Mingyu'nun evimde kalışının yirminci gününde yine sabah kahvaltısı çoktan hazırdı. Sohyuk ve Bohyuk çoktan kalkmış onunla sohbet ediyorlardı. Kardeşlerim onu ilk gördükleri günden beri seviyorlardı, Sohyuk seçici bir kızdı erkeklerle arası iyi değildi -arkadaşlarımın çoğuyla anlaşamazdı- ancak O'nu görür görmez kanı kaynamıştı sanki.
İlişkimiz ne kadar ileri gider bilmiyorum ama sonsuza kadar gitmesini istiyorum.. ne olursa olsun ona tutunmak istiyorum.
Güzel bir cuma günüydü çünkü bugün Noel'di, çoktan ağacımız süslenmişti hediyeler ağacın altına koyulmuştu. "Günaydın uykucu!" Sohyuk yerden kalkıp bana sarılırken arkasından Bohyuk gelmişti. "Mutlu Noeller hyung~ Bizi yanına aldığın için teşekkür ederiz."
"Şimdiye kadar aldığım en güzel Noel hediyesi senin bizi yanına almandı abi.. teşekkürler." İkisini birden tüm gücümle kucaklayıp kaldırırken duyduğum sesle başımı kaldırdım, Mingyu bizi çekmişti.
"Çok güzeldiniz bende çekmek istedim." Çocuklardan ayrılıp telefonu elinden aldım, süreyi ayarlayıp koltuğun karşısındaki masaya yerleştirdim. "Hemen sıralanın süreyi başlattım. Mutlu Noeller deyin!"
Hep bir ağızdan söyleyip gülümsedikten sonra telefondan çektiğimiz resimlere baktık. Aile gibi çıkmıştık, sanki ikizler bizim çocuğumuzdu ve birlikte geçirdiğimiz harika Noellerin arasına bir yenisini daha eklemiştik.
"Aile gibi çıkmışız..." Sohyuk arkamda belirdiğinde ona dönüp gülümsedim. "Onu gerçekten seviyorsun, gözlerinden görebiliyorum. O öncekinden farklı değil mi?" Bohyuk ile kahvaltıyı hazırlamaya başladıklarında biz de Sohyuk ile oturduk.
"Sana fena aşık... Hayatımda bu kadar deliye dönen birini görmedim. Geçen gün beni alışverişe götürdü sana hediye almak için ama görmen lazım.. sanki dünyanın sonu geliyormuş gibi davranıyordu abi!" Kardeşim kıkırdarken gözlerimi ona çevirdim. "Sen onu bırakmak istesen bile o buna müsait etmeyecek, ilk başta bana biraz burnu havada ve dengesiz biri gibi gelmişti ama önyargımı kırdı. Bana bir konuda yardımı dokundu, hiç beklemiyordum."
"Kahvaltı hazır hemen gelin~ Soğumak üzere!" Bohyuk elindeki spatulayı sallarken bir yandan da pankek yiyordu. "Biraz bize de kalsın!" "Abart istersen prenses?"
İkisi atışmaya devam ederken tabağıma koyulan kalpli pankeklerr baktım. Atışmaya ara verip aynı anda 'oooo' dediklerinde Mingyu kıkırdayıp yanıma oturdu. "Bunlar senin için, afiyet olsun~"
Kahvaltımızı bitirdikten sonra çocuklarla birlikte gezmeye çıktık, biraz sahilde yürüdük sonra bir kafeye oturup bir şeyler yiyip içtik. Annem onları alıp anneannemin yanına gideceğini söylediği için çantalarıyla birlikte onları anneme bıraktım. Her ne kadar gitmelerini istemesem de mecburdum. "Herkese selam söyleyin, sakın kavga etmeyin güzelce dinlenip tatil yapın. Bir şey olursa arayın, sizi seviyorum." Sanki çocuklarımı gönderiyormuş gibiydim. Sahi, onlar benim çocuğumdu. Anne ve babamızdan daha çok ilgilenmiştim onlarla.
Onları bıraktıktan sonra tenha caddeyi geçip kalabalığa girdik. Herkes Noel'i ya ailesiyle ya da tatil yaparak kutlayacaktı. Çocuklu aileler elleri dolu poşetlerle evlerine ya da misafirliğe giderken neşeliydi. Yollarda büyük süslü çam ağaçları vardı, çocukların ellerinde yepyeni oyuncaklar vardı. Onlara imrenerek baktım, bu yaşıma kadar ailemle kutladığım Noel sayısı bir elin beş parmağını geçmezdi. Geçen yıl zor da olsa kardeşlerimi yanıma alıp onlarla kutlamıştım, ilk kez ailemle kutladığım Noel'imdi benim.
"Baksana, Noel hediyesi ne istersin benden?" Mingyu elimi daha da sıkı tutarak beni düşüncelerimden çıkardığında gözlerimi ona çevirdim. Burnu atkı takmasına rağmen soğuktan kıpkırmızı olmuştu. "Yanımda olman yeterli. Gerçekten. Çünkü ilk kez benim için 'özel' biriyle Noel kutlayacağım... Bir dakika neden ağlıyorsun? Ne oldu?"
Dudakları bükülüp titremeye başladığında eşzamanlı olarak ağlamaya başladı. Yanımızdan geçen insanlar bize tuhaf tuhaf baksa da onları umursamayıp karşımıza çıkan ilk banka kolundan tuttuğum gibi sürükledim.
"İlk kez biri bana böyle şeyler söylüyor.. daha önce hiç böyle mutlu olmamıştım. En sevdiğim oyuncak arabayı aldığımda bile bu kadar sevinmemiştim." Burnunu çeke çeke konuştu. Cebimdeki mendili ona uzatıp soğuk ellerimle sıcacık yanağına dokundum, kedi gibi sırnaştı avucuma.
"Sana hediye aldım ama çok büyük değil.. bir bilgisayar oyunu. Ama istersen bir hediye daha vermek istiyorum." Başımı sallayıp devam etmesini bekledim. "Aileme seni resmi olarak tanıtmak istiyorum, yani erkek arkadaşım olduğunu bilsinler istiyorum. Zaten az çok öğrendiler ama seninle ciddi olarak tanışmalarını istiyorum tabii sende istersen. Bu akşam yemeğe davet ettiler bizi."
"Bu çok güzel bir düşünce.. eve gidip hemen hazırlanalım gitmeden alışveriş yapmamız gerek elim boş gitmekten nefret ederim." Elinden tutup ayağa kaldırdım. Tam adım atacakken geri çekip durdurdum.
"Ama önce benim de sana küçük bir hediye vermem gerek. Yani bence hediye sayılır beğenirsen sonrasında daha büyük bir şey de olabilir. Gözlerini kapat." Gözlerini sıkıca yumup beklemeye başladı. Madem ökse otunun altındayız, bu fırsatı güzelce değerlendirelim.
Sıcak ellerini tutup parmaklarımızı kenetledikten sonra aramızdaki mesafeyi kapatıp parmak uçlarıma çıkıp dudaklarına yaklaştım. Dudaklarımız buluştuğunda ellerini belime sarıp beni kendine daha da yaklaştırdı, dudakları hareketlendi. Sıcak nefesi burnumu gıdıklasa da onu öpmeyi bırakmak istemedim, nefesim tükenene kadar öpmeye devam ettim.
En sonunda benden ayrılıp alnını omzuma koydu. "Bundan güzel Noel hediyesi olamazdı. Devamı için sabırsızlanıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
canım... canım bakar mısın/ meanie
FanfictionMingyu verilen proje ödevine hoşlandığı Jeon Wonwoo ile eşleşmişti