"Zâhid olasın diye (gönül bağlamayasın) diye dünyayı hüzün ve keder madeni kıldı." (211. Hikmet)
"Sadece nasihatle ders almayacağını bildiği için sana terkedebilmeni kolaylaştıracak dünya sıkıntılarını tattırdı." (212. Hikmet)
-Hikem-i Atâiyye/ İbn Atâullah el-İskenderî
***
Her şey bir anda oldu. Askere gideceği yer belli olup da yüreğim sıkışır gibi olunca. Acemi birliği Manisa'ya çıkmıştı fakat bir ay sürecekti. Sonrası usta birliğiydi. Orası da; annemle babamdan duyduğuma göre uzak bir yere çıkabilirdi. Altı ay. Sadece altı aydı. Fakat niye sanki onu bir daha hiç göremeyecek gibi korkmuştum, bilmiyordum.
Teklifini kabul ettiğimde mantığımdan çok kalbimi dinlemiştim. Annem çok sevinmişti. Babam ise pek memnun değildi. Evin tek kızı olunca evlenmeme pek sıcak bakmıyordu. Bana çok düşkündü. Yüzük takmamıza izin vermiş olsa da evliliğin askerden sonra olmasına izin vermemişti. Okul bitmeden beni evlendirmeyeceğini söylüyordu.
Tam olarak şöyle demişti aslında:
"Evlilik çocuk oyuncağı değil. Onca yıl okudun. O sorumluluğun altına girersen yapamazsın sen. Okulu bırakırsan da bütün emeklerin boşa gider."
Ona hak vermiştim. Zaten kendimi evliliğe hazır hissettiğim söylenemezdi.
Çalışma masamın üzerinde onlarca not vardı fakat hiçbirine dikkatimi veremiyordum. Biraz sonra mesaj bildirimi gelince dikkatim tamamen dağıldı. Sırtımı sandalyeye yaslayıp mesaja baktım. Fatih'ten gelmişti.
"Heyecanlı mısın?"
Bir hafta sonra sözümüz vardı, onu kastediyordu. Sandalyeden kalkıp yatağa geçtim. Karnımda tuhaf bir şeyler oluyordu. Böyle kıpırdanma ve dalgalanmalar... O mesaj atınca heyecanlanıyordum. Cevabı hızlıca yazıp gönderdim.
"Sanki her şey çok hızlı oldu. Biraz afalladım sanırım."
İsminin altındaki "yazıyor..." kelimesine bakarken gülümsedim. Kendimi şapşal gibi hissediyordum.
"Askerden dönünce daha çok afallayacaksın. Ne yapıp edip babanı ikna edeceğim hemen evlenmeye."
Dayanamayıp sesli bir şekilde güldüm. "Manyak ya..." diye söylenirken hiç düşünmeden cevap verdim:
"Avcunu yalarsın Fatih. Okulum bitmeden evlilik olmayacak."
"Sanki en son beni sevmediğini ve teklifimi kabul etmediğini söylemiştin. Haftaya sözümüz var ama:)"
"Gıcık."
"Özledim seni. Kulaklığı taksana görüntülü arayacağım."
"Arama, babam evde. Rahat konuşamam. Duyar falan şimdi."
"Kızım amma nazlı çıktın he. İki dakika konuşup kapatacağız. Hadi."
Oflayarak yerimden doğruldum. Telefonu titreşim moduna aldım. Çok geçmeden arardı. Tahmin ettiğim gibi de oldu. Kulaklığı almaya giderken telefonum titredi. Susmuyordu da. Masanın üzerinden kablosuz kulaklığımı alıp hızlıca taktım. Telaştan aynaya bile bakamadan aramasını yanıtlayıp yatağa oturdum.
"Geç olmasaydı parkta buluşurduk" dedi göz göze gelir gelmez. Ekranı biraz kendimden uzaklaştırıp gözlerimi ondan kaçırdım. Hâlâ müthiş derecede utanıyordum.
"Özledim be" dedi iç çekip. "Sen uyusana, ben seni izleyeyim sabaha kadar."
Babam duymasın diye sessizce konuştum:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçtıkça Yaklaştığım Hakikat
Espiritual"Neden mi? Çünkü senden kaçtıkça hakikate yaklaşıyorum. Ama hep engel olmaya çalışıyorsun. Yolumun üstünden çekil artık..."