"Neresi burası?" diyerek arabayı durduran Kenan'a baktım.
"Ferit'in evi."
Kapıyı açıp arabadan indiğimde karşımda gördüğüm kocaman eve şaşırarak baktım.
"Burada yalnız mı yaşıyor?"
Kafasını salladı.
"Bu eve kimsenin girmesini istemez. Biz bile hiç görmedik içini." diyen Tuna'ya baktım.
"Ben neden giriyorum o zaman?"
"Öyle emretti."
"Peki." diyerek kapıya doğru yürümeye başladım ama onlar benimle gelmedi.
"Niye gelmiyorsunuz?" dedikten sonra kapıyı gösterdim.
"Bize girmemizi söylemedi."
"Hava soğuk, çay yapacağım. Gelin içelim. Merak etmeyin, söylemem Ferit'e."
"Sağ olasın. Ferit'in sözünden çıkamayız. Sana afiyet olsun."
"Tamam, ben size çay getiririm." diyerek onların bir şey söylemesini beklemeden içeri girdim.
O çay içilecek!
Ev o kadar büyüktü ki burada yalnız yaşamasına çok şaşırmıştım. Ben burada yaşasam bir odadan öbür odaya gitmeye korkarım la.
"Mutfak nerede ya?" diyerek odaları dolaşmaya başladım. Bu saatte mutfak mı arayacağım cidden.
"Buldum senii." dedikten sonra mutfağa girdim. Çay suyunu koyup salona geçtim ve telefonumdan Ferit'i aradım.
Açmadı.
Defalarca aradım ama sonuç hep aynıydı. "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor..."
Geriye doğru yaslanıp gözlerimi kapattım ve istemsizce gözyaşlarım akmaya başladı. Baba ne demekti? Kalp kırmak, umutların katili olmak demek miydi?
Evet.
Benim babam öyleydi.
Gözyaşlarım yere düşerken aklımdaki düşünceyi değiştirmeye çalışmaktan da yorulmuştum ayrıca.
Ferit'e zarar gelmemiş olması...
Şu an tek istediğim şey buydu çünkü uzun zamandır kendimi güvende hissettiğim tek yer onun yanıydı. Gülüşümü onunla hatırladım ve unutmak istemiyordum.
Gülmek unutulur muydu ki? Bir insan gülmeyi unutur muydu? Ben unuttum. Hafızamdan sonsuza kadar silinmiş olduğuna inandığım bir duygunun aniden karşıma çıkmasıyla hatırladığım bu mutluluk hayatımı değiştirmişti.
Çay demlenince mutfağa gidip çayın altını kapattım ve bardaklara doldurmaya başladım. Hava soğuktu ve benim için dışarıda bekleyenlere doldurduğum çayı götürmeden önce üzerime kalın bir şeyler giyinip kapıyı açtım.
"Çay hazır." diyerek herkese dağıttıktan sonra onların yanına oturdum.
"Hava soğuk, siz içeri geçin isterseniz yenge." diyen Arif'e hafif gülümseyerek çayımdan yudum aldım.
"Pardon, Seyran Hanım."
Kafamı salladım.
Derin bir sessizlikten sonra Onur, "Kimseye bu kadar değer vermemişti." dedi ve kafasını önüne eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mαϝყα Çαρƙıɳı - SҽყFҽɾ
HumorO gün Seyran, bir oyun için bilmediği numaraya attığı mesajla hayatının bu denli değişebileceğinden habersiz bir şekilde yatağında uzanıyor, nefret ettiği yaşamına kaldığı yerden devam ediyordu. ... 0537*******: Bundan sonra senin için pek öyle olac...