1+1

233 29 3
                                    

Selamamamammam
Sabahın köründe yeni bölüm atıyorum

Óf daglar lgs yaklasıyor nası hissediyorsunuz ben sahsen hissetmiyorum

Minho'nun odası

Minho'nun odası

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi okumalarr

ʚɞ

"Yerleştin mi omega?" alfanın bana yönelttiği soruyla kafamı kaldırıp ona baktım. Yavaşça onayladım sorusunu.

"Adın neydi bu arada?" masayı silerken sordu Jisung.

"Minho"

"Güzel bir adın var Minho. Çok genç duruyorsun yaşın kaç?"

"19 yaşındayım" sessizce söylemiştim fakat duymuşlardı muhtemelen. Omega olan hızla bana bakmıştı bu söylediğime karşılık.

İkisi de gelip karşıma oturdular ve sormak istedikleri her şeyi sordular. Ben de cevapladım. Sorma sırası bendeydi.

"Sizin yaşısınız kaç?"

"Hm ben de 19 yaşındayım Hyunjin ise 21" madem büyüktü neden ona hyung demiyordu ki?

"Senden büyük neden hyung demiyorsun?"

"Ben bana hyung denilmesinden hoşlanmam sen de bana adımla hitap edersen sevinirim*

Başımla onaylayıp etrafı inceledim biraz daha. Sade bir odaydı. Duvarlar krem rengi, ortada küçük bir masa vardı. Diğer yerlerde de dekorasyonlar falan.

Bir süre sonra alfa ve omega beni odada yalnız bıraktığında ayağa kalktım ve bir şeyler giymek için dolapları karıştırdım. Sonunda gri bol paça bir eşofman ve sıfır kol bol bir üst buldum. Üstümdekilerden kurtuldum ve aynaya baktım.

Kolumda annemin el izi çıkmıştı yanağım da kızarıktı hala. Annemin sıktığı yer acıyordu dokundukça. Sonra ise karnıma baktım. Zamanında babamın açtığı yaralarla doluydu her bir tarafım. Karnımda da ufak ufak çizikler vardı.

Elimi hafif şiş karnıma attım ve aynadan bir kez daha kendime baktım. "Yalnız kaldık bebeğim. Koskoca dünya da yalnız bıraktılar bizi..." gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Hemen üstümü giyip gözlerimi sildim.

Aşağıya indiğimde Jisung'un televizyon izlediğini Hyunjin'in de bir şeyler hazırladığını gördü.

"Hyung- ah şey Hyunjin hazırlamana gerek yoktu bir şeyler"

"Olmaz öyle şey minik. Bir şey şeyler yemen gerekiyor. Sen git Jisung'un yanında otur ben çağıracağım seni."

Kafamla onayladım ve omeganın oturduğu koltuğa ilerledim. Yavaşça yanına oturduğumda bana bakıp gülümsedi. "Nasıl hissediyorsun?" kafamı kaldırıp ona baktım, "iyi gibiyim. Teşekkür ederim"

Bir süre öyle televizyon izledik. Sonra ise mutfaktan Hyunjin'in sesi doldurdu kulaklarımı.

"Jisung! Felix yarın dönüyormuş Kore'ye!" yanımdaki sincap kılıklı omega hızla kalkıp abisinin yanına gitti. Konuşmaları dinlemeye başladım.

"Gerçekten mi?!"

"Evet!"

Sesleri dinlediğimde gülümsedim. Çok tatlı bir ilişkileri vardı.

"Minho hadi gelebilirsin"

Adımı duymamla birlikte koltuktan kalkıp mutfağa ilerledim. Masada hazırlanmış yemekleri görünce ağzım açık kaldı.

"Bu kadar şeye gerek yoktu..." hala şaşkın bir şekilde masaya bakarken alfa olanın kıkırdama sesini duydum.

"Biz de yeriz yalnız yemeni istemem. Hadi geç masaya"

Bir süre yedikten sonra aklıma takılan soruyu sordum çekine çekine. "Im şey Felix... Kim?"

"Ah o mu? Eşim kendisi. İş yüzünden Avustralya'ya gitti ve 3 aydır oradaydı. Sonunda dönüyor!" omega heyecanlı bir şekilde konuştu soruma karşılık.

"Ben size rahatsızlık vermiş olacağım ama..."

"Hadi ama Min bunu konuşmuştuk~" dedi tabakları alırken.

"B-ben bilmiyorum. Ailem bile beni istememiş, beni fazlalık olarak görmüşler. Sizinle daha ye-yeni tanıştım ben yük olmak istemiyorum..." konuşmamın ardından Jisung gelip boynuma sarıldı yavaşça. Sıcaklığını hissettiğimde tutamamıştım kendimi. Uzun zaman sonra ilk defa birisi bana sarılıyordu.

Göz yaşlarım boynunu ıslatırken saçlarımı okşuyordu yavaşça. "Tamam... Geçti bak artık biz varız. Bize yük olmazsın. Eğer Felix'den çekindiysen bizim zaten ayrı evimiz var sen burada abimle kalacaksın tamam mı?"

Burnumu çekerek onayladım dediklerini "t-tamam"

"Hadi bakalım şimdi yatağa geç ben de yaraların için krem getireyim. Daha da ağlamak yok sümüklerin akmış bak!" dalgayla karışık söylediği şeye kıkırdadım ve odaya geçtim.

Yatağa yerleştiğim ve Hyunjin'i beklemeye başladım. Bir süre sonra elinde iki tane krem ile odaya girdi.

"Evet ilk yanağına ve koluna sürelim" soğuk kremi bedenimde hissettiğimde irkildim.

"Hm bitti. Başka yerlerde yara var mı?"

Vardı. Milyonlarca yara vardı. Fakat bazıları kabuk bağlamış, bazıları iz olarak kalmış, bazıları ise yeni açılmıştı.

"H-hayır yok..." inanmaz bir şekilde bakarken birden tişörtümü kaldırdı havaya.

"H-hey yapma..." tişörtümü indirmeye çalışıyordum fakat olmuyordu. Benden güçlüydü. Sonunda pes edip bakmasına izin verdim.

"Hani yoktu başka yerde? Karnının her tarafı çiziklerle dolu. Benden saklamana gerek yok minik." gözlerimin doluluğunu saklamak istercesine yere bakıyordum.

"Bak ne yaşadığını bilmiyorum fakat bana anlatırsan yardımcı olabilirim"

"Y-yarın anlatacağım. Şuan yorgunum"

"Pekala buralara da krem sürelim sonra yatarsın" kafamla onayladım. Kremi karnıma döküp yavaş hareketlerle yaraların olduğu yerlere sürüyordu.

O karnıma masaj yaparak kremi sürerken ben de uyumuştum o yorgunlukla.

ʚɞ

ᜊ Pembeli || HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin