10

2 0 0
                                    


•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kelimeler harap ederdi insanı, öyle anlara şahit olurdunuz ki bazen; karşınızdaki kişi için üzülür, ona acırdınız. Hatta bazen o olay hakkında saatlerce düşünür başka arkadaşlarınızla münakaşa ederdiniz.

"Çok üzerine gitti bence."

"Yok yok, hakkediyordu o."

Her zaman bir yorumu vardır çünkü insanoğlunun, kendi yaşamadığı sürece her olay hakkında boş muhabbetler yapabilir, doğasında vardır. Acı çekenin acısını böyle paylaşırmış gibi saatlerce konuşur, üzüntüsünü dile getirir. 1 saat sonra unutacağı olay için saatlerini harcar belki... Empati kurmaya çalışır, anlamıyorsa başkalarına anlatır; onlardan yorum alırdı insanoğlu. Fıtrat işte... Acıdığı insanın duyup duymayacağını önemsemeden kelimelerini fütursuzca kullanırdı insan, komikse güler, acıyorsa saatlerce üzerinden geçerdi aynı konunun; hatta o kadar çok geçerdi ki, çevresindeki insanlar konudan sıkılır, köşelerine çekilirlerdi.

Aki de bu tip insanlara pek ısınmazdı. Aralarında büyük boşlukların olduğunu hisseder ve ekstra uzak dururdu. Ama bazen de gerekiyordu işte... Mesela konu Yang olduğunda eksik olmuyordu. Anlatıyordu çünkü Aki, Yang'ı hiç mi hiç anlamıyordu. Şaşırılacak bir durum değildi. Yang'ı anlayan insan sayısı bir elin beş parmağını geçmezdi.

Sözlerinde kimden bahsettiği, kliplerinde neyi konu aldığı pek anlaşılmazdı mesela, ya da insanlar anlamak istemeyecek kadar kör davranıyorlardı. Yang'a göre 2.siydi. Aki'ye göre 1...

Aki Yang'ın yazdığı sözleri okuduktan sonra daha çok kafası karışmıştı aslında, çünkü bu kadar güzel yazan biri nasıl olurdu da yazmaya ara verebilirdi ki. Kalemine bakıldığında o kadar bütün duruyordu ki... Nasıl olmuştu acaba, neler konuşuyordu Sora'yla, ne anlatıyordu? Ne zaman Sora'nın odasından çıksa Yang, Aki onu beti benzi atmış görürdü. Tamam, Sora pek normal bir kız değildi ama Yang'ın beyaz suratını daha da beyazlatacak ne yapıyor olabilirdi ki...

İşte böyle soruları saatlerce düşünüyordu Aki, sormaya ve biriyle paylaşmaya çekiniyordu çünkü özel diye bir şey vardı sonuçta. Aki Nami'nin sorunlarından hiç bahsetmemişti mesela, ama Nami Yang kadar karmaşık gelmemişti ona.

Nami olgundu, yağmur damlalarını yaşamak isteyen hüznünü fırsata çevirmeye çalışan bir sanatçıydı. Çünkü Nami'ye göre sanat tıpkı farklı renklerin gökkuşağını oluşturması gibiydi. Farklı hisler karışacaktı kelimelere; kâh üzülünülecek, kâh gülünecekti. Nami hüznünü aktarmayı beceremediği için Tae'den yardım istemişti.

Yang yazamıyordu, Hiçbir şey yazamıyordu.

Henüz patlamayan ve atmosferde kayıplara karışmayı planlayan balon, iğne batırılmış gibi aniden sönmüş ve etrafa kaçmaya çalışmıştı. Yang'ın ilhamı buydu işte. Bir balon gibiydi, daha sonra iğneyle patlatmışlardı.

Yang yaşadığı şoku atlatamadığı sürece yazamazdı. Aki bu şoku görebilmişti ama Sora; hissedebilmiş miydi acaba, hissettiyse neden bu kadar uzamıştı.

Yang'ın çoktan yazabilmesi gerekiyordu. Ya da belki de şoktan daha fazlası vardı. Yılbaşında düşünülecek konu muydu bu? Hemen sohbete dönmeliydi.

Bugün biraz kalabalıklardı. Hepsi bir kaç ortak arkadaşını davet etmişti, yılbaşı ağacı onca zahmete rağmen kurulmuş, led ışıklar, onların duvar çerçevelerinde parıl parıl parlarken Sora odasında Yang ile konuşmaya çalışıyordu.

Yang ise o günden sonra biraz daha değişik davranıyordu. Sora ağır konuştuğunu biliyordu ama bu kadar yan etkisi olacağını düşünmemişti. Sanki Sora konuştukça daha çok dibe batıyordu Yang.

Sonuçta hiçbir şey yapamıyorlardı ve Sora çok sıkılmıştı bu durumdan. Bir işe yaramayacaksa ne işine yaradı Yang...

"Neden böyle olduğunu kestiremiyorum." diyerek derdini dile getirdi Sora. Biliyordu, o bir adım atsa 1000 adım atardı Yang.

"Kafam karışık." Sora Yang'ın elini tuttuğunda Yang bir süre kenetlenen ellere bakıp iç geçirdi. Bir dokunuşuyla nasıl bu kadar etkileyebiliyordu acaba?

"Benimle kafa karışıklığını paylaş. Böylece 2019'a bu kadar somurtuk girmemiş olursun..."

"Bana söylediklerin..." Yang Sora'nın yeşil gözlerine odaklandı, tavşan gözlü her zamanki gibi ifadesizdi.

"Kafanı karıştırmamalıydı, hislerimde yalın olmak istedim." Dedi Sora dikkatle gri gözlerini incelerken.

Yang kafasını salladı, "Yeterince yalın olamadın." Derken gözleri Sora'nın yüzünün her yerindeydi.

"Oldum. Sıkıntı senin kabullenme mekanizmanda. Sen ise kafam karışık mazeretine sığınıyorsun. Doğru kelimelerin altında ezildin. Kıpırdayamıyorsun değil mi?" diye sordu Sora.

Yang cevap vermedi. Verecek bir cevabı yoktu çünkü koltukta iyice büzüldü. Sora sessiz kaldı. Yeni yıla dakikalar kala, kıvranan Yang'ı kucağına oturup sarılan Sora. Yang'ın kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atmaya başladı. Sora ellerini Yang'ın boynuna kenetledi, kokusunu içine çekti. Havai fişekler duyulduğu zaman Sora Yang'ın kulaklarına fısıldadı. Kelimelerini o kadar güzel seçmişti ki Yang boğuluyormuş gibi hissetti. .

"Bana söz ver Yang, kendi kelimelerinin altında boğulmayacağına söz ver.
Kendini kendinle öldürmeyeceğine söz ver. Eğer ölürsen o kara sulardan ben bile kurtaramam seni..."

ÖLMEK İÇİN YANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin