21- Geçmişe Ait Bir Pencere

273 26 84
                                    

"Nefsin askeri zulmet olduğu gibi kalbin askeri de nurdur. Allah bir kula yardım etmek istediğinde onu nurlar ordusuyla destekler, zulümat ve ağyar yollarını keser." (51. Hikmet)

-Hikem-i Atâiyye / İbn Atâullah el-İskenderî

***

"Neden bana bunu yapıyorsun Zeynep? Neden?"

Yatakta oturur pozisyona geçen ve sitemli sözünün ardından dirseklerini dizlerinin üstüne koyarak ağlayan Mehmet'i seyrettim. Az önce boşanmayı isteyen kişi ben değilmişim gibi hüzün yağmurlarıyla ıslandı içim. Onun çaresizliğini görmek hissettiklerimin yeniden yön değiştirmesine sebep oldu. Ani değişen ruh hâllerime ben bile alışamamışken onun bu hâle gelmesi oldukça normaldi. Yine de ağlamasına şaşırmadan edemedim. Zorlukla yutkundum. Söylemek istediğim ne varsa boğazımda düğüm düğüm oldu. Konuşamadım.

"Çabaladığımı görmüyor musun? Daha ne yapmam gerekiyor görmen için? Ne yapayım ben Zeynep?"

Uzandığım yerden doğrulup istemsizce örtüyü sıktım. Allak bullak hissediyordum.

"Mehmet..."

"Sadece yanımda ol istedim ben be. Sadece biraz zaman ver bana. Destek almaya başladım; senin için, bizim için, bebeğimiz için. İyi olmayı istedim, iyi olmak için çaba harcadım. Bir şeyleri aşmak üzereyken gelip bir tekme savuruyorsun. Yeniden o bataklığa düşürüyorsun beni. Seni kaybetmek istemiyorum, diyorum. Bendeki yerin özel diyorum. Sadece biraz zaman diyorum. Geçecek diyorum. Daha ne diyeyim Zeynep? Allah aşkına, inanman için ne yapayım? Sen söyle çünkü ben ne yapsam elimde patlıyor. Ne yapsam gönlüne dokunamıyorum. Allah aşkına sen söyle, bir kestirme yol göster. Göster de hemen çıkayım ben de bu kahreden esaretten. Senden önce ben istiyorum her şeyin hemen yoluna girmesini. Ama bilmiyorum... Madem bıktın artık; bir yol göster, bir çare sun; hemen iyileşeyim. Tek seçenek gitmek olmamalı, Zeynep."

Nasıl oldu bilmiyorum ama bir anda kendimi onun yanında buldum. Ellerini yüzünden çekip gözyaşlarını sildim. Sarıldım sonra, ben de onunla ağladım. Onca kırılmasına rağmen benim yaptığım gibi itmedi beni. Kalbimin üzerinde kalbinin atışlarını hissedeceğim kadar sıkıca sarıldı bana.

"Özür dilerim Mehmet... Özür dilerim."

İkimiz de birbirimizin omzunda ağlarken ondan boşanmak istemediğimi, ona kalbimde ne büyük bir yer ayırdığımı bir kere daha fark ettim. Epeydir hep kendi yaralarımla ilgilendiğim için şimdi kesif bir pişmanlık duygusuyla kıvranıyordum. Çok uzun bir sürenin ardından, ağlamamız iç çekişlere doğru yol aldığında kollarımızı ancak ayırabildik. Her şeyi bir kenara bırakıp ellerini tuttum. Yorgun çehresine minik buseler bırakıp: "Seni seviyorum" diye mırıldandım.

"Hatta öyle ki bazen kendimi bile kaybediyorum... Özür dilerim Mehmet."

***

"Çay içer misin?"

Birkaç gündür telafi etmeye çalıştığım hatamı sanki daha da görünür kılıyordum. Yine de pes etmiş değildim. Çok uzun bir süre ona hep kendi önyargılarımın ardından baktığım için şimdi sadece onu anlamaya yönelmiştim. Bu seferki öncekiler gibi değildi. Gerçekten anlamaya çalışıyor, uzaklaşsa bile yakın durmaya gayret ediyordum.

Zordu. O olaydan sonra telafi etmek için ona adım attığım ilk gün yüzüme pek bakmamış, kırgınlığını gizleme gereği duymamıştı. Hatta öyle ki neredeyse o gün pes edip kendi kabuğuma çekilecektim. Fakat ne zaman vazgeçmek istesem ağlayarak söylediği şeyler kulağımda yankılanıp duruyor, beni tekrar onun yakınına getiriyordu.

Kaçtıkça Yaklaştığım HakikatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin