Odanın kapısının tıklatılmasıyla gözlerimi tavandan kapıya çevirdim, başını içeri uzatmış bana bakıyordu. "Sadece tişört almak için gelmiştim, uyuyor muydun? Uyandırdım mı? Özür dilerim-"
"Sorun değil uyumamıştım zaten, gelebilirsin." Başını sallayıp içeri girdi, kapıyı kapatıp yanıma yanaştı. "Yerini mi yadırgadın yoksa?" Gülüp yanıma oturdu, evime geldiğinde sabaha kadar uyuyamamıştı yanıma gelip benimle oturmuş ve ödevlere yardım etmişti. Biraz sohbet edip kitap okumuştuk ayrıca.
Yerimi yadırgamadım aslında, nerede olursam olayım anında uykuya dalarım -belki de kendimde en sevdiğim özelliğim budur- ama onunla dolup taşan bu odada uyumak yapılacak en büyük saçmalıklardan biridir benim için. Onu tanımak adına yapılacak en iyi şey, odanın her santimini aklıma kazımak.
"Sen neden uyumadın?" Gözlerini yerden kaldırıp bana baktığında yutkunup dudağını ısırıp sessiz kalmayı tercih etti. "Bitki çayı içmek ister misin uykun gelir belki?" Çok geçmeden konuştuğunda başımı sallayıp peşine takıldım, fincanlarımızla birlikte masaya oturduk. Önümüzde duran küçük tuzlu keklerden ağzına birkaç tane atıp sıcak çaydan koca bir yudum aldı, ağzı yandı. Bu haline kıkırdayıp fincanımla oynamaya devam ettim bende, karşımda duran gözlerine bakmadan edemedim.
Saatin tik tak sesleri mutfağı doldururken fincandan ellerini çekip masadan indirdi, salladığı dizlerine koydu. Arka arkaya yutkunup dudağını ısırdı, bir şey mi söyleyecek? Benimle eş olmaktan vazgeçtiğini mi söyleyecek yoksa? Hayır henüz açılmadan bunu yapamam hayır.
"Aslında seninle eş olmayı ben istedim..." dedi başını öne eğerek. "Bizi hoca eşleştirmedi, herkesten önce davranıp seninle eş olmak istediğimi söyledim. Çünkü ilgimi çekiyordun." Ne? NE? NE?
"Bölüme ilk başladığımızda seninle yıldızımız hiç barışmadı hatta sürekli tartıştık ve sen birden kendini herkesten geriye çektin ve ben.. ben kendimi çok suçlu hissettim. Senden özür dilemek istedikçe daha da uzaklaştın." Sınavda kopya çekilmesine izin verdiği için onunla kavga etmiştim hatırlıyorum. Sonra herkes beni suçlu bulmuştu.
"Suçlu bendim, sen haklıydın. Benden göz göre göre kopya çekmesine sessiz kalmıştım benim yüzümden herkes senin üstüne geldi, özür dilerim." Üzgün gözleri benimle buluştuğunda iç çekip konuşmaya yeniden devam etti. "Ama sana kendimi affettirebildim, haberin olmadan beni affettin.. elma suyunu masanda bulduğun günü hatırlıyor musun? Yanında ufak yıldızlı bir kağıt vardı-"
"Bunu kabul edersen özrümü kabul etmiş sayılırsın. Çok utanıyorum bu yüzden bunu yazıyorum... Biri bana şaka yapıyor sanmıştım umursamayıp içtim."
"Yani ben olduğumu anlamadın ve özrümü kabul etmedin..."
"Hayır ettim, sen olduğunu biliyordum. Sınıfta senden başka solak yoktu, ellerin çabuk terlediği için mürekkep kurumadan eline bulaşıp iz yapmış, ayrıca noktaları her zaman yuvarlak yapıyorsun." Küçük gözleri söylediklerimi anlamadığını belli edercesine büyüdü. Dudağı yukarı doğru kıvırılırken kendini tutamayıp güldü.
"Bunu biliyor olman çok.. çok garip."
"Ailem bile deniz ürünü yiyemediğimi bilmezken senin biliyor olman çok garip.. bu akşam hayatımı kurtardın teşekkür ederim... Sadece bu akşam değil tanışma partisinde de hayatımı kurtardın, benim yerime yedin. Teşekkür etme fırsatım olmadı."
"O gün biraz sarhoştum yani ben normalde çabuk sarhoş olmam ama o kadar heyecanlıydım ki durmadan içtim sonra senin tabağını dolu görünce yeni tabak sandım ve yedim... O gün öğrenmiş oldum yiyemediğini." Bilmeden hayatımı kurtardın.
Birbirimize sessizce bakmaya devam ettik, saatin sesi yeniden mutfağa yayılmıştı. İkimiz de birbirimizden bir adım bekliyorduk, daha fazla beklemenin anlamı yok Jeon Wonwoo. Adım at.
"Senden hoşlanıyorum."
"Senden hoşlanıyorum Wonwoo!" Aynı anda söylediğimizde eliyle ağzını kapatıp ayağa kalktı.
"Ne? Gerçekten benden mi hoşlanıyorsun? Sen, gerçekten benden mi hoşlanıyorsun? Gerçekten!" Gözleri hızlıca etrafta dolanırken gülüp elimi çenemin altına koydum.
"İnanamıyorum, benden nefret ettiğini düşünürken sen benden hoşlanıyormuşsun.. inanmıyorum. JEON WONWOO CİDDEN BENDEN-" Daha fazla bağırmasına izin vermeden ayağa kalkıp elimle ağzını kapattım. "Biraz daha devam edersen evdekiler uyanacak.. sakin ve sessiz olalım, tamam mı?" Başını sallayıp sandalyeye geri oturdu.
"Benden nefret etmen gerekirdi."
"Ama etmiyorum. Etmem için bir neden yok, özrünü de kabul etmiştim biliyorsun. Kendini boşuna üzmüşsün." Elini önce alnına sonra da çenesinin altına koyup bana baktı.
"Umarım rüya değildir uyanınca kendimi balkondan savururum yoksa." Masanın üzerinden saçlarına uzanıp okşadım. "Gerçekmiş..." Başımı sallayıp yerimden kalktım, masaya yaslanıp ona yaklaşmaya çalıştım. "Eğer hâlâ inanamıyorsan.. belki bununla inanırsın."
Gözlerimi kapatıp dudaklarına uzandım. Ben ve Kim Mingyu.. şuan mutfakta birbirimizi öpüyoruz. Saat sabahın dördü. Aklımı kaçırmış olmalıyım.
Birbirimizden ayrıldığımızda gözlerini açıp birkaç kez kırptı, yüzünde nadiren gördüğüm o gülümsemesi vardı. İç çekip parmaklarını dudaklarına götürüp güldü hattâ kahkaha attı.
"Tanrım şimdi canımı alabilirsin huzur içinde uyuyacağım."
8284748282 asır sonra bölüm😭😭
girmeyi unuttuğum için yazmayı unutuyorum🥲
çok bekletmeden açılmaları gerektiğini düşündüm umarım olmuştur
ŞİMDİ OKUDUĞUN
canım... canım bakar mısın/ meanie
FanfictionMingyu verilen proje ödevine hoşlandığı Jeon Wonwoo ile eşleşmişti