•
Karanlık gökyüzü, bir sis bulutu gibi düşünceleri de ele geçirmişti adeta. Yang televizyon Sora'yı uyandırmasın diye, televizyonu kapatmış ve sağanak yağmuru izlemeye başlamıştı. Kaçıncı kahvesiydi bilmiyordu. Ama iyi geliyordu. Yang kafasının içindeki sisleri nasıl dağıtacağını bilmiyordu. Sora'nın nefeslerini dinliyor, nasıl bu hale geldiğini düşünüyordu. Sora'nın nefeslerini dinliyordu, Sora'nın çığlıklarını dinliyordu. Sora hislerini belli eden biri değildi fakat Sora'nın nefesleri yorgundu. Yang'dan bile yorgun... Yang hiç anlamamak istedi. Hiç farkında olmamak... Hiç hissetmemek istedi. Yağmuru dinledi, nefesleri duymak istemedi. Yang hiçbir şey anlamıyordu. Sora 2 haftadır ortalarda yoktu ve şimdi sabahın erken saatlerinde yağmurla beraber kapısını çalmıştı. Banyo yapmış ve Yang'ın koltuğunda uyuyordu. Yang'ın düşünse aklına gelmeyecek şeylerdi bunlar. Sora böyle şeyler yapacak birine benzemiyordu ama...
Sora'yı ne kadar tanıyordu sanki.
Herkesi çözebilse bile Sora'yı çözemeyeceğine emindi. Gözlerini ovuşturdu Yang. Sora'nın şifrelerini istese bile kıramazdı. Çalan telefonu eline alıp tekrar susturdu. Sora'nın sürekli telefonu çalışıyordu. Kimin aradığını da anlamıyordu. Tek bir harf vardı arayanın isminde. O yüzden de açmıyordu Yang, onun yerine telefonu kapatmıştı.
Not defterini alıp bir şeyler karalamıştı, daha sonra bir bardak daha kahve içmiş, Sora'nın nefeslerini dinlemişti. Korkunç gözüktüğünü düşünüp duşa bile girmişti ama Sora uyanmamıştı. Gerçekten içindeki endişe gittikçe artıyordu ama uyandırmak da istemiyordu. Belki de Aki'yi arayıp haber vermeliydi.
Gerçi Aki sergi işleriyle meşgul olduğunu söylemişti. Hatta o sıra Sora'nın da sergi işleriyle meşgul olduğunu düşünüp kendini avutmaya çalışmıştı. Ama geçmişti işte, Sora şuan tam karşısında nefesleriyle varlığını hissettiriyor, tıpkı bir ölü gibi uyuyordu. Benzi her zamankinden daha beyazdı, elleri soğuktu, ayakları da soğuktan morarmış gibi görünüyordu. Yang'dan bile beyazdı. Eğer nefes sesleri olmasa, öldüğünü düşünebilirdi Yang. Elleri ve ayakları ısınsın diye evdeki ısıyı da arttırmıştı ama Sora ısınmamıştı hiç. Yang yanıyordu, ama Sora ısınmıyordu. Yang bir ara Sora'nın saçlarını okşamaya yeltenmiş, kendini son anda durdurmuştu. Uyanır diye korkmuştu. Oysa onun bütün yüzüne dokunmak, saçlarını okşamak istiyordu.
Ama korkuyordu, Sora'nın vereceği tepkiden.
Hasta olduğu zaman sürekli yemek yapması için çağırdığı teyzeyi aramıştı, Sora'nın hasta olduğunu düşündüğü için biraz yulaf lapası istemişti teyzeden, teyzenin evi çok uzak değildi, kızının getireceğini bildiğinden ona kapıyı çalmamasını söylemişti.
Yemekler geldikten sonra uyandırmayı düşünüyordu. Çünkü saatlerdir uyuyordu, çok fazla uyumuştu. Sanki düşünmemek için uyumuş gibiydi. Yang en son Ju görmeden önce böyle uyumuştu. Yazamadığı zamanlar bir cehennem gibiydi. Yanıyordu ama hissetmiyordu. Acıyordu ama fark etmiyordu. Çok kötü zamanlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLMEK İÇİN YAN
Short StoryÜnlü söz yazarı, müzik prodüktörü, şarkıcı Yang. Bir gece ansızın ilhamını kaybeder. İçindeki karmaşadan kurtulamaz. Bir gün gittiği bir kafede bir kadınla karşılaşır. Kadın; onu büyüler, hayatını tamamen değiştirir. •Ve yandı güzel tuval, ateşler...