13.bölüm - "Yavrum."

273 34 61
                                    

Herkese selamlar! Nasılsınız?

Üç hafta sonra tekrar buluşabildik çok şükür... Aslında geçen hafta bölüm atacaktım ama benim ne zaman bölüm atacağım bilinmiyor. Hayatım inişli çıkışlı olduğu yetmiyor gibi birde kendi duygularım inişli çıkışlı olunca bazen kendimi dış dünyaya kapatıyorum. Hiçbir şey yapasım gelmiyor. Bir ara hiç kitap okumuyordum bile... Felaket bir durumdu ama şu an iyiyim. İyi olduğum ve onları özlediğimi dibine kadar farkettiğimde hemen bölümü yazmaya başladım. Umarım beğenirsiniz. 🥹

Benden bölüm istiyorsunuz ama canlarım, bölüm için biraz da motivasyonu gerekli oluyor. Yorumlar çok az... Yorumları biraz çoğaltırsak bölüm biraz daha erken gelir İnşaAllah. Hem yorumlar az, hem oylar az, hem de erken bölüm istiyorsunuz. Bende okuyucuyum, sizi anlıyorum ama bir yazar olarakta kendimi anlıyorum, yorum okumak ve motivasyon kazanmak istiyorum. Siz benim ilham kaynağımsınız ama siz de böyle yapınca bende ilham yok oluyor. 🥲

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. İyi okumalar! 🤍

🏥

Yasemin Arslanoğlu

Emrah dediklerimle kalakaldı. Şaşırmıştı. Bende şaşırmıştım. Ama kardeşlerimi görmek onu affetmeme sebep olmuştu. Hem... Emrah'ı da özlemiştim. Ona sarılmayı, dertleşmeyi, onunla konuşmayı özlemiştim.

"Nasıl? Yani? Şimdi sen beni?" Gözleri dolmuştu. "Affetin mi? Gerçekten mi?" diye sordu. Başımı salladım. Affetmiştim.

"Affettim. Affettim seni, Emrah Erdem." diyerek gülümsedim. Emrah hâlâ şaşkınlıkla bana bakıyordu. Agâh yanımdan ayrılarak Emrah'ın sırtına bir kaç kez destek amaçlı vurdu.

"Hadi yine iyisin, affetti kardeşim seni." dediğinde Emrah bakışlarını Agâh'a çevirdi. Sol kolunu Agâh'a dolayarak sarılmıştı.

"Affetti. Sonunda affetti..." diyerek ağlamaya başladığında hepimiz şaşkınlıkla Emrah'a baktık. Cidden ağlıyordu. Deniz kantinden çıkarak kapıda duran tekerlekli sandalyeyi getirdi. Emrah yere çökecek gibi olduğunda Agâh hemen Emrah'ı sandalyeye oturttu. Emrah etrafta insanların olmasını umursamadan ağlıyordu. Sadece ben affettiğim için değil, sanki tüm yaşanmışlıklar için ağlıyordu.

Yorulmuştu. Yorulmuştum. Bir birimizden çok fazla kopmuştuk. Şimdi ise bir birimize ihtiyacımız vardı.

"Çekilin. Ben odasına götüreceğim." dedim Agâh'a ve Deniz'e. İkisi de bir birine baktı. Bir kaç saniye sonra geri çekildiler. Sandalyeyi arkadan tutarak yürütmeye başladım. Emrah'ın ağırlığı belli oluyordu ama tekerlekli sandalye olduğu için çok fazla zorlanmıyordum.

"Emrah..." dedim fısıldayarak. Koridorlardan geçerken sessizce konuşmaya çalışıyordum. Kapıların önünde bekleyen insanlar rahatsız olsun istemezdim. Bazıları uyuyordu kapının önünde. Onları anlıyordum. Bende abim için kapı önünde çok uyumuştum.

"Emrah. Duyuyor musun beni?" dedim hâlâ içli içli ağlayan Emrah'a. Asansöre binmiştik. Üçüncü kata çıkacağımız için yanında diz çökmüştüm.

"Emrah." dedim bir daha. Bu kez bakışları bana döndü. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Gözlerinden hâlâ yaşlar akıyordu. Canım yanmıştı. Benim yanımdan gittikten sonra kim bilir neler yaşamıştı, hatta benim yanımdan gitmeden önce kim bilir nasıl zorluklarla mücadele etmişti. Geçmişini asla bilmemiştim. Ailesi kim, nerede haberim olmamıştı. Nelerle savaşmıştı bilmiyordum. Onun yanında bir abisi bile yoktu. Benim de bir süreden sonra abim olmamıştı ama o öldükten sonra bile kalbimde onun sevgisini, varlığını hissetmiştim. Emrah benim yanımda olmadığında bile aslında benim arkamda beni koruyordu. Ama onu kim koruyordu? Onun yanında ailesinden kim vardı? Kolu kesilmişti, üzüldüğünü belli etmiyordu. Sevdiği işten ayrılmıştı, buna ne kadar üzüldüğünü tahmin edebiliyordum. Yine de belli etmiyordu. Emrah beni iyi hissettirmek için kendini geri plana itmişti.

Gazi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin