7. BÖLÜM: Damga

91 12 5
                                    

Uzunca bir süredir bölüm atamadım. Umarım kitabı unutmamışsınızdır.

Başlamadan önce oylamanızdan çok mutlu olurum.😽

Keyifli okumalar dilerim.

___________________________________________

Çevremdeki herkesten bir taş yemişliğim vardı. Hepsi bana attıkları taşlarla onlara karşılık vermemi bekliyorlardı. Ancak bilmedikleri şey tam olarak buydu. Ben değersiz insanlarla vakit harcamak yerine o taşlarla kendime kale kurardım. Değil taş gülle bile atsalar artık bana hiçbir zararları dokunamazdı.

Başarı gerçek intikamın ta kendisiydi.

En azından benim için öyleydi.

Maximo'nun yanına giderken beni kenara çeken Zoe ile buna kanaat getirmiştim.

Koridorun karanlık kısmında kalmıştık etrafta birkaç meşale dışında hiçbir şey yoktu.

"Bana bak seni sürtük. Kral'ın yanındaki yerini nasıl aldın bilmiyorum. Ama seni kullandığı apacık ortada. Sen zavallının tekisin. Umarım aklından bizi geçmeyi düşünmüyorsundur." Dedi ve şuh bir kahkaha attı. "Seni zavallı böcek. Söy-"

Suratına elimdeki içeceği dökmem ile lafı yarıda kalmıştı. Ağzı ve gözleri kocaman açılırken çığlık atarak birkaç adım gerilemişti.

"Seni küçük oruspu." Diye cırlayarak üzerime yürüyerek saçlarıma davranmıştı ki ondan önce davranak kolunu kırarcasına çevirdim.

"Zoe yetmedi mi sence? Yeter artık kuyruk acın ne zaman bitecek? Kıskançlığın da bir sınırı var. Nişanlım Maximo'nun yanına giderken beni sinirlendirmen ne kadar doğru bir seçenek sence." Dedim sakince kolunu biraz daha döndürerek ağlamasını sağlarken.

"S-senin gerçekte kimin kızı olduğunu- Lanet olsun kolumu bırak." Dedi yaşaran gözleriyle inleyerek.

"Ne saçmalıyorsun." Dedim salağa yatarak. "Ben Raquel ve Marcus'un kızıyım. Bunu tüm krallık biliyor."

Gülmeye çalıştı ama kolunun acısından gözyaşları gözlerinden akmaya devam ederken tek yapabildiği şey inlemek oldu. Aklıma Violet'in eski anıları gelirken boğazımdan yükselen safrayı zor tuttum ve kolunu bıraktım.

Bana burnundan soluyarak nefretle bakarken iki büklüm kolunu ovuşturmaya devam etti.

"Buna pişman olacaksın." Dedi.

Gözleri dediklerini doğrular şekilde ateş püskürtüyordu.

"Lütfen pişman et Zoe." Dedim ve gözlerimi devirerek gül bahçesine gitmek için koridordan ayrıldım.

Annem kimdi ve neden o şekilde konuştuğunu düşünmek için çabaladım. Saçlarımın doğal rengi beyaza yakın bir renk olduğunu geçen ay öğrenmiştim. Ancak başkalarının öğrenmemesi adına kınayla boyamalarına karşı çıkmıyordum.

Maximo'nun görüş açıma girmesiyle sessizce yaklaşarak arkasından beline sarıldım.

"Geleceğini biliyordum." Diye mırıldandım.

Ellerimi belimden ayırarak bana doğru döndü ve kaşlarını çatarak gözlerime baktı.

"Beni mi bekliyordun?" Derken kafası fazlasıyla karışmış durumdaydı.

"Sen benim biricik nişanlımsın. Nasıl seni beklemeyebilirim ki?" Diye sordum alttan alttan göz kırpıştırarak gözlerine bakarken.

"Ben-"

KARANLIĞIN SIRRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin