü es geçip merdivenlere yöneldim 4. kata çıktım. Şimdi ise tam da evin kapısının önündeydim, yumruklamaya başladım kapıyı. Önce hafif hafif çaldım bir fısıltı gibi ama açmadı o açmadıkça ben daha da şiddetlendim içimde fırtınalar kopuyordu.

"Aç şu kapıyı Umut"

diye bağırmaya başladım 

"Aç şu kapıyı!!!"

O an kapıyı yaşlıca bir adam açtı Umut'un babasıydı belli ki yanında bir de kadın vardı annesi olmalıyı ama bana Umut lazımdı gözlerimden yaşlar süzülerek "Umut nerede" diye sordum.  Bana tuhaf tuhaf bakıyorlardı korkmuş gibiydiler, onlarda haklı aslında sabahın köründe kapılarına dayanmış deli bir kız vardı karşılarında.

U.N.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin