6

2 0 0
                                    


•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bana kendinden bahseder misin Sora?" Sora gülümsedi. İkinci görüşmeleriydi bu. Gerçi pek ikinci sayılmazdı. Çünkü bu kafede defalarca kez görüşmüşlerdi. Sadece bugün bir ahbap gibi konuşuyorlardı.

"Neyi merak ediyorsun?" diye sordu Sora. Çizimden gene gözlerini ayırmıyordu Sora, karşısında gerçeği varken illa resmine odaklanıyordu. Yang ise onun bu ilgisizliğine sinirleniyor, donukluğunun sebebini merak ediyordu. Yang "Sürekli aynı saatte bu kafeye neden geldiğini merak ediyorum." diye sorsa yanlış anlaşılır mıydı acaba?

Anlaşılırdı kesin.

"Sürekli bu kafeye geliyorsun mesela?" Sora kahvesinden bir yudum aldı. Her gün farklı bir kahve içerdi. Farklı bir resim çizer, farklı insanları gözlemlerdi.

"İnsanları tanımak istiyorum." Dediğinde Yang yarım ağız sırıttı.

"İnsanları sadece gözlemleyerek tanıyamazsın." Sora çizdiği resimden kafasını kaldırıp Yang ile göz teması kurduğunda, Yang bir an nefesini tutmak zorunda kaldı. Kalbi hızlı hızlı çarpıyordu.

"Sizi nasıl tanıdım, bayım?" Yang yutkunarak kafasını kasiyere çevirdiğinde Sora gülümseyerek resmine geri dönmüştü. Yang, Sora'nın farklı olduğunu düşünüyor ama diğerlerinden farkını bir türlü açıklayamıyordu. Bir süre etrafına boş boş bakan Yang, önüne bir defter konduğunu görünce Sora'ya döndü.

"Hala yazamıyorsun değil mi?" Yang kafasını yere eğip cevap vermedi.

"İnsanları sadece gözlemleyerek bir şey öğrenemezsin. Kafeye giren ilk kişinin, hislerini kalem al; onun hakkında oluşan kelimeleri not et, Güzel bir dize oluşturmak zorunda değilsin. " Yang sabır dilercesine yukarı baktıktan sonra Sora'nın elindeki kalemi hızla aldı.

Bazen çok saçma şeyler istiyordu Sora, İnsanlar hakkında sayfalarca yazabilirdi Yang, ama hiçbir anlamı kalmazdı kelimelerin. Çünkü ilk izlenim doğru değildi hiçbir zaman. Ön yargıyla buluşur, esip gürlerdi rüzgarlı bir havada. Ama gene de yazdı Yang, İlk izlenimini değil de gözlemlerini döktü kağıda.

Kapıdan ilk bir çift girmişti, muhtemelen iş aralarında bir şeyler tartışarak kahve almaya gelmişlerdi.

Küçük kavgalar, başlangıç mıydı?

Boş bakışlarla kağıda baktı Yang. Aptalca bir başlangıçtı. Hiç hoşuna gitmemişti. Sinirle sayfayı çevirdi. Ve Sora hakkındaki ilk izlemini dizelere sığdırmaya çalıştı.

Sana saygı duyuyorum
Saygı duyulacak birisin
Sana değer veriyorum
Gözlerinle göremeyecek gibisin.

Gözlerin gözlerimle buluşsa
Kalbinle hissedemez misin?
Yoksa sadece bir oyun musun Kalbimle hissettiğim...

Yang yazdığı kıtalara baktığında kendi kendine gözlerini devirdi. Bu ne sikim işti böyle. Beceriksizleşmişti de ondan mı yazamıyordu acaba. Sakinliğini ve durgunluğunu asla bozmayan Sora'ya baktığında kahve telvesiyle resim çizdiğini görünce gereksiz bir hırs kapladı içini. Bu kız nasıl bu kadar yetenekli olabiliyordu? Hiç mi tökezlememişti hayatında, hiç mi ayağı taşa takılmamıştı?

ÖLMEK İÇİN YANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin