"Bırak suların başlarını tutsunlar
Bırak bizi burada unutsunlar"Siya Siyabend
Duyduğu yüksek sesli konuşmalar panikle uyandırdı Cihan'ı. Gözlerini açtığında seslerin gemiden değil de limandan geldiğini anlayınca paniği biraz geçti. Elbette bugün de bu tekneyle balığa çıkılacaktı çünkü ve gece yatarken de sabah tekneye gelecek insanlara yakalanma korkusuyla uyumuştu. Yavaşça soluna döndürdü başını. İkisi de neredeyse hiç kıpırdamamıştı sabaha kadar. Ali'nin başı hala Cihan'ın omzundaydı.
Gece en sonunda dönüp omzunda uyuya kalan çocuğa baktığında hissettiği şey şefkatti. Ali'yle yeniden karşılaşmalarından beri geçen her gün biraz daha iyi gelmek istiyordu ona. Hüznünü yok etmek, Cihan'ın fark ettiği dağılma anlarında yanında olmak istiyordu. Dün gece de ikinci kez ona yaslanacak bir omuz olmuştu.
Kalkıp karşıdaki kanepeye yatmayı düşünse de bu yüzden vazgeçmişti. Yoksa Cihan gibi biri için gece vakti bir teknede, bir erkekle baş başa, dip dibe uyumak normal bir durum değildi. Zaten birinin onları bu şekilde görmesi korkusuyla zor savaşmış, ama yine de geçen dakikalar sonunda da kendini koltukta aşağı çekip Ali'ye biraz daha rahat uyuma alanı açarak son kararını vermişti.
"Ali" diyerek doğrulttu kendini biraz. Başı hareket edince yavaşça gözlerini açtı Ali de. "Gitmemiz lazım."
Olduğu pozisyonu hiç bozmadan boş bakışlarla birkaç kez kırptı gözlerini Ali. Sonra bir şey fark etmiş gibi hızlıca kaldırdı başını omzundan.
"N'oluyor lan? Burada mı kaldık gece?"
Hareket eder etmez acıyla önce başını, sonra boynunu tuttu. Gece Cihan'ın onun üzerine örttüğü montu da kayıp düşmüştü bu hamlesinden sonra. Cihan yavaşça kalktı kanepeden. Vücudunun tutulmamış hiçbir yeri yoktu, o da yüzünü buruşturdu ağrıdan.
"Hadi acele et de gidelim, binerler şimdi tekneye."
"Abi ben hiçbir şey hatırlamıyorum. Ne oldu?"
"Oğlum burada mı oturup konuşalım? Kalksana hadi." Bir yandan masanın üzerinde duran telefonunu, araba anahtarlarını alıp cebine attı.
Aldığı yanıt üzerine ayağa kalktı Ali. Eliyle başını tutuyordu. Önden ilerleyen Cihan'ı takip ederek tekneden inerken aklında milyonlarca soru vardı.
Cihan'ın isteği kimseye görünmemekti ama bu mümkün olmamıştı. İner inmez Koray'ın babası şaşkın bakışlarla karşıladı onları.
"Ulan haytalar, ne işiniz var burada?"
"Günaydın Musa Amca. Kusura bakma gece uyumuşuz burada."
"İşiniz gücünüz serserilik. Ne halde bıraktınız Allah bilir tekneyi."
"Yok yok endişelenme, tertemiz bıraktık. Araba kullanmayalım diye kalıverdik gece." derken Cihan yavaş yavaş uzaklaşmaya çabalıyordu. "İşe yetişelim biz, size kolay gelsin. Haydi rastgele." deyip adımlarını hızlandırdı.
Arkalarında kendi kendine söylenen adamı bırakırken, Ali ifadesiz bir yüzle onu takip ediyordu sadece. Park yerindeki arabaya kadar hiç konuşmadan geldiler. Cihan arabanın kapısını açmak üzere bir hamle yaptığında, ona bakarak diğer tarafta bekleyen Ali'yle göz göze geldi. Sonra kapıyı geri kapatıp onun yanına yürüdü.
"Niye şapşal şapşal bakıyorsun?"
"Neler olduğunu anlamaya çalışıyorum. Niye teknede" biraz duraksayıp devam etti "öyle uyuduğumuzu yani."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daçxuri / Ateş (bxb)
RomanceAli, Ankara'da mühendislik okurken aldığı acı haberle babasının ölümünü öğrenir ve Rize'ye geri döner. Annesi ve ablasına destek olmak için bir ahşap atölyesinde çalışmaya başlar. Ancak bu atölye, eski ilkokul arkadaşı Cihan'ın babasına aittir. Yıll...