"Ben pizza istiyorum."
"Yahu gidelim Subway yiyelim işte ne gerek var yolu uzatmaya!"
"Benden 1.5 dakika önce doğman bana bağırabilirsin anlamına gelmez Sohyuk!"
"Bana bak Jeon Bohyuk benim canımı sıkma seni burada pataklarım!"
"Hadi gel, gel yap bakalım."
"Yeter! Durun artık." Ani frenle durduğumuzda hepimiz öne doğru eğildik. "Kazık kadar oldunuz ama hâlâ birbirinizi yiyip bitiriyorsunuz 5 yaşındaymış gibi davranmayı bırakın ve birbirinizden özür dileyin." Çocuklardan çıt çıkmadığında başını dikiz aynasından arkaya doğru çevirdi. "Özür dileyin, hemen şimdi." İkizler birbirinden sessizce ama anlaşılır şekilde özür diledikten sonra yola devam ettik.
"Eve gidiyoruz ve ramen yiyoruz. Konu kapanmıştır." Vay canına babamdan daha sert duruyor. Eve gelene kadar çıt çıkmadı arabada, otoparka girip park ettikten sonra inip asansöre bindik. 4. katta indikten sonra çok da uzun olmayan koridorda yürüyüp eve girdik. Çocuklar odalarına gittiler, biz de mutfağa girdik. Üzerine önlüğü geçirip dolaptan yemek tencerelerini çıkarmaya başladı. "Üzgünüm korkmuş olmalısın, senin önünde bağırmak istemezdim."
"Sorun değil, biz de kardeşimle böyleyiz." Ocakların altını açıp yemekleri birkaç kez karıştırdı. Yardım etmek için yaklaştığımda kenarı kayıp çekmeceyi açtı, çubukları ve kaşıkları çıkarıp masaya koydum. "Herhangi bir yiyeceğe alerjin var mı?" Başımı iki yana sallayıp tezgaha yaslandım. Kollarımı birbirine bağlayıp izlemeye başladım.
Büyük kare camların arkasında hareket halinde olan gözleri yorgun görünüyordu. Her zaman içine kapanık biriydi -üç yıldır gördüğüm kadarıyla- pek arkadaşı yoktu kimseyle samimi değildi. Bazen denk geldiğimizde sadece baş selamı verir ve yoluna devam ederdi. "Yemek hazır! Ellerinizi yıkayıp gelin!" Yemek dolu kaseleri masaya koyduktan sonra önlüğü çıkarıp astı. "Sormayı unuttum, üzerine rahat bir şeyler ister misin?" Ne yani bana mis kokulu kıyafetlerinden mi vereceksin, kabul.
"Zahmet olmasın-"
"Neredeyse aynı gibiyiz, sorun olmaz." Odasına girer girmez burnuma dolan çiçek kokusuyla başım döndü, duvara tutundum. "Bunlar olur, eğer olmazsa buradan başka bir şey giyebilirsin. Rahatına bak lütfen." Odadan çıkıp kapıyı kapattı. Elimi ağzıma götürüp etrafımda dönerken odaya baktım. Onun dünyasına tam olarak girmiş buluyorum değil mi? Gerçekten bunu başardım mı?
Telefonumu çıkarıp hızlıca resim çekildikten sonra çocuklara gönderip üzerimi değiştirdim. Soonyoung'dan gelen kıskançlık ve küfür dolu mesajları görmezden gelip odadan çıktım. Çoktan masaya oturmuşlardı. İkizler yan yana oturmuş sanki dakikalar önce kavga etmemiş gibi davranıyorlardı. "Afiyet olsun~"
Bir yandan yemek yiyip bir yandan sohbet ederken saat çoktan 9 olmuştu bile. "Hyung bu gece bizimle kalsana, hem oyun da oynarız.. tabi abim de izin verirse. Ne dersin abi?" Wonwoo ve Sohyuk bulaşıkları makineye dizerken bize dönüp baktılar. "Eğer o da isterse, tabii."
"Olur, çok isterim." Hiç düşünmeden kabul ettim, reddedecek halim yoktu sonuçta. Bohyuk oyun konsolunu ayarlarken gözlerim masada oturmuş birlikte çizim yapan Sohyuk ve abisine kaymıştı. O kadar ilgili ve dikkatliydi ki Bohyuk'un ona sorduğu soruları bile duymuyordu. "Dünyadan kopmuş, neyse. Mingyu hyung istediğin oyunu seç bakalım~"
📷
"Kusura bakma, benden kamera almak için gelmiştin ama seni kalmaya kadar zorladık."
Saat çoktan 1 olmuştu -belki de geçiyordu- mutfağın kapısını aralayıp içeri girdim. Masada oturmuş bir şeyler yazıyordu. "Sohyuk'un ödevi için uğraşıyorum.. kocaman oldu ama işte, içim rahat etmiyor." Dünya Klasikleri başlığı altında bir sürü kitap ismi vardı, çoğunu okumuştum bazılarının da ismi tanıdık geliyordu. "Yeniden düzenliyorum, eksik olan varsa eklememi istedi. Neredeyse tamamını ezbere biliyorum..."
Masaya kollarımı koyup iyice yaslandım. Her okuduğunu tek tek sayarken anlatmaya başlamıştı, öneri de almıştım. Belki bir gün onunla güzel bir kitap okuma date'i yapardık, kim bilir.
"Kameralara sabah bakarız, sen de uyu artık. Odamda yatabilirsin, her şey tertemiz rahat rahat yat. Ben buradayım, bir şey olursa seslen."
"Uyumayacak mısın?"
"Henüz değil, ufak tefek işlerim var onları da halletmem gerek zaten sabaha da çok kalmadı. İyi geceler." Sandalyeye tekrardan oturup kollarımı masaya başımı da kollarıma yasladım. "Sohbet edebiliriz.. yani eğer istersen. Rahatsız olmazsan yani eğer olursa gidip yatarım ben ama istemezsen anlarım-"
"Tamam..." dedi kalemi masaya bırakırken. "Biraya ne dersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
canım... canım bakar mısın/ meanie
FanfictionMingyu verilen proje ödevine hoşlandığı Jeon Wonwoo ile eşleşmişti