Yolda Savaş'ın durması ile hep birlikte köşede durduk. Ben Demir'in arkasına binmiştim. Hayatımda ilk kez motora binmiştim. Araba resmen cennetmiş yok böyle bir korku. Neyse galiba bu duyguya alışmak zorundaydım. Arkadaşlarım moturcuydu ve bu konuyu baya ciddeye alıyorlardı.Ayın odasında bile hepsinin motorlarının üstünde poz verdikleri bir fotoraf vardı. Deniz motordan inince bende indim. Savaş'ların yanına doğru ilerledik. Savaş herkes etrafına toplanınca kafası ile yanda duran binayı gösterdi.
Hepimiz başımızı oraya çevirdik. Küçük bir cafenin önünde duruyorduk. Cafenin sağ tarafında minik bir çicekci vardı başka da bir şey yoktu. Neresiydi ki burası.
Kafamı geri Savaş'a çevirdiğimde hepsinin güldüğünü gördüm. Galiba onlar için anlamı olan bir yerdi. Demir bana bakıp "Burası Gece'nin en sevdiği çiçekçi ona göre buradaki çiçekler daha güzel kokuyor. Yandaki kafede ki kek kokusu ile birleşince cennet gibi oluyormuş." Dedi.
Iyide gece uyanmıyordu ki buradan çiçek ve kek alsak neye yarardı. Acaba bir umut olarak mı alacaktık?
" Gece bokstan ne zaman yaralansa yada başka bir sebepten yaralansa biz ona buradan sardunya alırız birde bol çikolatalı kek. Oda onları görünce daha hızlı iyileşeceğine söz verir." bunları söylerken Alev'in gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü.
Şimdi anlamıştım, biz o daha çabuk iyileşsin diye ona buradan çicek ve kek alacaktık. Ay'da umutta çare de bitmiyordu.
Çiçekçiye girdiğimizde yaşlı bir teyze bizi karşıladı. Bize konuşma fırsatı vermeden köşeden süslü bir Sardunya çıkardı. Hilal'e doğru uzatıp " Bu sefer sardunya benden, gördüm haberden Gece kızıma söyleyin hızlı uyansın. " dedi.
Hilal başı ile teşekkür ederken Savaş kendini dışarı attı. Biraz uzaklaştı, bir sigara yaktı. Sigara içtiğini bilmiyordum.
Demir koluma dokunup "biz kafeye gidelim onlar dışarıda beklesinler." Dedi.Hilal ve Alev'de Savaş'ın yanına gitti. Hepside sigara içiyorlardı yani bunu beklemiyordum yani niye içiyorlardı ki şov olsun diye içecek tipler değillerdi.
Cafe'ye girdiğimizde Demir kolu ile bana vurup " Sende sigara içmiyorsun galiba (başımla onayladım) bende içmiyorum. Gece'de içmez, aslında Ateş içiyordu ama son içtiğinde Gece dumandan rahatsız oldu o zamandan beri oda içmiyor. Toprak Gece bizi bırakmaz değil mi?" Dedi.
Kafası karışmış bir hali vardı. Bana bunu niye anlatmıştı, bu soruya kendim ne düşünüyorsam onumu cevap olarak vermeliydim. Galiba öyle yapmalıydım.
"Gece ve sizi bırakmak hiç uymayan kelimeler yani bence Gece uyanınca senin bu saçma korkunu görse seni haşat edebilir." Dedim. Güldü, başıyla onayladı. O sırada bizim sipariş ettiğimiz kek gelmişti.
Kekimizi alıp dışardakilerin yanına gittik. Demir'i görünce acele bir şekilde sigarayı söndürdüler. Demir ve sigara arasında bir sorun vardı sanırsam. Demir hiç muhatap olmadan elindeki keki Aleve uzatıp motoruna ilerledi. Bende arkasına bindim.
Diğerleride motorlarına geçince yola devam ettik. Hastanenin parkına motorları park ettikten sonra yavaş adımlarla Ateş'in yanına ilerledik. Ateş yere çökmüş kendini kapatmış bir şekilde duruyordu.
Savaş koşarak Ateş'in yanına gitti, bildiğin yerde kayarak tam yanında durdu. Ateş onu görünce direk sarıldı. Biz daha uzakta kalmıştık. Birbirlerine yumuşak ifadeler ile bakıyorlardı.
Ateş sesini temizleyip " İçeri kimseyi almıyorlar ama cam bölüm yan duvarda oradan görebiliyorsunuz. Şuan orada Gündüz var. O gittikten sonra oraya geçebilirsiniz." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş'in Gecesi
Ficción General-Ben seni korurum sen yeter ki bana dürüst ol. - ya gerçekler sana zarar verirse Ateş.