14.Bölüm

118 7 0
                                    

Arin'in anlatımıyla...

Zorlukla gözlerimi açtığımda hala depoda olduğumu gördüm. Saatin kaç olduğunu, sabah ya da akşam olduğunu bilmiyordum. Deponun hava girebileceği tek yer yukarıdaki küçük camdı. Ama maalesef onu bile göremiyordum karanlıktan.

Ağlamaktan başım ağrıyordu, gözlerim yanıyordu. Şu an abimlerle birlikte kendi evimizde olabilirdik. Ama bu lanet insanlar yüzünden tek başıma kalmıştım. Dikkatle ayağa kalkarak son bir gücümle kapıya doğru vurmaya, bağırmaya başladım.

"Açın şu kapıyı artık açın!" Ama ne gelen vardı, ne de giden. Pes edercesine yere oturdum. Kolostrofobim olduğu için çok şanssızdım. Nefesim kesiliyordu git-gide. Elimi boğazıma götürdüm ve öksürmeye başladım. "Neden bunları yaşamak zorundayım?" Diye geçirdim içimden. Şu an yapabileceğim tek şey çaresizce beni buradan çıkartacaklarını beklemekti.

Bahng Chan'ın anlatımıyla...


"Arin'i arıyorum ama açmıyor." Dediğim şeyle hepsinin bakışları bana döndü. Bir kaç dakikadır Arin'i arıyordum. Telefon çalıyor yazıyordu ama açmıyordu.

"Başına bir şey gelmiş olmasın?" Changbin söylediği cümle düşünmeme sebep oldu. Umarım ailesi bir şey yapmamıştır yoksa elimden kurtulamazlar.

"Hyung, onlara gidebilirmiyiz?" Han'ın sorduğu soruya karşılık Seungmin, "Polisler izin vermiyor ki. Yoksa şimdiye oradaydık."

Tekrar aramayı denedim ama sonuç yine aynı oldu. Belki işi falan vardır ya da yemek yemek için gidip telefonunu unutmuştur diyerek beklemeye karar verdim. Ama eğer bir kaç saat sonra yine açmazsa oraya gitmek zorunda olacağım.

Arin'in anlatımıyla...

-3 saat sonra-

Annem ve babam olan kişiler tam deponun önünde bir şey konuşuyorlardı. Gizlice dinlemeye karar verdim. Yavaşça ayağa kalkarak kulağımı sessizce kapıya dayadım ve dinlemeye başladım. İlk önce babam konuşuyordu.

"Yarın saat 5 te uçağa yetişmemiz lazım. Şu 8 çocuk arkamızdan işler çeviriyormuş meğersem."

"İyide bu kızı nasıl ikna edeceğiz?"

"Orası kolay merak etme. Suyuna falan ilaç atıp uyutacağız sonrası bizim için kolay."

"Peki ama abilerinin haberinin olmaması lazım, yoksa kesin peşimizden gelecekler."

"Olmayacak merak etme. Sen git Şu kıza bak uyanmış mı diye."

"Tamam."

Ayak seslerini duyduğumda kendimi hemen yere atarak uyuma numarası yaptım. Kadın içeri girdiğinde bir kaç saniye bana baktı sanırım. Sonra ise tekmeyle koluma sert bir şekilde vurarak, "Uyansana! Sabahtan beri çıkmak istiyordun!"

Gözlerimi sanki yeni uyanmışcasına açarak etrafa bakındım. Kadın kolumdan tutup beni kaldırdığında yerimde sendeledim.

"Hadi yemek yiyeceğiz çabuk aşağıya gel." Depodan çıktığında sinirli bir şekilde arkasından gittim. En azından planlarından haberim vardı.

Aşağıya indiğimde ikiside masada oturmuş beni bekliyor gibilerdi. Yanlarına gidip masaya oturduğumda babam olan şahıs dik-dik bana bakarak, "Umarım cezanı almışsındır küçük hanım. Bundan sonra böyle bir şey yaparsan daha kötü cezalar veririm haberin olsun."

Hafifçe başımı salladım sadece. Acıktığım için yemek yemek istiyordum ama bunlar kesin yemeğime de bir şey atmıştır deyip vazgeçtim.

Masadan kalktığım gibi odama gittim ama telefonum yoktu. Abimleri aramayayım diye telefonuma da el koymuşlar salaklar. Biraz düşündükten sonra hizmetçilerden birinin telefonunu alabilirim diye düşündüm. Koşarak mutfağa girdim. Ailemden kimse yoktu. Genç bir hizmetçinin yanına gittim.

"Telefonunuzu 2 dakikalığına alabilirmiyim lütfen acil.." Telaşla konuşmuştum.

Kız ilk önce tereddüt etse de, sonra telefonunu bana uzattığında başımla teşekkür ettim. İlk aklıma gelen Minho abimin numarısını yazdım. Arayıp kulağıma götürdüğümde bir tarafdan da etrafa birisi geliyor mu diye bakıyordum.

İlk çağırışta açtığında endişeli bir sesle konuşmaya başladım.

"Oppa?" Dedim yorgun sesimle.

"Arin, senmisin?" Diye endişeyle sordu.

"Evet oppa benim." Hizmetçinin yanından uzaklaştım ayrı konuşmak için.

Rahat bir nefes vererek, "Neden başka numarayla aradın? Hem kaç saattir neredeydin seni çok merak ettik!"

"Oppa, konuşacak zamanım fazla değil o yüzden direk konuyu açıyorum. Abi bunlar yurtdışına kaçmayı düşünüyorlar."

"NE?!" bağırıdığı için 'şşş' yaptım.

"Yarın saat 5 te uçakla kaçacaklar ve muhtemelen beni de götürecekler. Lütfen biraz çabuk olun lütfen."

"Kızım ne demek beni de götürecekler!? Delirmiş mi bunlar?!" Minho abim bunu söylediğinde arkadan diğer abimlerin de sesinin geldiğini duyuyordum. Hepsi bir arada konuşuyorlardı. Tam bu sırada ayak seslerinin geldiğini duydum. Birisi buraya geliyordu.

"Abi sadece bunu söyleyebilirim. Lütfen elinizi çabuk tutun lütfen şimdi kapatmalıyım ve sizi çok seviyorum." Deyip telefonu hızla kapattım.

Kadın yanıma gelmeden hemen önce telefonu hizmetçi kıza verdim. Soo-jin (annesi) yanıma gelerek bana dik-dik bakmaya başladı.

"Ne yapıyordun burada sen?" Mutfakta ne yapabilirim gerizekalı.

"Su içmeye gelmiştim..." dediğimde inanmış olacak ki dik bakışlarını durdurdu.

"Odana çık ortalıkta fazla dolanma."

İlk gün bana 'kızım!' Diye seslenen kadın şimdi etrafta dolanma diyor, garip.

Odama çıkıp yarın abimlerin beni buradan kurtaracağını umut ederek yastığıma sarılarak uyumaya çalıştım.



  

    

8 Brother & 1 Sister (Skz ile hayal et)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin