4.Bölüm

168 11 3
                                    

Bu gün okulun olmaması benim için çok güzeldi, çünkü yakın bir arkadaşımla dışarı çıkmak istiyordum. Abimler izin verirdi herhalde. Minho oppa izin vermezdi normalde böyle şeylere ama Chan oppa izin verdiğinde o da bir şey söyleyemiyordu.

Yataktan kalkarak banyoya gittim.Duş aldıktan sonra giyinerek dışarı çıktım. Saçlarımı kurulayıp hazırladım ve şimdi abimlerden izin alma zamanıydı.

Aşağı indiğimde maknae line'dan sadece Han oppamın burada olduğunu gördüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Aşağı indiğimde maknae line'dan sadece Han oppamın burada olduğunu gördüm. Hyung line'ın hepsi buradaydı maalesef. Yavaş adımlarla yanlarına giderek, "Günaydın herkese."

Hepsi birlikte, "Günaydın." Dedikten sonra Minho oppa, "Bir yere mi gidiyorsun prenses?" Diye sordu.

Başımı hafifçe sallayarak, "Arkadaşımla buluşacaktım."

Chan oppa, "Hangi arkadaşınla güzelim?"

"Haeun'la," Minho oppa biraz tereddüt ettikten sonra Chan abime baktı. Chan abim de başıyla onayladıktan sonra sevinerek ikisine de sarıldım.

"Teşekkür ederim, o zaman ben çıkıyorum." Diyerek kapıya yöneldim. Changbin oppa mutfaktan bağırarak, "Yemek yemeden mi çıkıyorsun!?"

Kulaklarımı tutarak, "Haeun'la dışarıda yeriz merak etme oppa." Evden çıkmadan önce mutfaktan Hyunjin ve Han abimin bağırışma seslerini duydum.

"Han, çek şu yumurtayı gözümün önünden iğreniyorum!"

"Sağlıklı beslenmek önemlidir Hyunjin'ciğim. Şu zeytin falan yemek yerine böyle şeyler ye."

Kapıyı kapatarak evden çıktım.Şöyle ki, Hyunjin abim yumurtayı hiç sevmez, Han abimse çok sever.Han abim her sabah yumurta yediği için Hyunjin abimle kavga ederler. Saçma kavgalarından sadece bir tanesi.

Yolda giderek Haeun'u arayarak parka gelmesini söyledim. Parktaki banklardan birine oturarak onu beklemeye başladım. Bir kaç dakika sonra arkamdan boynuma sarılan ellerle arkamı döndüm. Haeun yüzündeki gülümsemeyle beni karşılıyordu. Bende kalkarak ona sarıldım.

"Çok özlemişim ya seni." Dedi tatlı sesiyle.

Kaşlarımı çatarak, "Daha dün okulda görüşmedik mi?" İkimizde gülmeye başladık.

"Ee nereye gidiyoruz?" Diye sorduğunde biraz düşündükten sonra, "Alışveriş merkezine!" Dedim sevinçle. O da sevinerek kol kola girdik ve alışveriş merkezine doğru yürümeye başladık.

■■■

Alışveriş merkezinden çıktıktan sonra hamburger yemeye gitmiştik. Nerdeyse 4-5 saat falan olmuştu dışarıda kaldığımız süre. Haeun'un evine de gitmiştik çünkü annesi çağırmıştı gelin diye. Orada da fazla kalmıştık. Akşam olduğu için yolları net göremiyorduk. Telefonumuzun ışığını açarak yolları yürümeye başladık. Haeun beni kısa yol diye başka  bir yere sokmuştu.

"Alışveriş merkezinde çok oyalandık, o yüzden akşam olduğunu bile farketmemişiz. Abimler beni öldürecek!" Dedim korkuyla. O da aynı şekilde korkuyordu çünkü bu yolun her tarafı resmen bar doluydu. İçki kokuları her tarafdaydı.

"Ben bu yoldan çok geçmiştim,  sabahları böyle değil buralar." Dedi, sinirle konuşmaya başladım.

"Ya saçma sapan konuşma! Her tarafı bar dolu buranın tabiki sabahları bir şey olmayacak esas geceleri tehlikeli oluyor!" Bağırdığım sırada önümüzde iki tane sarhoş olduğunu düşündüğüm adamlar belirdi. Yüzlerinden belliydi ne kadar içtikleri. Bir bana,bir de Haeun'a sırıtarak baktıklarını gördüğümde bağırdım.

"Defolun gidin yoksa polis çağırım!" Hala sırıtıyorlardı. Sinirlerim bozulmuştu. Bir daha bağırdım.

"Ne sırıtıyorsun lan komik bir şey mi var!?" Haeun'un sıkıca kolumdan tuttuğunu farkettim. Korkuyordu tabiki. Eğer şunların bir şekilde dikkatini dağıtırsam abimleri arayabilirdim. Adamın diğer kolumdan tuttuğunu gördüğümde karnının ortasına tekmeyi geçirmiştim. Diğerine de sert bir yumruk attığımda sarhoş olmanın da verdiği etkiyle yere yapışmışlardı.

Haeun'un kolundan tuttuğum gibi koşmaya başlamıştık. Sokağın diğer tarafına girdiğimizde bir mağazanın arka tarafına saklanmıştık. Nefes-nefese kaldığım sırada telefonu çantamdan çıkararak Chan abim yazısı olan yere tıkladım. Telefonu ilk çağırışta açtığında sinirle konuştu.

"Arin neredesin sen?!" Bağırıdığında irkilmiştim. Dolan gözlerimle konuşmaya başladım.

"A-abi.." Titreyerek konuştuğumda bu defa endişeli bir sesle, "Ağlıyormusun sen?" Arkadan da Minho abimin, "Niye ağlıyormuş lan?!" Diye bağırdığını duydum.

Ağlamam daha da artarken, "İki tane adam kovalıyordu bizi, s-sanırım sarhoşlardı..." dediğimde Changbin abimin küfür ettiğini duydum. Chan abim, "Hemen nerede olduğunu söyle geliyoruz!"

Mağazanın ismini söylemek istediğim sırada adamların bizi bulduğunu gördüm. Telefonumu elimden alarak yere atıp parçaladı.Telefonda en son duyduğum şey ise Chan abimin bağırışıydı.

Korkarak bir Haeun'a, bir de adamlara bakıyordum. Kolumdan tutmak istediği sırada tam yumruk atacaktım ki, iki kolumdan da tutarak beni duvara doğru savurdu. Başımı sert bir şekilde çarptığım için karanlıktan başka bir şey görmüyordum. En son hatırladıklarım ise Haeun'un bağırışları ve abimlerin arabadan inerek yanıma koşmalarıydı...  




8 Brother & 1 Sister (Skz ile hayal et)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin